Büyük can kaybının yaşandığı depremin ardından kimliği bilinmeyen cenazelerin kimliklendirilmesi de büyük öneme sahip. Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal, bu süreçte yapılması gerekenleri anlatarak, uyarılarda bulundu
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetinde iki depremin 10 ilde yol açtığı hasarın yaralarının sarılması için çalışmalar sürüyor.
Can kaybı 20 bini aştı. Enkazların tamamında aramalar bittiğinde bu sayının daha yüksek rakamlara ulaşabileceği iddia ediliyor.
Çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği doğal afet ve kazalardan sonraki en önemli işlemlerden biri de cenazelerin kimliklendirilmesinin doğru yapılıp defin için yakınlarına tesliminin yapılması.
AFAD, 8 Şubat 2022 Çarşamba günü yapılan açıklamada depremde hayatını kaybeden ve kimliklendirmesi yapılamayanların cenazelerinin 24 saatlik bekleme süresinden sonra DNA, parmak izi örneği ve fotoğrafı alınıp, dini vecibelere uygun defnedileceğini duyurdu.
Kimlik tespiti, özel bir çalışma gerektiriyor. Bu süreçte de adli tıp uzmanları ile olay yeri inceleme ekiplerine önemli rol düşüyor.
Her iki meslek grubu da deprem sahasında yoğun bir çalışma yürütüyor.
Kimliklendirme sürecinde nelere dikkat edilmesi gerektiğine ve geçmiş afetlerde bu konuda yaşanan olumlu olumsuz deneyimlere dair kendisi de depremden etkilenen Adana'da görev yapan Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hilal ile görüştük.
Yoğunluktan dolayı farklı branşlardaki doktorlardan da rapor alınıyor
Hilal, bölgedeki yoğun ölümlerden dolayı kimliklendirme işlemlerinin hepsine adli tıp uzmanlarının yetişmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle farklı branşlardaki hekimlerden de rapor almak zorunda olduklarını kaydetti.
Hilal, bu nedenle rapor alınırken dikkat edilmesi gerekenlere dair bilgilendirici bir metni de yayınladıklarını söyledi.
Bu açıklamaların ardından Hilal sorularımızı yanıtladı.
"İyi fotoğraflama önemli"
İyi bir kimliklendirme için neler yapılması gerekiyor?
İyi bir kimliklendirmenin yapılması için öncelikle cenazenin doğru bir şekilde fotoğraflanması gerekiyor. Sonra parmak izini, olay yeri inceleme ekipleri her olgudan alıyor. Onun dışında tıbbi kimliğin iyi tanımlanması lazım. Yani boyu, tahmini yaşı, kimliği belli olmayanlarda göz rengi, vücudundaki onu tanımlayacak özelliklerin, örneğin eski ameliyat izlerinin, dövmelerin, benlerin çok iyi tanımlanması lazım. Artı mutlaka DNA için kimliği meçhul cesetlerde bulunabiliyorsa kan örneği kartları, bulunamıyorsa dişi alınabilir ya da doku örneği alınabilir.
"Yeterli morg olmadığından kimliği belirlenemeyen cenazeler hızlı defnediliyor"
Kimliği belli olmayan cenazelerin morglarda bekletilmesi mümkün mü?
Bölgede çok sayıda cenazeyi uzun süre tutacak kadar morg bulunmuyor. Bu nedenle hızlı defnedileceklerdir. AFAD en son kimliği belirlenemeyen cenazelerin defni için 24 saat dedi ama yani 24 saat olmasa da 48, 36 saat içerisinde defnedilecek kimliği belli olmayan cenazeler. Bunlar defnedilmeden önce mutlaka bu örneklerin alınmış olması, iyi bir fotoğraflama yapılmış olması lazım. Bu fotoğraflar işte yakınları gelince önce onlara gösterilmeli, sonra cenaze gösterilerek kimlik tespiti yapılmaya çalışılmalı.
"Ölen herkesin otopsisinin yapılması mümkün değil"
Bütün cenazelere otopsi yapılması gerekiyor mu?
Böyle bir şey mümkün değil. Yani dünyanın hiçbir yerinde yapılamaz. Bu kadar kitlesel bir ölümde yani 100-200 kişiden bahsetmiyoruz. Şu an için 20 binden fazla kişi. Bu kadar kişiye otopsi yapılması mümkün olamaz. Onun için ancak özel vakalara otopsi yapılabilir. Yani cinayetten şüphelendiğiniz bir olgu araya karıştırılmaya çalışıyorlarsa ona otopsi yapılabilir ancak.
"Kimlikler için alınan parmak izleri kimliklendirmeyi kolaylaştırıyor"
Akıllı kimlikler için son yıllarda alınan parmak izleri tespiti kolaylaştırır mı?
Tabii ki bunun çok büyük bir katkısı var. Olay yeri inceleme özellikle yeni bir akıllı kimlik kartları ya da pasaport için alınan parmak izleriyle çok büyük oranda kimlik tespiti yapabiliyor. Tabii herkesin parmak izi alınmamıştır tabii ki. Herkes kimlik kartını değiştirmedi. Özellikle kırsal alanda oturanlar ya da çocukların kartlarında parmak izleri yok daha. O nedenle kimliklendirme için onlara da dikkat etmek lazım. Yoksa bunlar çok uzun süren mağduriyetlere neden olabilir. Uzun süre yakınlarının cenazesini arayan insanlar oluyor. Sosyal medyadan ya da sağlık ortamında görüyoruz. Kimi insanlar, yakını için "Hangi hastanede yatıyor? Sizin hastanede mi? Ya da öldü mü?" diye soruyorlar. Bunun önüne için iyi bir kimliklendirme yapmak lazım.
"Kimlik tespiti için gerekirse mezar açılıp DNA testi yapılacak"
Günümüzde de defnedilen cenazelerin bir kısmını yakınları tarafından bulanamayabilir. Arayan insanlar için cenazelerin hepsinin adı ve fotoğraflarının olduğu kataloglar mı yapılacak?
Çekilen fotoğraflar cenazelerin nerede bulunduğuna, şehirlere, ilçelere, mahallere göre tasnif edilecek. Sonra insanlar yakınını nerede kaybettiğini düşünüyorsa oradan o fotoğraflara bakacaklar. Sonra kendi yakını olduğunu düşündüğü kişiyi tanıyabilirse resimden daha ileri tekniklere geçilecek. Belki DNA incelemesi yapılacak. Onlar da pahalı incelemelerdir ama yapılacak. Sonuçta mezar açmadan bulunmaya çalışılacak. Çünkü eğer kişilerin hani DNA için örnekleri almazsanız daha sonra da mezar açmak zorunda kalınacak. Oradan kemiklerden alınacak verilerle DNA incelemesiyle anlaşılmaya çalışılacak.
"Hepsinin mezarının ayrı ayrı olması lazım"
"Bu durumda mezar yerlerinin çok iyi açılması ve kayıtların iyi tutulması çok önemli değil mi?
Tabii ki. İnternetten Twitter'da 1-2 fotoğraf gördüm. Siz de görmüşsünüzdür. Umut ediyorum ki onlar Türkiye'den değildir. Resmen toplu mezar gibi yani. Uzun bir çukur açmışlar. Cesetleri yan yana koymuşlar. Böyle bir defnetme yöntemi olmaz. Yani kişilerin başlarına bir çubuk numara yazarak böyle defnedilmez. Hepsinin mezarının ayrı ayrı olması lazım. Araları mutlaka toprakla ayrı olması lazım. Çünkü daha sonra onları DNA için bile bulmak gerekirse bulmakta sorun çıkar.
"10-15 yıl sonra bile mezarlar açıldı, kişiler bulunmaya çalışıldı"
1999 depreminden sonra kimi cenazelerin yakınlarınca bulunmasında sorunlar yaşandı mı?
Gölcük depreminden 10-15 yıl sonra bile mezarlar açıldı. Kişiler bulunmaya çalışıldı. "Kardeşim, çocuğum nerede" diyen insanlar onları bulmaya çalıştı. Bu yakınları için çok acı verici süreçler. Bunun önüne geçebilmek için önce kimliklendirme için örneklerin çok düzgün toplanması lazım. O zaman rahatlıkla bulunabilir.
"10 cenazeden sadece üçünün kimliği belliydi"
1999'daki depremde yaşamını yitirenlerde kimliklendirilemediği için yakınlarınca bulunamayan cenazelerin bir oranı var mıydı?
Bu konuda net bir istatistiki bilgiye sahip değilim. Ancak az sayıda kişi de olsa bile ciddi bir sorun olacak. Çünkü bu depremde daha fazla sayıda ölüm var. Mesela biz bugün Adana'da çalıştığımız hastanede yaklaşık on depremzede cenazesini muayene ettik. Bunların sadece üç tanesinin kimliği belliydi. Yani henüz kimliği belli olmayan cenaze sayısı çok fazla.
"Çok yoğun çalışıyorlar"
Adli tıpçılar şu an deprem bölgesinde nasıl bir çalışma içinde?
Çok yoğun bir çalışma içindeler. Ben iki gün önce İskenderun, Antakya'ya da gittim. Çok yoğun bir çalışma içerisindeler. Burada da ve başka illerde de olay yeri inceleme ekipleri de çok yoğun çalışıyorlar. Sadece Osmaniye'de şimdiye kadar 900 civarında ölüm olayı vardı. İskenderun'da bundan daha fazla yani sonuçta daha altıncı gündeyiz.