‘Sen Nesin? Radyocu mu, Aranjör mü?’ başlıklı yazım, müzik sektöründen yoğun ilgi gördü.
Telefonlar, telgraflar falan…
Büyük bir çoğunluğu, bir radyocunun bunları dile getirmesinden doğan şaşkınlık içindeydi.
Ben de onlara dedim ki:
‘Ne var ki bunda? Bunlar gerçek değil mi?’
Yine büyük bir çoğunluğu dediler ki:
‘Gerçek. Ama biz sanatçılar bunları dile getirirsek, bu kişiler bize düşman olurlar. Şarkılarımızı çalmaz, kliplerimizi yayınlamazlar.’
Ben de dedim ki, radyolardaki işleyişi anlatayım yeni yazımda arkadaşlarıma.
XXXXX
Bir şarkı veya albüm radyoya gelir.
Müzik direktörü şarkıyı dinler ve kendi yayın akışına uygun mu değil mi bakar.
Radyosunun yapısı ve dinleyicisinin tercihleri doğrultusunda yayına alır veya almaz.
İnandınız mı?
Tabii ki böyle olmaz.
XXXXX
Şarkı veya albüm radyoya gönderilir.
Birden fazla radyoyu bünyesinde barındıran gruplarda, müzik direktörü şarkının çalınıp çalınmayacağına tek başına karar vermez.
Bazısı ‘olmayan’ bir kurula sokar, genellikle bu ‘kurul’ tek kişiliktir ve buradaki ‘tek kişi’ müzik direktörü değildir.
Sonra bu ‘kurul’ buyurur:
‘Zurna fazla, gitar fazla, sanatçının sesi çok çıkıyor’
Sanatçı veya menajeri aranır, bazen aranmaz da, onların araması beklenir.
Denir ki:
‘Zurnayı kıs, gitarı azalt, sanatçı da çok söylüyor. Az söylesin’
Bu, birkaç sanatçı dışında genel olarak herkese yapılır.
XXXXX
Bu arada sanatçıyla ‘kanki’ olan müzik direktörleri sürekli telefon trafiği yapar, şarkıyı çalacağı zaman sanatçıyı etiketleyerek sanki lütfetmiş gibi sosyal medya postları atar.
Şarkı ilk defa bu cevval müzik direktörleri tarafından çalınır, sonra hemen telefona sarılınır:
‘Kanka, şarkı süper. Ben bunu patlatırım!’
Patlat patlat bebeğim…
Nasıl patlatacaksan…
Dikkat et de kendini patlatma bu arada…
Sözün özü: İyi şarkı yaptıysanız kimseyle kanka olmanız, kimseye şirin gözükmeniz gerekmez ey sevgili sanatçılar. Çünkü radyolarda işler size söylendiği gibi yürümez. Hiçbir radyo Hacı Baba tekkesi değildir.