Yeni Günaydın
Geri

Türkiye-Rusya İlişkileri Yaşananlardan Nasıl Etkilenecek?

Uzmanlar, iki ülke arasındaki gerilimin Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar uzandığına dikkat çekiyor
Türkiye-Rusya İlişkileri Yaşananlardan Nasıl Etkilenecek?
Haberler / Dünya
17 Aralık 2024 Salı 20:40
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Beşar Esad rejimi, Suriye'nin dört bir yanında 13 yıl boyunca devam eden çatışmaların ardından 8 Aralık'ta devrilerek tarihe karıştı. Esad ve ailesi ülkeyi terk ederek Rusya'ya sığınırken, Şam'daki yönetimiyse Türkiye'nin desteklediği Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki gruplar devraldı.

Suriye İç Savaşı'nın sona erip ermediğini söylemek için henüz erken ancak yeni bir pazarlık masasının kurulması için girişimler sürerken, Beşar Esad kadar Rusya'nın ismi de kaybedenler hanesine yazılıyor.

Rusya, 2015'te Beşar Esad rejimine destek için Suriye'ye asker gönderme kararı alarak iç savaşa doğrudan müdahil olsa da, Rus dış politikasının ülkedeki ayak izleri 1967'deki Arap-İsrail savaşına kadar uzanıyor. O dönem Sovyetler Birliği'nin bölge ülkeleriyle olan yakın ilişkileri ve Sovyet ordusunun savaşa dahil olacağı yönündeki endişe İsrail ilerleyişini durduran temel etkenlerden biri olarak görülüyordu.

Konuyla ilgili 1976 tarihli bir CIA raporu da, 1967 savaşından sonra Sovyetler Birliği'nin Suriye'deki Hafız Esad yönetimine 2,5 milyar doların üzerinde askeri yardım yaptığını ve ülkedeki Sovyet askeri personel sayısının 2 bin 500 ila 3 bin dolaylarında olduğunu belirtiyor.

Sovyetler Birliği'nin orak çekiçli kızıl bayrağı yerini Rusya Federasyonu'nun üç renkli yeni bayrağına devrederken, Suriye'deki Rusya etkisi de eski seviyesinden giderek uzaklaştı. 

Rusya lideri Vladimir Putin, 2015'te Suriye savaşına dahil olurken, Moskova'nın görünürdeki amacı Beşar Esad rejimini korumak ve ABD'nin Irak ve Libya'daki askeri etkinliğini dengelemekti. Moskova o dönem, Mısır lideri Hüsnü Mübarek'in yakın müttefiki ABD tarafından terk edilmesini gündeme getirerek, Kremlin'in kimseyi geride bırakmayacağını da vurgulamaktan kaçınmamıştı.

Nitekim yükselen IŞİD tehdidi döneminde Suriye'ye gelen Rus ordusu Beşar Esad için bir can simidi işlevi gördü ve rejim kısa süre içinde başta büyük kentler olmak üzere Suriye topraklarının üçte ikisini yeniden kontrol altına almayı başardı. Ancak uzun süre boyunca kontrol altında tuttukları İdlib'de organize olan HTŞ öncülüğündeki silahlı muhalif grupların 12 günlük yürüyüşü 8 Aralık'ta Esad'ın devrilmesiyle son buldu.

Türkiye-Rusya ilişkileri yaşananlardan nasıl etkilenecek?

Uçak krizi, Büyükelçi Karlov suikastı, S-400'ler, İdlib'deki Türk askerlerinin vurulması, Astana süreci...

Ankara-Moskova hattında son 10 yılda yaşanan neredeyse tüm önemli gelişmeler doğrudan veya dolaylı olarak Suriye'yle bağlantılıydı. Esad'ın Türkiye destekli gruplar tarafından devrilmesinin de ikili ilişkilerde önemli bir etki yapması bekleniyor.

Konuyla ilgili Independent Türkçe'ye konuşan Moskova Üniversitesi'nden Doç. Dr. İkbal Dürre, "Türkiye-Rusya ilişkileri son dönemlerdeki en ciddi krizini yaşıyor" değerlendirmesini yaparken, iki ülke ilişkilerinin uzun bir süre eski seyrine kavuşmasını beklemediğini söyledi.

Dürre sözlerine şu şekilde devam etti:

Bunun geçici olduğunu düşünmüyorum. Bundan sonra uzun bir süre de olumsuz bir seyir izleyebilir. Ama tabii ki, iki ülke de içinde bulundukları durumdan dolayı birbirlerini hesap dışı tutamazlar. İkisinin de bu yeni şartlarda dahi birbirinden alacakları çok şey var. Yine de artık eskisi gibi olumlu seyir görmemiz zor. Çünkü Rusya bu durumdan dolayı Türkiye, İngiltere ve ABD'yi suçluyor. Bunu yaparak kendi öngörüsüzlüğünü de kapatmış oluyor. Son yılların popüler ideolojisi Avrasyacılık da teorik olarak ciddi bir darbe aldı.

Eski Moskova Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi ve Rusya araştırmacısı Aydın Sezer ise iki ülke arasındaki gerilimin 2023'teki cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından başladığına dikkat çekiyor.

Indepedent Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Sezer, "Türkiye-Rusya ilişkileri cumhurbaşkanlığı seçimlerinden, yani Mayıs 2023'ten bu yana ciddi sınamadan geçiyor. Bir gerilim var. Liderler birbirlerini doğrudan ziyaret ederek görüşmüyor. Putin'in üst düzey işbirliği zirvesi için gelmesi gerekiyordu ama gelmiyor. Bunun yerine başka uluslararası formatlarda görüşebildiler sadece. Dolayısıyla Suriye konusunun ötesinde Türk-Rus ilişkilerinde gergin bir hava var" ifadelerini kullandı.

Erdoğan ve Esad arasındaki diyalog çabalarını hatırlatan Sezer, "30 Aralık 2022'den cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleştirildiği 14 Mayıs 2023'e kadar Suriye sahasında, Erdoğan'ın da talebiyle muazzam bir işbirliği tesis edildi. Amaç, Esad'la Erdoğan'ı barıştırmaktı. 23 Nisan 2023'te Esad'ın ricasıyla İran da sürece dahil oldu. Seçimden sadece 4 gün önce de Çavuşoğlu dahil 4 ülkenin dışişleri bakanı görüştü. Dolayısıyla Suriye'de çözüme en çok yaklaşılan dönemdi" diye konuştu.

Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından bir politika değişikliği yaşandığını belirten Sezer sözlerine şu şekilde devam etti:

Ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Türkiye'de Mehmet Şimşek'in ekonomi politikaları nedeniyle Batı'yla ilişkileri geliştirmeye odaklı olması, Türkiye'nin Rusya'ya yönelik ambargolara uymaya başlaması ve Erdoğan'ın Esad'la barış iştahının azalması nedeniyle 2023'te maalesef olumlu bir gelişme kaydedilmedi. Burada Esad da hiç esnemedi. Ben yine de bugün Suriye sahasında yaşananlarla ilgili olarak, Türkiye'yle Rusya'nın karşı karşıya geldiklerini düşünmüyorum. Gergin iklim devam ediyor ama son olaylar ilave bir gerilim yaratmadı.

Rusya'nın Suriye'deki geleceği ve üsler

İç savaş boyunca Esad rejiminin kalesi olarak görülen Suriye'nin Akdeniz kıyılarında nasıl bir yapı oluşacağı da henüz bilinmiyor. Bölgede Rusya'ya ait Tartus Deniz Üssü ve Hmeymim Hava Üssü bulunuyor. Batılı kaynaklara göre bu üslerdeki Rus askeri personel sayısı ise 7 bin 500'e kadar ulaşıyor.

Bu üsler olmadan Rus donanmasının Libya başta olmak üzere, Afrika kıyılarında faaliyet gösterebilmesi için Boğazlar'ı veya Baltık Denizi'ni kullanması gerekiyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle Boğazlar'dan geçişler kısıtlamalara tabi tutuluyor. Baltık Denizi rotasıysa Rus gemileri için ilave yüzlerce deniz mili anlamına geliyor. Benzer şekilde Hmeymim Hava Üssü'nün kapatılması da Rus uçaklarının Türkiye hava sahasıyla kısıtlanması sonucunu doğuruyor.

Kremlin'den şu ana kadar yapılan açıklamalarda üslerle ilgili herhangi bir karara varılmadığı ifade edildi. Reuters'ın geçen günlerde yayımladığı uydu fotoğraflarına göreyse Rusya, Hmeymim Hava Üssü'ne büyük kargo uçaklarını nakletmiş durumda.

Tartus'taki üssün stratejik önemine dikkat çeken Sezer, "Ben Tartus'taki üssün Rusya tarafından terk edilmeyeceğini düşünüyorum. 1971'den bu yana Rusların elinde olan bir üs ve Rusya için stratejik öneme haiz. Hmeymim Hava Üssü ise 2015'te bu saldırılar yapılabilsin diye kurulmuştu. Onun Rusya için bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Ruslar burayı kendileri de terk edebilir ya da "stand-by" pozisyonuna alabilir. Ama Tartus'tan çekilmeleri, kesin olarak Rusya'nın da, Putin'in de Suriye politikasının çöktüğü anlamına gelir ve büyük bir prestij kaybına neden olur" ifadelerini kullandı.

Bu üslerin Rusya'nın Afrika'daki faaliyetleri için kritik bir önemde olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Dürre ise şunları söyledi:

Rusya'nın Şam'la olan dirsek teması kısa vadede çıkarlarını korumakla alakalı. Belirleyici bir pozisyonda olacağını düşünmüyorum. Rusya'nın bölgedeki üsleri, NATO'nun askeri kabiliyetiyle kıyaslandığında çok daha küçük. Dolayısıyla bir savaş durumunda belirleyici rol oynayacak kapasitede değil zaten. Ama bu üsler Rusya için Afrika'yla iletişiminde bir lojistik merkeziydi. Rusya'nın yeni güvenlik konsepti de hipersonik ve nükleer silahlar üzerine inşa ediliyor. Bu denklemde, Rusya eğer oradaki üslerini kapatırsa benim için sürpriz olmaz.

Rusya'nın Suriye'deki geleceğiyle ilgili konuşan Aydın Sezer, "Rusya, prensip olarak en güçlü kimse ona oynar ve onunla işbirliği geliştirir" değerlendirmesinde bulundu ve sözlerine şöyle devam etti:

Rusya, resmi olarak HTŞ'yi terör örgütü olarak tanımlasa da, ilk günden itibaren yayımladığı metinlerde "silahlı muhalifler" sözünü kullanmaya başladı. Suriye'ye yönelik İsrail saldırılarına ve bu süreçte Rusya-İsrail ilişkilerinin niteliğine de bakılacak olursa Rusya, Esad sonrası gelişmelerden memnun gözüküyor. Kıyı kesiminde de Rusya'nın etkili olacağını öngörüyorum.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNDEM EKONOMİ POLİTİKA DÜNYA MEDYA SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SAĞLIK MAGAZİN KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİK YAŞAM BUGÜN NEYE ZAM GELDİ DİKKAT! İLGİNÇ HABERLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Yeni Günaydın