Suudi Arabistan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) Enformasyon Bakanları Konferansı’na katılımı çerçevesinde sizin bu konferanstan beklentileriniz nelerdir? Sizce konferanstan ne gibi bir sonucun çıkması bekleniyor?
Konferanslar, amaçlarına ulaşmaları için yetkilileri bir araya getiren önemli bir araçlardır. Bugün siyaset, güvenlik ve sağlık alanlarında gördüğümüz küresel zorluklara karşı basında ve medyada yer alan yanlış bilgilerle mücadele edilmesine ve medya yalanları ile aktarılan sahte haberlerin ele alınması için ortak bir medya stratejisine ihtiyaç var. Ne Arap dünyasında, ne İslam dünyasında, ne de diğer ülkeler düzeyinde buna karşı ortak bir mekanizma bulunmuyor. Bu konferansın düzenlenmesi ve tüm yetkililerin katılımı, fikir birliği oluşturulması ve bu sahte haberlerle mücadele edilmesi için önemli.
Suudi Arabistan, Arap ve Müslüman ülkeler arasında medya alanında lider bir ülke. Hem konferansın başlığı olan İslamofobiyle hem de nefret söylemiyle mücadelede iyi ve büyük çabaları söz konusu. Aynı şekilde Suudi Arabistan’ın medyadaki bozulmaya karşı çabaları da herkes tarafından iyi biliniyor. Suudi Arabistan'ın bu bağlamda İslam ülkeleriyle koordineli olarak en belirgin hedefleri ve çabaları neler?
Suudi Arabistan, radikalizmle mücadelede ilk inisiyatifi alan ülke oldu. Radikalizmin ciddi bir psikolojik ve toplumsal hastalık olduğunu biliyoruz. Bu hastalık, toplumları sadece güvenlik açısından değil, ekonomik, sosyal ve gelişimsel olarak da etkiledi. Herkes radikalizmle mücadele ediyor. Suudi Arabistan, Küresel Radikal İdeolojiyle Mücadele Merkezi’ni (Etidal) kurarak tehditle değil, ılımlılık, hoşgörülülük, ölçülülük, cömertlik ve teşvik edicilikle bu mücadeleyi başlattı. Çünkü Allah-u Teala şöyle buyuruyor, “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et”. Esas olan da budur. Bilgelik ve cesaretle doğru yola çağırmak gerekir. Şiddet, korkutma, fanatizm ve aşırılık yararsızdır.
Fakat radikal ideoloji, ancak karşı bir ideoloji ile tedavi edilebilir. Suudi Arabistan, Etidal Merkezi ve İçişleri Bakanlığı aracılığıyla, diğer birçok yolla ve hatta cezaevleriyle bu ideolojiyle mücadele için mekanizmalar ve nasihat edici araçlar oluşturdu. Amaç, radikallerin neden olduğu tehlikeyi, bunun nedenlerini, bileşenlerini ve onları bu eylemleri yapmaya itenin ne olduğunu öğrenmelerini sağlamak. Suudi Arabistan, terörizm ve sahte bahanelerle gelen radikalizm yüzünden çok acı çekti. Mescid-i Haram'da dahi terörden zarar gördü.
Sayın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın birkaç ay önce Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında kendisine medya alanından büyük bir heyet eşlik etti. Deneyim alışverişi vb. için bir toplantı düzenlendi. Bu toplantı bir ilki teşkil ediyordu. Türkiye’nin medya alanından taraflarla görüştünüz. Türkiye’de ve Suudi Arabistan'da medya alanında gelişmeler var mı?
Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki medya ilişkilerinin büyük bir dönüşüme ve gelişime tanıklık ettiğine şüphe yok. Burada Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı Sayın Dr. Fahrettin Altun ile görüştük. Geçenlerde iki toplantı gerçekleştirdik. İki hafta içinde tamamlanacak bir yol haritası ve vizyon geliştirdik. Ayrıca Türkiye’nin medya alanından bir heyeti Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeleri için davet ettik. Gerek deneyim alışverişiyle gerekse Türkiye’den Suudi Arabistan’a hac ibadetinin yerine getirilmesi için yapılan ziyaretlerle olsun Türkiye’deki ve Suudi Arabistan’daki ekonomik fırsatlar açısından 2023 yılı için bir plan olacak. Fırsatların çok olmasından ötürü yol haritamızın ve eylem planımızın altı hafta içinde tamamlanması gerekiyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Türkiye ziyareti sırasında, aralarında Enformasyon Bakanının da bulunduğu bir heyetle Türk bakanlarla görüşmeler gerçekleştirdiniz. Bu ziyaretin birçok çıktısı oldu ve halen de olmaya devam ediyor. O tarihten bu yana neler yapıldı?
Suudi Arabistan ve Türkiye arasındaki yatırım ilişkisine olan güvenin yeniden tesis edilmesi, bu ziyaretin en önemli çıktısı oldu. Bugün iki ülkenin liderlerinin öncülüğünde güven en üst düzeyde. Veliaht Prens, ziyaret sırasında ve sonrasında iki ülke arasındaki ticari faaliyetlerin herhangi bir engel ya da kısıtlama olmaksızın sürmesinin ve gerek Suudi Arabistan’da gerekse Türkiye'de her iki tarafa da çeşitli fırsatların sunulması gerektiğini vurguladı. Suudi Arabistan turizmi de barındırdığı güzellikler, tarihi ve özgünlüğü nedeniyle Türkiye'ye geri döndü. Bugün durumun farklı ve geleceğin daha iyi olduğuna şüphe yok. Türk bakanlarla iletişim halindeyiz. Bu önemli, çünkü onlar bizi fırsatlarla ve zorluklarla tanıştırıyorlar. Bizim de bu yönde bir eğilimimiz söz konusu.
Suudi Arabistan, 2030 Vizyonu çerçevesinde kentsel, sosyal ve ekonomik bir gelişmeye tanık oluyor. Bu bağlamda başta Türk şirketleri olmak üzere Türkiye’nin bir rolü olacak mı?
Türk şirketlerini Suudi Arabistan’a yatırım yapmaya davet ediyorum. Suudi Arabistan bugün 2030 Vizyonu çerçevesinde, vizyonun oluşturucusu Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın takibiyle her alanda eşi benzeri görülmemiş bir gelişmeye tanık oluyor. Madencilik ve mineraller sektörü, turizm, kültür, spor, altyapı, eğitim, sağlık ve diğerleri gibi birçok gelecek vaat eden sektör var. Türk şirketlerini Suudi Arabistan’ı ziyaret etmeye, fırsatlar ve yatırımlar hakkında bilgi almaya davet ediyoruz. Çünkü güzel, çok ve umut verici fırsatlar bulunuyor. Ve Suudi Arabistan gerek inşaat alanında gerek teknoloji ve turizm hizmetleri alanında Türkiye’nin deneyimlerine ihtiyaç duyuyor. Çabaların birleştirilmesiyle ve Allah'ın izniyle daha fazla Türk firmasının Suudi Arabistan’a geldiğini göreceğiz.