Yeni Günaydın
Geri

Türkiye'de Yat Satışlarında Artış!

Açlık sınırının 7 bin 245 lira olduğu Türkiye'de yat ve yelkenli satışları nasıl 2 katına çıktı?
Türkiye'de Yat Satışlarında Artış!
Haberler / Yaşam
6 Ekim 2022 Perşembe 17:15
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

"Tekne sahibi kişi" denilince elinden viskisi, boynundan ipek fuları düşmeyen ultra zengin kişilerin akla gelmesi yavaş yavaş "klişeye" dönüşüyor gibi. Uzmanlara göre tekne talebi, pandemi ve TL'deki kayıpla orta gelir grubuna bile yansımış durumda

"Rus oligarkların yatları Türkiye'de"

"Abramoviç'in yatı, Bodrum'a demirledi"

"Türkiye, Rus zenginler ve oligarklar için 'güvenli liman' oldu" 

Bu ve benzeri başlıkları toplum bu yaz çok fazla okudu. 

Zira mevzu "yat" olunca tüm gündem, Rusya-Ukrayna savaşıyla sertleşen Batı yaptırımlarından kaçan Rus zenginlerin yatlarının Türkiye'de nerelerde konuşlandığı oldu. 

Ancak denizcilik dünyasının tek gündemi bu değildi. Yatlara ve yelkenlilere talep iki kat artarken, marinalarda artık teknelere yer bulunamıyordu. 

Peki açlık sınırının 7 bin 245 liraya, yoksulluk sınırının 23 bin 600 liraya ulaştığı Türkiye'de bu nasıl gerçekleşti? 

Independent Türkçe'nin konuştuğu uzmanlar bunun öncelikli nedenini "pandemi" olarak açıkladı. 

Evlere kapanmak yerine teknesiyle doğaya açılmayı tercih edenler, tekne satışlarındaki artışın da öncüsü oldu. Tabiri caizse talep arttıkça, devamı da geldi. 

Dünyanın lider yat üreticisi Azimut Benetti'nin grup şirketlerinden Benetti'nin Ticari Genel Müdürü (CCO) Sebastiano Fanizza'ya göre yatlara ilgi, Kovid ve salgın sonrası psikoloji nedeniyle önemli ölçüde attı. 

"Hayatı yaşamak hem de fazlasıyla yaşamak ne kadar kıymetli şimdi daha çok anlıyoruz" diyen Fanizza, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada Türkiye'deki yat komünitesi ile ilgili olarak da "inanılmaz derecede olgunlaşmış ve talepkâr" ifadelerini kullandı.

"Çok güzel ve uzun bir sahil şeridi olması nedeniyle bu Türk DNA'sının bir parçası" yorumunu yapan Sebastiano Fanizza, sıfır ve ikinci el piyasada Türk talebinin iki katına çıktığını söyledi. 

Şimdi de "lüks tüketim" kabul edilen yat ya da yelkenli talebinin neden arttığına, bu araçları kimin aldığına ve diğer başlıklara daha detaylı bakalım. 

1- Yat ve yelkenli alımı neden arttı? 

Tüm Yat İşletmecileri Yatırımcıları Broker ve Acenteleri Derneği (TYBA) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şeref Sevi'ye göre hem Türkiye'de hem dünyada yat ve yelkenlilere talebin artmasının nedeni, pandemide tekne tatillerinin dünyadan izole bir tatil alternatifi olması. 

Sevi, "Hem satılık hem kiralık tekne talebinde pandemiden önceki rakamları yakaladık, belki üstüne bile çıktık" dedi. 

Klasik Tekneler Platformu Başkanı Işık Aylan ise Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada talepteki artışın marinalarda kayıtlı tekne sayılarında da kendini gösterdiğini söyledi. 

Aylan, "Pandemiden önce Türkiye'deki aşağı yukarı 83 adet marinada kayıtlı, 28 bine yakın tekne vardı. Pandemide yüzde 90 kapasiteyle çalışan marinaların hepsi yüzde 100 kapasiteye ulaştı. Dışarıda kalan, sıra bekleyen birçok tekne oldu. Bunun haricinde yurt dışından gelen tekneler oldu. Rus oligarkların tekneleri gibi. Aşağı yukarı benim tahminim tekne sayısı 40 binlere kadar çıktı" değerlendirmesini yaptı. 

İnsanların "yalnızlığı" ve "doğayla iç içe yaşamayı" pandemi sayesinde öğrendiğini söyleyen emekli tümamiral Cem Gürdeniz ise "Tekne adedi 20 küsur binden 40 küsur bine çıktı. Marinalar doldu. Kayıtlı amatör denizci sayısı neredeyse iki katına çıktı" ifadelerini kullandı. 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın verilerine göre 2018'de başlatılan ve "2023'te 1 Milyon Amatör Denizci Projesi" kapsamında verilen amatör denizci belgesi sayısı Mart 2020'de 765 bindi. Bu sayı Temmuz 2021'de 843 bin 125'e çıktı. Bugünlerde ise 900 bini geçmiş durumda. 

Gürdeniz'e göre yat/yelkenli gibi tekneler bir yatırım yolu da olabilir. İnsanlar ekonomik kriz yaklaşırken yatırım yapmayı tercih ediyor. 

Tecrübeli denizci, "İki yıl önce alınan tekneyle şu anki değer arasında uçurum var. İnsanlar, diğerlerinin 'denizciliğe merak akımını' görerek teknelere yöneliyor. Türkiye'de bir dönem cip salgını vardı. Herkes cip almak isterdi. Bir dönem tabloya yatırım yapılırdı" dedi. 

Tekne malzemelerinin ithalata bağımlı olduğunu, dolayısıyla döviz arttıkça teknelerin de fiyatının arttığını hatırlatan Cem Gürdeniz, "Tekneye yönelen bir taşla iki kuş vuruyor: Hem bağımsızlığını kazanıyor, diğer yandan tekne olduğu yerde değer kazanıyor. Kışın da bu tekneyle, karaya çekilerek kışlanıyor" ifadelerini kullandı. 

Klasik Tekneler Platformu Başkanı Işık Aylan'a göre ise normal şartlar altında tekne, seneler geçtikçe değer kazanan bir araç değil. Bilakis fiyatı düşer. Talebin çok olması, fiyatı yukarı çekiyor. 

2- Tekneleri kim alıyor?

Hindistan merkezli araştırma şirketi Azoth Analytics'in 2021'de yayınladığı raporuna göre küresel yat piyasası, 7,98 milyar dolara ulaştı.

Bu yükselişteki en önemli etken ultra yüksek net değerli varlığa sahip kişilerin (UHNWI/ En az 30 milyon dolarlık yatırım yapılabilir varlığa sahip kişiler) sayısındaki artış. 

Azoth Analytics, 1 milyon dolardan daha büyük bir değerli finansal varlıklara sahip kişiler olarak tanımlanan "yüksek net değerli bireylerin" de (HNWI) arttığını, bunun yat üreticileri için önemli bir itici güç olduğunu söylüyor. Capgemini'ın verilerine göre HNWI nüfusu 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 7,8 artarak 22,5 milyon oldu.

Dünyanın en zenginlerinin sayısındaki artışın yanı sıra yat üretiminin daha da artacağı beklentileri arasında lüks turizme olan talebin yükselmesi, süper yat inşasındaki yükseliş, pandemi sonrası boat showların yeniden ayağa kalkması, devlet destekleri, yat kiralamaya olan talebin artması da var. 

Türkiye'de milyoner göçü var

Oturum ve vatandaşlık alma konularında danışmanlık veren Henley & Partners'ın verilerine göre Türkiye'de 1 milyon dolardan daha büyük bir değerli finansal varlıklara sahip kişilerin sayısı, 29 bin 400. 10 milyon dolar üzere net servete sahip kişilerin sayısı ise bin 470. 

Henley & Partners uzmanlarından Andrew Amoils, 2015 sonunda Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda Türkiye'deki HNWI nüfusunun 100 bin 200 olduğunu söylemişti. Bunların 5 bin 200'ünün ise 10 milyon dolar üzerinde net değere sahip varlığı bulunuyordu. 

Amoils, o dönem yaptığı açıklamada milyoner sayısının (HNWI), 2000'den itibaren yüzde 145, 2005'ten-2015'e kadar geçen 10 yıllık sürede ise yüzde 90 arttığını söylemişti. 

Amoils'e göre bu artıştaki neden, 2000 yılından itibaren özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika'dan Türkiye'ye göçen 12 bin varlıklı kişiydi.

Her yıl "Küresel Servet Göçü" adlı bir rapor yayınlayan AfrAsia Bank'ın son yayınladığı 2019 verilerine göre Türkiye, 2016, 2017, 2018 ve 2019'da dört yıl üst üste "milyoner göçü" vermeye devam etti. 

AfrAsia Bank'ın verilerine göre 2018'de Türkiye'den çıkan HNWI popülasyonu 4 bin (bir önceki yıla göre yüzde 10 kayıp), 2019'da ise 2 bin 100 oldu. 

"Orta gelirli de tekne arayışına girdi"

Varlıklı kişilerin yat/yelkenli piyasasında bir lokomotif olduğu yadsınamaz bir gerçek. Ancak pandemiden bu yana bu deniz araçlarını alanların gelir grubu, "varlıklılarla" sınırlı değil. 

"Bugün her paraya ve herkese tekne var. Ama önemli olan cesaretli olabilmek" diyen Tüm Yat İşletmecileri Yatırımcıları Broker ve Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şeref Sevi, "9-10 metre uzunluğunda, 15 yaşında bir yelkenli alacaksanız ortalama 50 ila 70 bin euroluk bir şey bulabilirsiniz. Yurtdışından tekne alırsınız, aynı parayı verirsiniz ama getirinceye kadar biraz daha masraf edersiniz" diye konuştu. 

Sevi şöyle devam etti:

"Tekneye aldıktan sonra bakabilmek, deniz üzerinde konuşlandırabilmek önemli. Bugün en büyük sıkıntı tekneyi almak değil, teknenizi park edebileceğiniz bir yer bulmak. 10 metrelik bir tekneyi marinalarda yılda 4 bin eurodan aşağı park edemezsiniz. Tekneyi almakla bitmiyor. Özellikle barınma açısından işletme maliyeti de çok yüksek. Onlar da koylara gidiyor koylarda kalıyorlar."
Işık Aylan'a göre orta gelirliler de pandemi döneminde kendi bütçelerine uyacak tekne arayışına girdiler. Bir kısmı alırken, diğer kısmı Avrupa'daki ikinci el tekne sıkıntısı nedeniyle alamadı. 

Hele ki pandemi sonrası her türlü talebin güçlendiği dönemde Yunanistan ve İtalya'da ikinci el tekne "yok" seviyesine kadar azalmıştı. 

Bütçesi yetip de sıfır tekne almak isteyenlere de kontenjan yemedi. Yurtdışındaki imalatçılarda imalat süreleri 14-16 aya kadar çıktı. 

"Alabilenler aldılar. Ama onların da aldıktan sonra teknelerini koyacak yer bulamamam sıkıntısı çıktı" diyen Aylan, yurtdışındaki 6 tekne üreticisinin Türkiye temsilciliğini yürütüyor. 

Siparişler 2024'e uzamış durumda

Aylan, yurtdışında yapılan teknelerin motor, elektronik gibi yan sanayi ürünlerinde yaşanan tedarik sorunu nedeniyle şu anda biz taleplere cevap veremediklerini, sipariş teslimlerinin 2024'e kadar uzadığını belirtiyor.  

Üç tip tekne sahibi var 

Gazeteci, yazar ve kendisinin deyimiyle "amatör denizci" Turgay Noyan ise Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamaya döviz yükseldikçe tekne fiyatlarının da yükseldiğini hatırlatarak başlıyor.

"Artmaya rağmen talepte çok fazla bir düşüş olmadı ve ikinci el fiyatları da yükseldi" diyen Noyan, tekne sahiplerini üçe ayırıyor. 

Bunlardan ilki gerçekten denizi sevip küçük de olsa başını sokacağı, hafta sonunu geçirebileceği tekne alanlar. 
İkincisi denizi sevip, maddi durumu biraz daha iyi olanlar ama çok büyük zorluklarla idame ettirenler.

"Dövize endeksli marina kiraları çok süratli şekilde yükseldi. 7-8 bin euronun altında marinaya tekne bağlamak zor. Göcek gibi yerler daha pahalı" görüşünü dile getirdi Turgay Noyan. 

Sabah gazetesinde 17 yıl aralıksız 'Amatör ve Deniz' adlı köşesinde denizcilik yazıları yazan Noyan'a göre üçüncü grup ise eline biraz para geçince statü ya da birilerini ağırlamak için tekne alanlar. 

"Gerçekten tam anlamıyla görgüsüz, para şımarığı, deniz adabını hiç bilmeyen kişiler bunlar" diyen yazar, "Tekne boyları da eskiye nazaran çok büyüdü. Biz yeni başladığımızda 11-12 metrelik tekneye ‘iyiymiş' diyorduk. Şimdi mega yatlar başladı" ifadelerini kullandı. 

3- Yurtdışından nasıl tekne alınıyor?

Türkiye yat ve mega yat üretiminde dünyada önemli bir yerde ancak yelkenlilerin üretimi sınırlı. 

Klasik Tekneler Platformu Başkanı Işık Aylan'ın açıklamasına göre daha ufak tekneler için Türkiye'de en çok tercih edilen ülke İtalya, İngiltere, Fransa. 

"Yelkenli teknelerde ağırlık Fransa'da. Motor, yat tipi teknelerde İtalya, İngiltere, ABD ve kuzey ülkeleri" diyen Aylan, şunları kaydetti:

"Yelken teknesi almak isteyenin bir araştırması vardır. Önüne çıkan ilk tekneyi almaz. Yelken yapma eğitimi vardır çünkü. ‘Bu tekne bana uygundur' dediği zaman kafasında bir marka oluşur. Bu markanın Türkiye'de yapanı var mı? Yok. Bir tek Bursa'da imal edilen az sayıda yelkenliler var. O nedenle yurtdışına yönelir." 

Teknede ÖTV sıfır

Ancak yurtdışından tekne sahibi olmanın farklı uygulamaları var. 

Işık Aylan'ın da açıkladığı gibi, eğer bir kişi, yurt dışından sıfır bir tekne alıyorsa, bunu Türkiye'ye getirip Türk bayrağını çekebilir. ÖTV'si sıfır. KDV'si ise yüzde 1'den 18'e çıkarılalı birkaç ay oldu. 29 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararına kadar KDV, yüzde 1'di. 
Yurt dışından alınan ikinci el tekne, Türk bayrağı çekemiyor 

İş, ikinci el teknelerde değişiyor. Türkiye'deki yerli üreticiyi korumak adına 27 Ocak 2017 yılında bir tebliğ yayımlandı.

Bu tebliğe göre 27 Ocak 2017'den önce yabancı bir ülkede tekne almış bir insan, o tekneyi Türkiye'ye getirip Türk bayrağına geçirebiliyor. Ancak burada şart, tekne sahibi yabancı da olsa Türk de olsa bizzat kendisinin bu işlemi gerçekleştirmesi ve tekne kimin üzerine ise Türkiye'de ikamet sahibi olması gerekmesi. 

27 Ocak 2017'den sonra alınan ve Türkiye'ye getirilen ikinci el tekneler ise Türk bayrağına geçirilemiyor. Ancak yabancı bayrak hükümleri çerçevesinde kullanılıyor. Marinalarda gümrük kanunları gereği yabancı teknelere yönelik uygulamalar geçerli oluyor. 

Bu teknelerin beş yılda bir yurt dışına giriş-çıkış yapması gerekiyor. Ancak Yunan adalarının yakınlığı nedeniyle bu da çok sorun olmuyor. 
Independent Türkçe'ye konuşan Şeref Sevi'nin açıklamasına göre uzun kıyı şeritleri ve adaları nedeniyle denizcilik sektöründe Türkiye'nin önemli rakipleri Hırvatistan ve Yunanistan. 

İkinci el tekne alımlarında Hırvatistan'ın seçilmesinin ise birden fazla neden var. Bunlardan biri bu ülkede mürettebatsız teknenin çok olması. 

Yine çok sayıda charter (özel kiralama) firmalarının olması, bu firmaların da ellerinde kalan eski tekneleri satışa çıkarması. 

"Türkiye'de gidip oradan tekne alıp, yabancı bayraklı olarak buraya getiren çok" diyen Sevi, "Burada önemli olan teknelerin ticari olmaması ve özel kullanıma tâbi olması" görüşünü ifade etti. Çünkü yurtdışından alınan ikinci el teknelerin burada kiralanmasına sektörün yerli oyuncularını korumak adına izin verilmiyor. 

Tekne için düşük verginin yolu: Vergi cennetleri

Şimdi gelelim işin en "renkli" kısmına: Vergi cennetleri. 

"Vergi cenneti" deyince aklınıza dünyanın en güçlü ve zenginlerinin vergi cennetlerindeki yatırımları ve kara para aklamalarını ifşa eden, "Paradise Papers" ya da "Panama Papers" gibi skandallar geliyor olabilir. 

Ancak sanılanın aksine vergi cennetlerinde bir şirket kurmak, hatta bu şirket adına bir tekne almak illegal bir uygulama değil. İllegal olan, bu şirketlerin kara para aklama ya da dolandırıcılık suçlamasına bulaşması. Bir de elbette ki Apple gibi dev bir şirket, 252 milyar doları off shore hesaplarında tutarken, dünya açlığını sona erdirmek için yılda 40 milyar doların yeterli olması gibi adaletsiz durumların oluşması. 

Bir tekne almak için herhangi bir suç unsuru içermeyen normal prosedüre baktığımızda vergilerin sıfır ya da düşük olduğu ülkelerde bir şirket kurmak, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de başvurulan bir yol. 

Zira herkesin sıfır tekne almaya bütçesi yetmediği için ikinci el teknelere yönelim oluyor. İkinci el tekne, yurt dışında hem daha çok sayıda, hem de çoğu zaman daha uygun fiyata bulunduğu için yabancı ülkeler tercih ediliyor. 

Yabancı ülkelerden alınan bayraklar Türkiye'de Türk bayrağı çekemediği için yabancı bayraklı olmak durumunda kalıyor. Yabancı bayraklı olması da hangi ülkenin bayrağı ise o ülkeye vergi vermek anlamına geliyor. 

Dolayısıyla tekne talep edenler, verginin düşük ya da sıfır olduğu ülkeleri tercih ediyor. 

Bu ülkelerden biri Birleşik Krallık'ın deniz aşırı toprağı olan "kayıtlı şirket" sayısının, ülke nüfusundan fazla olduğu Cayman Adaları. Bu ülkede ne gelir ne kurumlar vergisi bulunuyor. 

Diğer bir bölge ise ABD'nin Delaware eyaleti. Gelir vergisinin Delaware, ABD'denin yüzde 2,2 ile yüzde 5,55 arası değiştiği eyalette kurumlar vergisi ise yok. 

British Virgin Islands, Bermuda, İsviçre, Hollanda, Singapur, İrlanda, Lüksemburg, Hong Kong ise diğer vergi cennetleri arasındaki ülkeler. 

"Bir avukat, bir noter aracılığı ile ‘posta kutusu' şirket kurabilirsiniz"

Tüm Yat İşletmecileri Yatırımcıları Broker ve Acenteleri Derneği (TYBA) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şeref Sevi, bu ülkeler üzerinden yat alınması sürecini şu şekilde anlattı: 
 

Cayman Adaları'nda bir şirket kuruyorsunuz. Ki böyle ülkelerde şirket kurmak çok kolay. Bir avukat tutuyorsunuz. Cüzi miktar para verip, bir "posta kutusu şirketi" kuruyorsunuz. 

Şirketin sadece adresi var. Yurt dışından tekne alıp Cayman Adaları'nda sizin adınıza kurulan şirkete kaydettiriyorsunuz. Faturayı bu şirket adına kestiriyorsunuz. Teknenizin arkasına da Cayman Adaları bayrağı çekiyorsunuz. Marinalarda gümrük kanunları gereği yabancı teknelere ne uygulanıyorsa o uygulanıyor. 
Teknenin gelmesine gerek yok. O kadar basit ki bu işlemler. Bir avukat, bir noter aracılığı ile hallediyorsunuz. Ne tekne fiziken bir yere gidiyor ne birinin buraya gelmesine gerek kalıyor. Bu prosedür özellikle 24 metrenin altındaki teknelerde çok kolay uygulanabilir. 

Ancak sahibi olarak, siz ya da birinci derece yakınlarınız tekneyle gezebilir. Tek tük misafiriniz olabilir. O kadar. Ticari amaçlı kesinlikle kullanamazsınız. Ama yapanlar yok mu var. Biz TYBA olarak o şekilde ticaret yapmalarını istemiyoruz. Bununla mücadele ediyoruz. 


"Türk insanı, vergiden muaf ülkenin bayraklarını seçiyor"

Posta kutusu şirketlerin kurulması için en fazla yıllık 1000 dolar para ödendiğini söyleyen Klasik Tekneler Platformu Başkanı Işık Aylan, "Oradaki avukat, tüm evrakı, denize elverişlilik belgesini, teknenin tapusunu yolluyor. Size o ülkenin bayrağını çektiriyor ve siz artık o ülkenin kaydına girmiş oluyorsunuz" şeklinde açıkladı süreci ve şunları ekledi:  

"Her ülke bu şekilde değil. Örneğin İngiltere'den alırsanız tekneyi o ülkeye vergi ödersiniz. Tekneyi hangi ülkeye kaydettirdiyseniz oraya vergi ödüyorsunuz. Türk insanı bu vergiden muaf ülkenin bayraklarını seçiyor ve Türkiye'de o bayraklarla geziyor."

Aylan'a göre "mütevazı", 12-13 metre boylarında, fabrika çıkışı sıfır bir tekne almak isteyenlerin en az 300-400 bin euroluk bir bütçeyi gözden çıkarması şart.

"Vergi indirimi, yurt dışında şirket kurmaları azalttı"

Lüks tekne imalat firması Sirene Marine'in Kalite Yöneticisi ve milli yelkenci Deniz Giray, bir YouTube kanalında yaptığı açıklamada, Türkiye'de verginin yüksek olduğu dönemlerde ABD bayraklı gemilerin Türk sularında çok daha fazla görüldüğünü, şimdi bu sayının azaldığını belirtti. 

Giray'a göre bu durum, Türk bayrağının uluslararası sularda daha görünür olması açısından önemli bir gelişme. 

Gazeteci ve denizci Turgay Noyan ise eskiden teknelerde ÖTV ve KDV toplamının yüzde 30'a yaklaştığını, dolayısıyla vergi indiriminin doğru bir hamle olduğunu vurguladı. 

"Eskiden bu vergiyi vermemek için yurtdışında şirket kurmaya çok daha fazla başvuruluyordu. Sonra 'Yüzde 1 KDV öde, gel buraya Türk bayrağı çek' denilerek vergiler düşürüldü" dedi ve ekledi: Bence vergi indirimi doğru bir hamleydi ama doğruda da bir miktar ölçü kaçtı. Yüzde 10 vergi olabilirdi. 

En büyük üç müşterisi ABD, Avrupa ve Orta Doğu olan İtalyan Benetti'nin Ticari Genel Müdürü Sebastiano Fanizza, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada bugün sıfır yat almak isteyen birinin teknesine Türk bayrağı çekmek için yalnızca yüzde 18 KDV ödediğini söyledi. 

4- Tekne talebinin artışının sonuçları ne olur? 

Marina kiralarının hem çok yüksek oranda arttığını hem yer bulmanın çok zor olduğunu hatırlatan emekli tümamiral Cem Gürdeniz, insanların yat ve yelkenlilere talebinin artmasının "denizcileşme" açısından iyi bir gelişme olduğunu söyledi ve bu durumun dezavantajlarından bahsetti: 
Bu gelişme, genetiği değiştirilmiş organizma gibi oluyor. Çok fazla kişi, denizcilik kültürü ve görgüsü olmadan denize çıkıyor. Doğanın tehlikelerini ya da denizciliğin tecrübesini bilmeden yola çıkıyorlar. Bu, kazalara ve denizde karmaşaya neden oluyor. 

Üzülerek söylüyorum şu an denizde görgü yoktur. Görgüsüz, suni bir büyüme olmuştur. Bu çok tehlikeli. Türkiye'nin daha bisiklete binmeden, otomobile geçmesi gibi bir geçiş olmuştur. 


Alınan pek çok teknenin denize çıkmadığını, yazlık gibi kullanıldığını belirten Emekli Tümamiral, "Buna amatör denizcilik diyemeyiz çünkü denizi kullanmıyorlar. Bazı koyların diyelim 400 teknelik kapasitesi olsun, bir bakıyorsunuz yazın İstiklal Caddesi gibi oluyor" ifadelerini kullandı. 

Kendisi de bir tekne sahibi olan Gürdeniz, "Gemiler eskiden 100 metre arayla bağlanıyorsa, şimdi 20 metre arayla bağlanıyor. Her koyun, her bükün bir kapasitesi var. Gelenlerin pek çoğu doğaya saygı duymuyor" yorumunu yaptı. 

Gürdeniz, şöyle konuştu: 
 

Sahil Güvenlik'in kaynakları kısıtlı. Göçmen kovalamaktan bu tip işlere zaman ayıramıyorlar. Denizi temizliğine önem veren Deniz Temiz Derneği, TURMEPA gibi kurumların atık su alım sistemlerinin sayısı yetersiz. Bu teknelerin bastığı atıklar, denize gidiyor. Yaptığımız dalışlarda eskisi gibi net bir dip göremiyoruz. Tortu tabakasının oluştuğunu gözlemliyoruz. 


Büklere ve koylara girişin özellikle yazın devlet tarafından kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayan Gürdeniz, "Mayıs ayında demir atıp eylüle kadar aynı yerde kalanlar var. Yazlık evini getirmiş orada duruyor. Uydu takip sistemleri ya da sahile kurulacak sistemlerle bu tip küçük koyların kontrol altına alınması gerek" değerlendirmesinde bulundu. 

5- Türkiye'de yat üretimi hangi seviyede?

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin verilerine göre Türkiye, süper lüks yat ve tekne üretiminde İtalya ve Hollanda'nın ardından dünyada üçüncü sırada yer alıyor. 

Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği'nin (GYHİB) verilerine göre 2021'de gemi ve yat ihracatının değeri toplam 1 milyar 626 milyon 377 bin dolar oldu. Bu değer, 2020'de 1,3 milyar dolardı. 

Bu ihracatta aslan payı gemilere ait (2021 için 894 milyon 826 dolar). İkinci sırada yer alan yatlar, tekneler ve botların ihracat değeri ise 2020'de 144 milyon 334 bin iken 2021'de yüzde 55,93 artışla 225 bin 59 oldu. 

Norveç, Türkiye'de üretilen gemi ve yatların en fazla satıldığı ülke. 2020 ve 2021 kıyaslandığında ilk 10'daki ülkelerdeki değişim şöyle: 

Yatlar, tekneler ve bot ihracatı ikinci sıradan altıncı sıraya geriledi

2022'nin ilk sekiz ayına bakıldığında ise geçen yıla göre hayli büyük farklar var. 

Ocak-Ağustos 2021 döneminde toplam gemi ve yat ihracatı 869 milyon 534 bin dolardı. Bunun 471 milyon dolardan fazlasını gemiler oluşturuyordu. Yatlar, tekneler, botlar ise 133 milyon 457 bin dolar ise bu ihracatın ikinci sırasındaydı. 

2022'nin aynı dönemine bakıldığında toplam ihracat 799 milyon 843 bin dolar. Bunun 411 milyon 437 bin dolarlık kısmı gemi ihracatı. 170 milyon 488 bin dolarlık kısmı ise ikinci sıradaki römorkörler. Yatlar, tekneler ve botların ihracatı 21 milyon 534 bin dolar ile altıncı sırada, son sıradaki feribotların bir sıra üzerinde. 

18 Ağustos 2022'de Milliyet'e konuşan Gemi, Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği (GYHİB) Başkanı Cem Seven, Türkiye'nin dünyada 133 ülkeye farklı tipte tekne ve yan sanayi ürünü ihraç ettiğini hatırlatarak şu bilgileri paylaşmıştı: 
 

Ürün grubu olarak Türkiye'de en çok ihracatı yapılan deniz taşıtları balıkçı gemileri (dünyanın en büyük ihracatçısı konumundayız), römorkörler (dünyanın en büyük 5 ihracatçı ülkesinden biri konumundayız), feribotlar, mega yatlar, destek gemileri, kutup bölgesine seyahat yapabilen yolcu gemileri diyebiliriz.

"Türkiye'nin en başarılı olduğu ürün grupları arasında yer alan mega yatlara olan talepler arttı" diyen Seven,  "Yapılan araştırmalar, mega yat sektörünün hedef kitlesi olarak tanımlanan ultra varlıklı bireylerin, pandemi sürecinden sonra tatil alışkanlıklarını lüks otellerde konaklamalardan ziyade kendi tekneleri ile yapma eğiliminde olduklarını gösteriyor" değerlendirmesini yapmıştı. 

Megayatların dışında daha küçük tekne tiplerinde de talebin arttığını söyleyen Seven "Küçük ve orta ölçekli yelkenli ve motoryat sahipleri izolasyon nedeni ile sadece yaz aylarında değil, dört mevsim teknelerini kullanarak yeni bir anlayış getirdiler. Tüketici eğilimlerdeki bu değişim her boyutta yat üreticisi için fırsatlar oluşturuyor" ifadelerini kullanmıştı. 

Türkiye'de yat ve tekne üretiminin amiral gemisi, Antalya Serbest Bölgesi. Toplamda 88 firmanın 49'unda süper lüks yat ve tekneler üretiliyor. 

Antalya Serbest Bölge A.Ş. (ASBAŞ) Genel Müdürü Zeki Gürses, sene başında verdiği bir röportajda 2021'de 30 yeni süper lüks yatın tamamlandığını ve 125 milyon dolar gelir sağlandığını açıklamıştı. 

Gürses, 2000'li yıllarda başlayan yat sektörünün 2021 sonuna kadar toplam 510 süper lüks yata ürettiğini, toplam gelirin de 1 milyar 403 milyon dolara yükseldiğini söylemişti. 

 

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNDEM EKONOMİ POLİTİKA DÜNYA MEDYA SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SAĞLIK MAGAZİN KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİK YAŞAM BUGÜN NEYE ZAM GELDİ DİKKAT! İLGİNÇ HABERLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Yeni Günaydın