Sağlık Bakanlığı'nın Türkiye genelinde 2024'ün başından beri altı kişide Batı Nil virüsü tespit edildiğini açıklaması, sivrisinek kaynaklı hastalıkla ilgili tartışma yarattı.
Bakanlığın Perşembe günü X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, virüsün 2010'da Türkiye'de görülmeye başlandığı belirtilirken, "Batı Nil Virüsü Enfeksiyonu 2024 yılında 6 kişide tespit edilmiştir. Hastalarımızın takip ve tedavilerine devam edilmektedir" ifadelerine de yer verilmişti.
Batı Nil virüsü nedir?
Batı Nil virüsü, ilk kez 1937'de Uganda'nın Batı Nil bölgesinde tespit edilmiş ve daha sonra Afrika, Akdeniz ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde salgınlara neden olmuştu.
1999'ların sonunda sonlarında da New York'ta ortaya çıkan virüs, o zamandan beri Amerika kıtasında yayılıyor.
Tıpkı koronavirüs gibi bir RNA virüsü olan Batı Nil virüsü, bilimsel adı "Flavivirus" olan bir cinse ait. Bu cins aynı zamanda zika virüsü, dang virüsü ve sarı humma virüsünü de içeriyor.
Nasıl bulaşır?
Batı Nil virüsü insanlara çoğunlukla "culex" adı verilen tipik sivrisinek türlerinin ısırıkları yoluyla bulaşsa da karga ve mavi alakarga gibi çeşitli kuşlar arasında da yayıldığı biliniyor.
Sivrisinekler, bu tür enfekte kuşlardan besleniyor ve daha sonra virüsü insanlara, atlara ve diğer memelilere bulaştırıyor.
Ancak nadiren de olsa enfekte enjektörler, kan ve organ nakli ile emzirme aracılığıyla da geçişkenlik gösterebiliyor.
Belirtileri neler?
Batı Nil vakalarının çoğu hafif seyrediyor ve grip benzeri semptomlara neden oluyor. Bunlar arasında ateş, baş ağrısı, vücut ağrıları, kusma, ishal veya döküntü yer alıyor. Öte yandan, enfeksiyonun spesifik belirtileri olmadığı ve çoğu kişi tedavi olmadan iyileştiği için ABD'li uzmanlar enfeksiyonların yüzde 80'inin tespit edilip kayıt altına alınamadığını tahmin ediyor.
Örneğin Nisan ayında hakemli bilimsel dergi Viruses'ta yayımlanan bir araştırmada, başka sebeplerle hastaneye başvuran 250 kişinin kanında geçmiş hastalıklara dair iz aranmıştı. Her beş numunenin birinde Batı Nil virüsü antikorları tespit edilmişti. Bu da söz konusu kişilerin Batı Nil virüsünü habersiz atlattğı anlamına geliyor. Ancak iyileşen bazı kişiler, haftalarca, hatta aylarca yorgunluk çekebiliyor.
Öte yandan enfeksiyonun beyne ve sinir sistemine saldırdığı vakalar çok daha ağır geçebiliyor. Vakaların yaklaşık yüzde 1'inde virüs beyin zarını istila ederek menenjite, beynin kendisini istila ederek ensefalite veya omuriliği istila ederek çocuk felci benzeri bir sendroma neden olabiliyor. Virüs sinir sistemini bu şekilde istila ettiğinde buna "Batı Nil nöroinvaziv hastalığı" adı veriliyor. Bu vakaların yaklaşık yüzde 10'u ölümle sonuçlanıyor. İyileşen bazı kişilerde hareket bozukluğu veya kalıcı nörolojik sakatlıklar olabiliyor.
Batı Nil nöroinvaziv hastalığı riski 60 yaş ve üzeri kişilerde, bağışıklık sistemi zayıf olanlarda ve kanser, diyabet veya böbrek yetmezliği gibi rahatsızlıkları olanlarda daha yüksek.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin (CDC) resmi internet sitesinde yayımlanan bir açıklamada, enfeksiyonların şiddetiyle ilgili şu bilgilere yer verildi:
"Batı Nil virüsüyle enfekte olan çoğu insan kendini hasta hissetmez. Enfekte olan her beş kişiden yaklaşık biri ateş ve diğer semptomlar geliştirir. Enfekte olan her 150 kişiden yaklaşık biri ciddi, bazen ölümcül bir hastalık geliştirir."
Tedavi ve aşı çalışmalarında ilerleme durdu
Bilim insanları yıllar içinde Batı Nil virüsüne karşı umut vadeden aşı prototipleri geliştirdi. Bunlardan birkaçı atlarda kullanılmak üzere onaylandı.
Ancak CDC'nin Vektör Kaynaklı Hastalıklar Bölümü'nde görevli tıbbi epidemiyolog Dr. Erin Staples, insanlara yönelik bazı aşı adaylarının insan deneylerinin ikinci aşamasına kadar ilerlediğini, ancak hiçbirinin ABD Gıda ve İlaç Dairesi'nden onay alacak aşamaya gelemediğini belirtiyor.
Aşı adaylarının birçoğu virüsün canlı ancak zayıflatılmış versiyonlarını içeriyor. Fakat bu aşıların yaşlı yetişkinler gibi bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde kullanılmasının çok riskli olabileceğine dair endişeler var.
Son olarak sağlık şirketleri de, Batı Nil virüsüne ilişkin farkındalığın düşük olduğu bir dönemde aşı geliştirmenin ve pazarlamanın çok maliyetli olacağını savunuyor.
Öte yandan bilim insanları, pandemi sırasında yüksek risk altındaki COVID-19 hastalarında kullanılan ve "monoklonal antikor" adı verilen tedaviler de geliştirmeye çalışıyor. Ama bu alanda da aynı sorunlarla karşılaşıldığı için hastalığa yönelik spesifik bir tedavi veya antiviral ilaç halen bulunamadı.
Bu yüzden de halihazırda uygulanan tıbbi prosedürler, büyük ölçüde semptomları hafifletmeye yönelik.
Korunmak için ne yapmalı?
Colorado Üniversitesi'nden Epidemiyoloji Profesörü Daniel Pastula, "Genel olarak sivrisinek ısırıklarını önlerseniz, Batı Nil virüsü enfeksiyonunu da önlersiniz" ifadelerini kullanıyor.
Pastula, konuyla ilgili The Conversation'da kaleme aldığı yazıda, sivrisineklerin aktif olduğu bölgelerde böcek kovucuları kullanmayı veya vücudun büyük kısmını örten kıyafetler giymeyi öneriyor ve şöyle ekliyor:
"Mümkün olduğunda, alacakaranlık ile şafak vakti arasında dışarıda olmaktan kaçının. Bu, Batı Nil'i taşıyan sivrisineklerin en aktif olduğu zamandır."
CDC, 6 aktif maddeden birini içeren bir kovucu seçmenizi öneriyor:
- DEET
- Pikaridin
- Limon okaliptüs yağı
- IR3535
- Para-mentan-diol (PMD)
- 2-undekanon
Mevsimsel bir hastalık mı?
Kıta ABD'sinde Batı Nil virüsünün insanlara bulaştığı vakaların çoğu Temmuz ve Eylül arasında tespit ediliyor. Yılın bu zamanlarında sivrisinekler ortaya çıkarak enfekte kuşlarla beslendiği için Batı Nil virüsü genellikle mevsimsel bir enfeksiyon olarak görülüyor.
Neden bu yıl daha fazla tartışılıyor?
Bu yıl Batı Nil'deki aktivite her zamankinden daha erken arttı. Ancak en yoğun aktivite genellikle Ağustos ve Eylül aylarında görülüyor. Uzmanlar bu yıl enfeksiyonun rekor kırmasını bekliyor.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi'ne göre, havaların ısınmasıyla birlikte 9 Avrupa ülkesinde Batı Nil virüsünün yayıldığı ve şu ana dek 8 kişinin sivrisinek kaynaklı hastalıktan öldüğü bildirildi.
Temmuz sonu itibarıyla, başta Yunanistan (31) ve İtalya (25) olmak üzere İspanya (beş), Avusturya, Macaristan ve Sırbistan (ikişer) ile Romanya ve Fransa'da (birer vaka) bildirilirken, Hırvatistan'da ilk vaka ağustos ayında açıklandı.
ABD'de ise 19 eyalette enfeksiyon tespit edildi.