Uzmanlar yaşam tarzındaki değişikliklerin, yaşlanmayla gelen sorunları hafifletebileceğini söylüyor. (Reuters)
İnsanların 44 ve 60 yaşında gelen ataklar halinde yaşlandığı tespit edildi. Bulguların, yaşlanmayla ortaya çıkan hastalıkların önlenme ve tedavisine yönelik çalışmalara katkı sağlaması bekleniyor.
Yaşlanmanın genellikle hayata yayılan, kademeli bir süreçte gerçekleştiği düşünülüyor. Doğumdan ölüme kadar sürekli bir değişim geçirildiği doğru olsa da yeni bir çalışmada yaşlanmanın, hayatın iki noktasında yoğunlaştığı ortaya kondu.
Nature Aging adlı hakemli dergide dün (14 Ağustos) yayımlanan araştırmada, 25 ila 75 yaşındaki katılımcıların vücudundaki moleküller incelendi.
Bilim insanları 108 katılımcıdan ortalama iki yıl boyunca üç ila 6 ayda bir kan ve dışkı örneklerinin yanı sıra ağız, deri ve burundan sürüntü örnekleri topladı.
Vücuttaki iki farklı biyolojik saatin senkronizasyonu yaşlanmayı önleyebilir
Nobel ödüllü moleküler biyolog ölümsüzlük üzerine soruları yanıtladı
Ardından 135 bin 239 farklı molekül ve mikrop analiz edildi. Bunlar arasında RNA, protein ve metabolitlerin yanı sıra bakteri ve virüsler de vardı.
Araştırmacılar bu molekül ve mikropların yaklaşık yüzde 81'inin yavaş yavaş değil, büyük ölçüde 40'lı yaşların ortası ve 60'lı yaşların başında değiştiğini gözlemledi. Ortalama yaşlar da 44 ve 60'tı.
Stanford Üniversitesi'nden genetik bilimci Prof. Michael Snyder, kıdemli yazarı olduğu çalışmanın bulguları hakkında "Tabii ki tüm hayatımız boyunca değişiyoruz" diyerek ekliyor:
Ancak çok fazla değişikliğin yaşandığı iki önemli dönem var: Biri 40'lı yaşların ortası, diğeri de 60'lı yaşların başı.
Çalışmada özellikle 40'lı yaşların ortasındaki ani değişim beklenmedikti. Ekip ilk başta kadınların menopoza geçiş döneminde olmasından dolayı böyle bir veri ortaya çıktığını düşünse de analizler, erkeklerin de bu dönemde yoğun bir değişimden geçtiğini gösterdi.
Bu durum menopozdan bağımsız faktörlerin, yaşlanma üzerinde önemli bir etki yarattığına işaret ediyor.
Bilim insanları deri ve kasların yaşlanmasıyla bağlantılı moleküllerin hem 40'ların ortasında hem de 60'ların başında hızla değiştiğini gözlemledi. Ancak bazı değişimler iki dönemden birine yoğunlaşmıştı.
Örneğin 40'ların ortasında kalp damar hastalıklarıyla ilişkili moleküllerin yanı sıra kafein, alkol ve yağları işleme becerisi de değişiyordu. İkinci atak dönemindeyse bağışıklık düzenlemesi, böbrek fonksiyonu ve karbonhidratları işlemeyle alakalı moleküllerdeki değişim ön plandaydı.
Araştırmacılar bu değişimlerden bazılarının yaşam tarzıyla da ilgili olabileceğini belirtiyor. Örneğin 40'larındaki kişiler daha çok alkol tüketmeye başladığı için böyle bir veri ortaya çıkmış olabilir.
Hayatın iki dönemine yoğunlaşan bu değişimlerin tam olarak neden kaynaklandığı henüz bilinmiyor. Yine de bulgular yaşlanmayla ortaya çıkan sorunları engellemeye katkı sağlayabilir.
Bilim insanları örneğin kas kaybının daha yoğun yaşandığı bu iki dönemde daha fazla egzersiz yapılabileceğini söylüyor.
Makalenin başyazarı Dr. Xiaotao Shen, doktor kontrollerinin sıklaştırılmasını ve beslenme biçimine dikkat edilmesini öneriyor:
Örneğin karbonhidrat işleme mekanizmasının bozulduğunu biliyorsanız, bununla ilgili yapabileceğiniz bir şey var: Beslenme biçiminizi değiştirmek.
Snyder da henüz sağlıklıyken bu değişikliklerin yapılması gerektiğini düşünüyor.
Araştırmacılar yeni çalışmanın, az kişiyi kısa süre takip etmesi gibi sınırlılıkları olduğuna değiniyor. Daha fazla çalışmanın yaşlanma sürecine ışık tutmasını bekleyen ekip, moleküler değişimlere yol açan etmenleri de öğrenmeyi umuyor.
Shen "Bu değişimlerin arkasındaki itici gücü anlayabilirsek bu iki noktada yaşlanmayı körükleyen nedenleri yavaşlatmanın ve hatta tersine çevirmenin yollarını bile bulabiliriz" diyor.
Independent Türkçe, Guardian, Washington Post, Nature Aging
Derleyen: Büşra Ağaç