Erkeklerde bulunan büyüme hormonundaki bir genin boyutunun farklı olmasının, karaciğer fonksiyonlarının dişilerinkine benzemesine neden olduğu bulundu. Kadınlarda ise, bu genin boyutunun değişikliği, açlık durumunda da olsa etkilemiyor.
Science Advances dergisinde yayımlanan makaleye göre; insanlarda büyüme hormonunda oluşan genetik bir değişiklik sonucunda, yetersiz beslenmeye karşı bir koruma sağlanabiliyor.
Kadınların açlığa karşı daha dirençli olmasına karşın, bağışıklık sistemlerinin ise bazı enfeksiyonlara karşı direncinin daha düşük olduğunu söyleyen Buffalo Üniversitesi'nden Dr. Ömer Gökçümen, "Bu nedenle erkeklerde bu genin küçük versiyonu olursa, açlıkla karşılaşılan dönemde karaciğer fonksiyonları dişilerinki gibi davranıyor. Bu çalışmada özellikle metabolizma ve karaciğere bakıyoruz" dedi.
Yapılan çalışmada dünyanın çeşitli yerlerinden yaklaşık 2 bin 500 insanın genomuna bakılarak, bu kişilerin yüzde 20-40'ında bu genin önemli bir kısmının olmadığı tespit edildi.
Büyüme hormonu reseptörü olan bu gen bazı insanlarda daha büyük bazılarında ise daha küçük, çünkü genin bir kısmı siliniyor.
Bu kadar önemli bir gen nasıl oluyor da kimilerinde daha küçük kimlerinde ise daha büyük oluyor?
Antik DNA'lardan özellikle günümüzden yaklaşık 250 bin ila 40 bin yıl önce yaşamış insan türü olan Neandertallerin DNA'sını incelediklerini kaydeden Gökçümen, şu bilgileri verdi:
Neandertallerde küçük versiyon bulunurken, şempanzelerde büyük versiyonunun olduğunu tespit ettik. Ancak diğer memelerin hepsinde büyük versiyon var. Bir şekilde bu küçük versiyon bir yerde ortaya çıkmış ve neredeyse yarımızda bulunuyor. Birçok çalışmayı inceledikten sonra gördük ki, eğer bu genin küçük versiyonunu taşıyorsanız ve erkekseniz annenizin plasentası daha küçük oluyor. Daha küçük doğuyorsunuz ama sonra yaşıtlarınıza yetiştiriyorsunuz, boyunuz kilonuz farklı olmuyor ama daha küçük doğuyorsunuz ve ergenliğe erken dönemde giriyorsunuz. Kısaca, büyüme özelliklerini değiştiren bir çeşitlilik görüyoruz.
Ulusal Sağlık Örgütü'nden Neil Hanchard ile birlikte Malawi'de açlıktan kurtulmuş çocukların genomlarını araştıran Gökçümen, daha sonra "Bu durumun açlığa karşı bir tedbir mi?" sorusuna yanıt almak için çalışmalarını sürdürüyor.
"Bu hastalığın büyüme hormonu reseptörü çeşitliliği ile alakalı olabileceğini gösterdiler"
Araştırmalarının sonucunda, büyüme hormonu reseptör çeşitliliğinin Malawi'de açlık çeken çocukların bir kısmının göbeklerinin su toplayarak büyümesinin ana tanılardan birisi olduğu Kuvaşiorkor hastalığı ile ilgili olabileceğini buldular.
Bunun metabolik bir hastalık olduğuna dikkat çeken Gökçümen, "Her açlık çeken çocukta bu durum görülmüyor. Bu metabolik bir hastalık, özellikle büyük versiyon gen taşıyanlarda daha çok görülüyor. Küçük boy gen taşıyanlarda istatistiki olarak anlamlı bir şekilde bu metabolik hastalık daha az görünüyor. Bu demek oluyor ki, belki açlığa dayanma üzerine bir evrimsel çeşitlilik oluşuyor. Bu yüzden neandertaller de ve bizim atalarımızda bu küçük versiyon önemli. Ancak, açlığın önemi insan evriminde azaldıkça, yeni avlanma teknikleri, tarım sayesinde, popülasyonda etkisini kaybediyor" dedi.
Araştırmacılar, çalışmalarında mekanizmayı anlamak için, küçük versiyon ve büyük versiyonlu 2 farklı şekilde fare üreterek, birbirleriyle karşılaştırdılar. Metabolizmalarını ve karaciğerlerindeki değişimi incelediler.
Sonunda da özellikle erkeklerin karaciğerlerinde bir değişiklik olduğunu tespit ettiler.
Küçük versiyona sahip olan farelerin daha küçük olduğunu belirten Gökçümen, "Açlıkla baş ederken yani küçük versiyonlu gene sahip olanlar az kalorili beslenirken, karaciğerleri biraz daha dişi ciğerlerine dönüşüyor ve öyle davranmaya başlıyor. O yüzden fareler daha küçük oluyor. Yağlanma durumları biraz daha dişilere benziyor. Dişiler daha az kalorili besleniyorlar. Az yemek varken erkek farelerin karaciğerlerinin dişilerin karaciğerleri gibi davranması belki bir avantaj sağlıyor" şeklinde konuştu.
Eğer bu durum bize açlığa karşı direnç kazandırıyorsa neden hepimizde yok?
"Hepimiz de küçük versiyon olsun, böylece herkes açlığa direnç kazansın" diyen Gökçümen, son olarak şunları kaydetti:
İkinci çalışma sonucunda buluyoruz ki biyolojik sistemi biraz bu tarafa getirdiğimizde açlığa karşı dirençli oluyoruz ve ciğerlerimiz ona göre hazırlanıyor. Fakat bizi açlığa daha dirençli hale getiren mekanizmalar bu sefer özellikle erkeklerin enfeksiyondan ölme ihtimalini artıyor. Böylece bir denge oluşuyor. Son 50 bin senedir küçük genin görülme sıklığı azalıyormuş gibi bir durum var. Eğer ki ortalıkta açlık riski yoksa ya da daha azsa, muhtemelen evrimsel olarak enfeksiyondan ölmeme daha önemli hale geliyor ve bu yüzden de büyük versiyonun görülme oranı toplumda daha fazla yükseliyor. O yüzden de küçük versiyonun son zamanlarda daha az görülmesini de buna bağlayabiliriz.