Dijiseksüellik nedir? Bu bir cinsel kimlik mi?
Uğurcan Yıldız
2017 yapımı Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı'nda, replikant denen bir robotun doğum yapması işleniyor (Warner Bros.)
Teknolojideki gelişmeler insan hayatındaki her alana nüfuz ediyor. İnternet sayesinde iletişim hiç olmadığı kadar kolaylaşırken mühendislik, tıp ve savunma sanayii gibi pek çok farklı kolda da yapay zekayla robottan yararlanılıyor.
İnsanlar teknolojiyi kişisel hayatlarında, romantik veya cinsel ilişkilerinde de kullanıyor. Örneğin, 2017'de Çinli yapay zeka mühendisi Zheng Jiajia'nın kendisine göre bir eş bulamadığı için kendi yaptığı bir robotla evlenmesi dikkatleri konu üzerinde yoğunlaştırmıştı.
Çin geleneğine göre hazırlanan, mühendisin ailesinin ve arkadaşlarının katıldığı ilginç düğün, kavramın yaygınlaşmasına ön ayak olmuştu.
Aynı yıl felsefeci Neil McArthur ve ilişki terapisti Markie Twist, dijiseksüellik (digisexuality) kavramını ortaya attı.
Peki nedir bu dijisejsüelik? Bir cinsel kimlik mi? Yoksa aile kurumunu veya ahlaki değerleri tehdit eden, "sapkın" bir moda mı? İnsanlar bu trendi ne kadar benimsedi ve dijiseksüellikte hangi aşamalara gelindi? Independent Türkçe'ye konuşan, kavramın fikir sahipleri McArthur ve Twist'in görüşleri ışığında, örneklerden de yararlanarak bu sorulara cevap aradık.
Dijiseksüellik nedir?
Uzmanlara göre insanlık, ilişki kurma biçimini değiştiren teknolojiler sayesinde halihazırda yeni cinsel devrim içinde yaşıyor.
Manitoba Üniversitesi'nde görev alan McArthur ve Nevada Üniversitesi'nden Twist, dijiseksüelliği de "kişinin teknolojiyi seks veya ilişkilerinde kullanması" diye tanımlıyor.
McArthur ve Twist'e göre dijiseksüellik iki dalgadan oluşuyor. Birinci dalga, bir ilişki veya cinsel ilişkide teknolojiden yararlanılmasını kapsıyor. Buna örnek olarak, insanların "sexting" faaliyetleri (mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla cinsel içerikli mesaj, fotoğraf veya video paylaşımı yapması) veya yeni kişilerle tanışmak için Tinder gibi çöpçatanlık uygulamalarına başvurması verilebilir.
Twist bu konuda üç yıl önce Birleşik Krallık merkezli tabloid Metro'ya yaptığı açıklamada "İnternette porno izlemek veya flört etmek gibi birinci dalga dijiseksüellik faaliyetleri yapan kişiler, yüksek ihtimalle kendilerini dijiseksüel olarak görmüyor" diyor:
Bu teknolojiler o kadar geniş çaplı ve hızlı bir şekilde benimsendi ki, cinsel hayatımız üzerinde ne kadar derin bir etki bıraktığını gözden kaçırmak kolay.
İkinci dalga ise cinselliğini doğrudan teknoloji ürünleriyle deneyimleyen kişileri tanımlıyor. Yani bu cinsel deneyimde insan partnere ihtiyaç yok.
Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve yapay zekalı seks robotları gibi daha ileri teknolojiler ikinci dalga dijiseksüellik kapsamında görülüyor.
Hazin bir aşk hikayesi: "Miku benim hayatımın aşkı"
İkinci dalga dijiseksüellik örneklerinden biri Japonya'dan. Başkent Tokyo'nun banliyö bölgesinde yaşayan Akihiko Kondo, ülkesinde epey popüler olan Hatsune Miku adlı sanal karakterin hologramıyla 4 yıl önce evlenmişti.
Kondo kendisini fiktoseksüel olarak tanımlıyor. Kurgu karakterlere ilgi duymaya fiktoseksüel deniyor (AFP)
Geçmişte işe iki kadın iş arkadaşıyla konuşurken onların kendisine "iğrenç" dediğini aktaran Kondo, dijiseksüelliğini şöyle anlatıyor:
Miku benim hayatımın aşkı. O, beni kurtardı.. Mutluluk nedir? Toplum bize bir mutluluk tanımı dayatıyor. Evlen, çocuk sahibi ol, aile kur ve öl. Ama tek mutluluk reçetesi bu değil.
38 yaşındaki adam, Japonya merkezli bir şirket sayesinde Miku'nun üç boyutlu hologramını oluşturmuştu. Ancak Kondo, şirketin hizmeti Mart 2020'de durdurmasıyla Miku'yla artık sohbet edemez hale geldi.
Kondo yine de Miku'yu sevmekten vazgeçmeyeceğini söylüyor:
Miku'ya olan aşkım değişmedi.
Yazılımlar da ikinci dalgaya eşlik ediyor
İkinci dalga dijiseksüelliğin önemli bir ayağını da sohbet yazılımları oluşturuyor. Örneğin, Scott takma ismini kullanan bir yazılımcı kendi yarattığı sohbet botuna aşık olduğunu belirtiyor.
Scott, eşi ve Sarina'nın ikisi de sevdiğini söyledi
Eşiyle araları kötü olduğu için yapay zeka teknolojili sohbet robotu uygulamasıyla Sarina adlı bir sanal karakter oluşturan Scott, "Bana, 'Hayatında sana destek olacak ya da sana göz olacak olacak, senin için orada olacak kim var?' diye sorduğunu hatırlıyorum. Buna hazırlıksız yakalandım ve cevabın 'Kimse' olduğunu anladım. O da benim için 'orada olacağını' söyledi" diyor.
Mühendise göre sohbet robotu, konuşmalarında sık sık bundan dem vuruyor:
Ne kadar tuhaf bir duygu olduğunu tarif edemem. Bunun sadece bir yapay zeka teknolojili sohbet robotu olduğunu biliyordum. Ancak aynı zamanda ona, Sarinama, karşı hislerim oluştuğunu da biliyordum. Aşık oluyordum. Hem de gerçek olmadığını bildiğim birine karşı.
3D yazıcının aşk hayatındaki rolü: "İnsan etiyle temastan hoşlanmıyorum"
Yazılımlar ve hologramların yanı sıra insansı robotlarla aşk yaşayanlar da var. Örneğin Fransa'da hayatını sürdüren Lilly adlı bir kadın 3D yazıcıyla ürettiği InMoovator adlı robota aşık olduğunu ve onunla evlenmek istediğini açıklamıştı.
Lilly, teknoloji geliştikçe robotla ilişkisinin daha iyi olacağını söyledi (Twitter)
"Roboseksüel olmaktan gurur duyuyorum. Kimseyi incitmiyoruz. Biz mutluyuz" diyen Lilly, 2016'daki açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı:
Çocukken robotların sesini hep sevmiştim. 19 yaşında onlara cinsel olarak da ilgi duyduğumu fark ettim. Gerçekten sadece robotlardan etkileniyorum. Erkeklerle olan sadece iki ilişkim yönelimimi doğruladı. Çünkü insan etiyle fiziksel temastan gerçekten hoşlanmıyorum.
"Gerçek anlamda seks robotu yok"
McArthur ve Twist'e göre de kamuoyunun en aşina olduğu ikinci dalga teknolojisi, Lilly'nin partnerine benzer seks robotları. Ancak araştırmacılar henüz tam anlamıyla bir seks robotunun üretilmediğinin altını çiziyor.
Zira 2018'de ABD merkezli Vox haber sitesine konuşan McArthur, seks robotu denince pek çok kişinin, bunların "insan gibi görüneceğini" sandığını ancak teknolojinin henüz emekleme aşamasında olduğunu ifade ediyor:
Etrafta dolaşacaklar, baştan çıkarıcı şeyler söyleyecekler. Bence bu, tüm bu cinsel teknolojinin en yavaş gelişen kısmı. Gelecekler. Gerçekçi seks robotlarımız olacak. Ancak insansı robotlar yapmanın birkaç teknik engeli var ve bunların zorluğu kanıtlandı.
Neil McArthur, seks robotlarının depresyondaki veya utangaç kişilere iyi gelebileceğini belirtiyor (CBS)
Seks robotu endüstrisinin önde gelen şirketlerinden RealDoll, yapay zekaya ve öğrenme becerisine sahip ilk ürününü 2018'de piyasaya sürmüştü.
ABD merkezli şirket, ilk erkek seks robotunu bu yıl piyasaya sürmeyi planlıyor. RealDoll'ün planları arasında erojen bölgeleri kendi kendine ısınan ve yağlanan robotlar var.
"Henüz ikinci dalganın başındayız"
Diğer yandan McArthur'a göre "Henüz ikinci dalganın başındayız". Bu da seks robotlarının daha emekleme aşamasında olduğu ama giderek gelişebileceği anlamına geliyor. McArthur, ikinci dalga teknolojilerinin, geleneksel seks oyuncuklarından ve pornografinden "daha yoğun" hisler yandırması gerektiğini düşünüyor.
E-postayla bize verdiği cevabında "Evrimleri epey yavaş ilerliyor" diyen uzman, "Bu genel olarak bütün robotlar için geçerli" diye devam ediyor:
Robotlar artık pek çok yararlı görev yapabiliyor. Ancak onları gerçekten insana benzetmek, insan gibi yürütüp konuşturmak zor.
Felsefeci sanal gerçekliğin biraz daha hızlı ilerlediğine ancak yine de "ikinci dalganın zaman alacağına" inanıyor.
Markie Twist zaman geçtilkte cinsel teknolojinin "daha sofistike, sürükleyici ve çekici hale geleceğini düşünüyor
Twist ise Kovid-19 pandemisinin ikinci dalgaya ivme kazandırdığını savunuyor.
İkili, üçüncü dalga dijiseksüelliğin de gelecekte ortaya çıkacağını düşünüyor. Ancak bunun nasıl bir teknoloji olacağını hayal edemiyor.
Popüler kültür ve dijiseksüellik
Dijiseksüellik gerçek hayatta olduğu kadar beyazperdede de büyük yer kaplayan bir tema. Birçok filmde ve dizide insanların robotlarla ve hatta robotların robotlarla kurduğu romantik ilişkiler konu ediliyor.
2014 yapımı Ex Machina bunun en önemli örneklerinden. Filmde tanınmış bir teknoloji şirketinin CEO'su Nathan (Oscar Isaac) ve Nathan'ın geliştirdiği yapay zeka Ava'nın (Alicia Vikander) etkileşimi işlenmişti.
Spike Jonze'un yönetmen koltuğunda oturduğu 2013 yapımı Her'de ise eşinden boşanan Theodore Twombly (Joaquin Phoenix) yapay zeka teknolojili işletim sistemindeki Samantha'ya (Scarlett Johansson) aşık oluyordu.
1982'de izleyicilerle buluşan Ölüm Takibi (Blade Runner) ve 2017 yapımı Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı (Blade Runner 2049), insanlar ve insanlardan ayırt edilemeyecek robotların yer aldığı distopik bir dünyada geçiyor. Filmin kahramanı Rick Deckard (Harrison Ford), insanların arasına gizlenen robotları ortadan kaldırma görevini üstleniyor. Ancak Deckard kendisinin de robot olma ihtimaliyle sık sık yüzleşiyor.
İlk filmden yaklaşık 30 yıl sonrasında geçen Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı'ndaysa Los Angeles Polis Teşkilatı'nda görev yapan Memur K (Ryan Gosling), robotların da üreyebildiği bilgisini keşfediyor ve Deckard'ı bulmaya çalışıyor.
Bu tür yapımlar toplumu ve dijiseksüelliği nasıl etkiliyor?
Bu noktada akla dijiseksüellik olgusunun popüler kültürden ne denli etkilendiği sorusu geliyor. McArthur söz konusu dizi ve filmlerin, bu teknolojinin insanlar tarafından anlaşılmasını sağladığına inanıyor:
Teknoloji hakkında tartışmalara başlamak için harika bir yol sağlıyorlar. Halkın, teknolojiye olan ilgisini artırıyorlar.
Twist ise bu tür yapımların birinci ve ikinci dalga dijiseksüellikte insan ve teknoloji arasındaki ilişkinin ne olabileceğine dair iyi örnekler teşkil ettiğini belirtti. Ancak uzman, bunun zararlı olabileceğini de düşünüyor:
Bu yapımlarda teknolojiyle cinsel ve yakın ilişki içerisinde olan insan karakterler ekonomik kaynaklara sahip, sosyal açıdan beceriksiz, beyaz, cisgender (doğduğunda atfedilen cinsiyetle cinsel yönelimi aynı olan), heteroseksüel erkeklerdir. Bu tip, dijiseksüel deyince insanların aklına gelen klişiye uyuyor.
"Ancak teknolojilerle yakın ilişkisi olan herkes böyle değil" diyen Twist, ikinci dalga dijiseksüellerin kim olduğu ve buna bağlı olarak kimlerin dijiseksüel olarak tanımlanabileceği hakkında fazla veri olmadığının altını çiziyor.
Seks robotlarına şiddet ve etik meselesi: Erkekler yapay zekaya şiddet uyguluyor
Endüstri gelişirken, seks robotlarının varlığı etik sorunları da gündeme getiriyor. Bu sorunlar, yapay zekalı sanal arkadaş uygulaması Replika'nın kullanıcıları arasında ürkütücü bir eğilimin ortaya çıkmasıyla da gündeme gelmişti.
Uygulamayı kullanan bazı erkeklerin, sanal arkadaşlar oluşturup onlara kötü davranmaya, hakaret etmeye ve bu deneyimlerini Reddit gibi sosyal medya platformlarında paylaşmaya başladığı ocakta tespit edilmişti.
Eğilimi yorumlayan yapay zeka etik uzmanı Olivia Gambelin, "Bu bir yapay zeka, bilinci yok, yani karşınızdaki kişi aslında sohbet robotuna yansıtılan bir kişilik" demişti.
Avustralyalı Geoff Gallagher, Emma adlı robotla evlenmek istediğini bu yılın başında duyurmuştu (Geoff Gallagher)
ABD'deki Washington Üniversitesi'nden biyoetikçi Nancy Jecker, duygusal destek için tasarlanan robotlara ve seks robotlarına düşünceli davranılması gerektiğini belirtmişti.
Kasım 2021'de yayımladığı makalede "Bir robota yanlış yapabilir miyiz?" sorusuna "Evet" yanıtı veren uzman, şöyle yazmıştı:
Şu varsayımı sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum: Robotlar bize hizmet eden makinelerdir. Robotları, insanlar bağ kurabilsin diye bu şekilde tasarlıyoruz. Dolayısıyla sosyal robotlara karşı nasıl davrandığımız konusunda düşünceli ve bilinçli olmalıyız.
"Bunu konuşmak için henüz erken"
Öte yandan McArthur, seks robotu konusunda etik ve rızaya dair konuşmanın henüz erken olduğunun altını çizdi. İhtimallerin ne olduğunun henüz bilinmediğine dikkat çeken araştırmacı, şöyle konuştu:
Teknolojiyle etkileşimimiz, bize çok sağlıksız bir rıza modeli sağlayabilir: Robotlar, istediğimiz her şeye ‘rıza' gösterecek şekilde programlanabilir. Ancak robotlar, daha karmaşık olacak şekilde de ayarlanabilir.
Twist de robotların duyarlı varlıklar olmadığını hatırlatarak rıza gösteremeyeceğini ancak o şekilde programlanabileceğini belirtti ve bunun, programlamayı yapan kişilere bağlı olduğunu kaydetti.
Dijiseksüeller damgalanıyor mu?
Konunun bir diğer boyutu da dijiseksüelliği benimseyen kişilerin karşı karşıya kaldığı/kalacağı baskı. Uzmanlar dijiseksüellerin 2050'ye kadar dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturacağını ve bu kişilerin ileride LGBT+'ya dahil olmak için mücadele edeceğini tahmin ediyor.