08 HAZİRAN TARİHİNDE YAZDIĞMIZ "SİZİN BEKLENTİNİZ NEDİR?" BAŞLIKLI YAZIMIZIN DEVAMIDIR.
Seçimleri geri bıraktık ve aşkla kullandığımız oylar ile muhalefet üzerinden hücuma geçen şer odaklarının amaçlarına engel olarak Erdoğan Liderliğinde Türk Yüzyılı hedefine yürüyecek Cumhur İttifakının önünü açtık…
Hedefe yürüyüşte önce Cumhurbaşkanlığı Kabinesi açıklandı bugünde Meclis Başkanı olarak Sayın Numan Kurtulmuş seçildi.
Hakan Fidanın Dışişleri Bakanı olması, ekonominin Mehmet Şimşek ekibine teslim edilmesi Milli savunma ve Genel Kurmaydaki atamalar hakkında olumlu görüşler bildiren paylaşımlar ve yorumlar yapıldı…
Şimdi ben kendi fikir ve hissiyatımdan yola çıkarak soruyorum Türk Yüzyılı Şahlanışı içerisinde yetimin mazlumun garip gurabanın ve asgari ücret ile geçinen kesimin yaşam standartlarının olmazsa olmazları olan sağlık-eğitim-hukuk alanlarındaki başarısızlığın ortadan kaldırılması için; T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler, Adalet, Milli Eğitim ve Adalet Bakanlıklarının ne yapacağı hakkında herhangi bir bilginiz var mı?
Mesela eğitimde ve sağlıkta uçuşa geçen “özel” yapılanmanın, yani eğitim ve sağlığın paralı hale dönüşmesinin vatandaş lehine dönmesinin nasıl gerçekleştirileceğini,
Adalet sistemindeki aksaklıkların nasıl reforme edileceğini,
Aile ve sosyal politikalar bakanlığının televizyonların gündüz kuşaklarının vazgeçilmezi olan konular hakkında ki çözümlerini biliyor musunuz?
Sözün kısası bu dört bakanlığın uhdesinde olan meselelerde terör gibi savunma sanayi gibi milli meselelerdir ve Milli Politikalar ile çözülmesi gerekir…
Bu konu muhalefetin beceriksizliği yüzünden dillendirilemeyen ama Erdoğan iktidarlarında da başarısız olan konulardır.
İlk altı ay içerisinde köklü radikal çözümler ortaya konulmazsa “ki bize göre bunun olması çok düşük bir ihtimaldir.” Aşkla verilen oylar kerhen verilen oylara dönüşecektir.
Siz ne düşünürsünüz bilmem ama bu dört bakanlık yürütmede çok önemlidir ve görüntü hiç ümit verici değildir…
Diye yazmış “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye devam etmiştik.
Son olarak diyoruz ki!
Eğer son ekonomik kararlar 17-25 Aralık benzeri bir operasyon değilse ve gerçekten ekonominin gerçekleri ise muhalefetin yılardır “ülke batıyor!” feryatları ile soğan odaklı seçim propagandaları doğrulanmış olmuyor mu?
Eğer son ekonomik kararlar gerçekten ekonominin gerçekleri ise geçmiş dönemde ki ekonomik icraatlar muhalefetin dediği gibi devleti ve ileti uçuruma sürüklemek olmuyor mu?
Sonuç olarak!
Eğer seçim sonrası yeni kabinenin açıklaması ile başlayan süreç 24 Temmuz 2023 sonrası ortaya çıkacak Türkiye merkezli uluslararası politik gerçeklerin etkisi ise Devlet ve Ülke Bekası için katlanılması gereken durumlardır.
Eğer böyle değilse Hükümetin başarısızlığıdır ve eleştirmekte hiçbir sakınca yotur.
Bilinmelidir ki Devlet farklıdır Hükümet farklı…
Devlete olan bağlılığımız sorgulanamaz aynen hükümet icraatlarını eleştirme hakkımızın sorgulanamayacağı gibi…