İlahiyatçı R. İhsan Eliaçık'ın Kur'an-ı Kerim meali hakkında mahkeme kararıyla "toplatılma" kararı verildi.
Şüphesiz birçok kişiyi şaşırtan bu karar tartışmaya son derece açık.
Benzeri bir uygulamaya daha önce kim, neden başvurmuş olabilir diye arşivlere baktığımızda karşımıza Sultan İkinci Abdülhamid çıkıyor.
Üstelik Sultan Abdülhamid'i devirenler hâl fetvasının gerekçesinde Sultan Abdülhamid'in Kur'an-ı Kerim gibi kutsal kitapları toplatarak imha etmesini gerekçe göstermiştir.
Sultan Abdülhamid gibi mütedeyyin bir Sultan neden Kuran-ı Kerim toplattı ve imha etti?
Buyurun yakından inceleyelim.
Bir dönemin sonu
Sultan Abdülhamid, 31 Mart 1909 (Miladi takvimde 13 Nisan 1909) yılında gerçekleşen hadiselerin tarafı değildi.
Olayların önüne geçmek için de elinden geleni yaptı; ama isyancılar onu dinlememişti.
27 Nisan 1909 yılına gelindiğinde II. Meşrutiyet'i ilan edenler tarafından işgal altında bulunan Yıldız Sarayı'ı-na yönelik yapılacak son bir iş kalmıştı: Abdülhamid'i tahttan indirmek.
Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi için öncelikle bir fetva hazırlanması gerekiyordu.
Fetvanın yazılması görevini daha sonra Cumhuriyet döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı için önemli görevler üstlenecek İttihat ve Terakki mebusu Elmalılı Hamdi Yazır bizzat kaleme aldı.
Bu metin, Hal Fetvası Emini Hacı Nuri Efendi'nin önüne geldiğinde büyük bir şaşkınlık yaşayan Nuri Efendi metne fetva vermek yerine derhal istifasını sundu.
Fetvaya göre Abdülhamid tahttan indirilmek için üç büyük suç işlemişti: 31 Mart'a sebep olmak, Kur'an yaktırmak ve israf suçları.
Sultanı tahttan indiren fetvada şunlar yazıyordu:
İmamü'l- Müslimin olan Zeyd, bazı mesail-i mühime-i şer'iyyeyi, kütüb-i şer'iyyeden tayy ü ihrac ve kütüb-i mazkureyi men' ü hark ü ihrak ve beytü'l-mal'de tebrir ü israfla müsevvek-i şer'i hilafında tasarruf ve bila-sebeb-i şer'i katl ü habs tağrib-i raiyye ve sair guna mezalimi itiyad eyledikten sonra salaha rücu' etmek üzere ahd ü kasem etmişken yemininde hanis olarak ahval ü umur-u müslimini bi'l-külliye buhtel kılacak fitne-i azime ihdasında ısrar ve mukatele ika etmekle men'a-i Müslimin Zeyd-i mezburun tagallübünü izale ettiklerinde bilad-ı İslamiye'nin cevanib-i kesiresinden mezburu mahlu' tanıdıklarına dair ahbar-ı mütevaliye vürud edüb mezburun bekasında zarar-ı muhakkak ve zevalinde salah melhuz olmağın Zeyd-i mezbure imamet ve saltanattan feragat teklif etmek veya hal' etmek suretlerinden hangisi erbab-ı hall ü akd ve evliya-yı umur tarafından ercah görülür ise icrası vacip olur mu? El-Cevap: Olur. Ketebehu el-fakir es-Seyyid Muhammed Ziyaeddin ufiye anhu (Orijinal Metin)
Günümüz Türkçesiyle:
Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer-i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa, yırtsa devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer'i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra, doğru yola yemin etmişken sözünden dönse, Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne çıkarmakta direnip onları birbirine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun zora dayanan tutumunu ortadan kaldırıp, İslam memleketlerinin pek çok yelerinden metbuu tanınmadığına dair haberler gelip yerinde kalmasında zarar ve ayrılışında iyilik olduğu düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hâl etmek şekillerinden hangisi erbab-ı hâl ve akd tarafından uygun görülmüşse, bu kararın uygulanması yerinde ve gerekli olur mu?
Sultan Abdülhamid'e hal edildiğine dair tebliği yapan heyet Ermeni Aram, Laz Arif Hikmet, Selanik mebusu Yahudi Karasu ve Draç mebusu Arnavut Esad Toptani'den oluşuyordu. Heyettekilerin neredeyse hiçbiri Türk değildi.
Kararı hüzünle dinleyen Sultan Abdülhamid'in Çırağan Sarayı'nda kalma isteği de reddedilerek mahiyetinde bulunan 38 kişiyle beraber aynı günün gecesi İstanbul'dan Selanik'e gönderildi.
Böylece yaklaşık 33 yıllık bir iktidar sona ererken Osmanlı Devleti de son nefesini vereceği maceralara sürüklenecekti.
Fetvadaki en ilginç ve bizi ilgilendiren ibare şüphesiz "Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer-i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse…" ifadeleriydi.
Sultan Abdülhamid'e yöneltilen suçlar inandırıcı değildi. Sultanın 31 Mart'ı engellemek için gösterdiği çabayı neredeyse tüm İttihatçılar biliyordu.
Kur'an yaktırdığına dair iddialar doğru ama eksikti, Sultan Almancadan tercüme edilen Türkçe mealleri toplatmıştı. Bu eserler son derece kötü tercüme edilmişti ve yanlış bilgilerle doluydu.
Sultan, Kur'an-ı Kerimlerin incelenmesi için "Teftiş-i Mesahif-i Şerife Meclisi" isimli bir yapı kurmuştu.
Elbette bu ifadelerden Sultan Abdülhamid'in kitap dostu bir padişah olduğu anlamı çıkmaz.
Birazdan türlü gerekçelerle yasaklanan kitapları ele alacağız; ama dini konularda Sultanın toplattığı kitapların önemli bir kısmı imla ve kötü tercümeler olmak üzere matbu sorunlardan kaynaklanıyordu.
Abdülhamid'in yasakladığı bazı kitaplar
Abdülhak Hamid Tarhan - İçli Kız: Bir tiyatro eseri olan bu risale evliliklerdeki yaş farkını eleştirmektedir. Toplumun mevcut ahlaki yapısına bir saldırı düşüncesiyle yasaklanmıştı.
Ahmed Cevdet Paşa - Kısas-ı Enbiyâ: Dönemin en önemli tarihçilerinden olan Cevdet Paşa, bu eseri ruhsatsız bastığı ve yasaklı kelimeler kullandığı için toplatılırmıştır.
Sistemin yozlaşmasının en önemli nedeni Sultan Abdülhamid'in yer yer hastalık derecesine varan evhamından kaynaklanıyordu.
Öyle ki Sultan Abdülhamid şu kelimelerden son derece rahatsız oluyordu; bomba, Yıldız, hasta, ihtilal, dinamit...
Yine Sultan Murad için Mir'at ve Reşad yerine Neşed kelimelerini kullanmayı tercih ediyordu. Liste bunlarla sınırlı değildi, birbirinden tuhaf kelimeler yasaklanmıştı. Yasaklı kelimelerden bazıları şöyledir:
Arsenik, anarşi, ihtilal, ispiritizm (ruh çağırma), istibdat, infilak (patlama), inkılap, inkıraz (çöküş), parlamento, te'evvüh (sitem), opurtünist, hürriyet, cumhur, cumhuriyet, cemiyet, hafiye, darvinizm, disiplin, zehir, avam, isyan, sosyalizm, diktatör, şurayı devlet, demokrat, radikal, humbara (bomba) meclis-i umumi, veto, nihilist, randevu, irtiyab (şüphe), oligarşi, engelleme…
(Maarif Nezareti Tedkik-i Müellefat Encümeni tarafından sansürlenen bu kelimeleri 1911 yılında Ali Seydi Bey 58 adet olarak "Resimli Kamus-i Osmani"nin 1131. ve 1132. Sayfalarının ekler kısmında verir.)
Ahmed Midhat Efendi - Arnavutlar, Solyotlar: Osmanlı'nın fırtınalı son asrının 'yazı makinesi' Ahmet Mithat Efendi, 28 Aralık 1912 senesinde sessizce aramızdan ayrıldı. Türk medyasında 'güçlü gazeteci imajının' prototip ismiydi.
Hükümet destekli ana akım medyanın belki de ilk örneğiydi. Yıldız Sarayına bu kadar yakın bir ismin kitabı ruhsatsız olmasından dolayı toplatıldı.
Ahmed Vefik Paşa - Fezleke-i Tarih-i Osmanî: Önemli devlet adamlarından ve Türk milliyetçiliğinin kurucu isimlerinden Vefik Paşa'nın eseri de yasaklılar listesine girmişti.
Ali Suavi - Hive: Ali Suavi'nin gerek hayatı gerekse giriştiği başarısız darbe girişimi sayısız iddiaya konu olmuştur.
Uzun süre vatan haini olarak kabul edilen Ali Suavi, Sultan Abdülhamid'e karşı artan muhalefetin etkisiyle bir ihtilalci ve kahraman olarak görülmüştür. "Muzırr şahıs" olarak adlandırılan Suavi'nin yasaklılar listesinde olması şaşırtıcı değil.
Köroğlu Hikâyesi: Köroğlu bir halk destanı idi; ama merkezi yönetime meydan okuyan havası nedeniyle yasaklanması o dönem içinde anlaşılabilir bir durum.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve daha nicesinin eseri yasaklandı toplatıldı.
Özetle İhsan Eliaçık'ın Kur'an-ı Kerim mealinin toplatılması, akıllara Sultan Abdülhamid'in Kur'an-ı Kerim ve bazı dini kitapları toplatmasını getirdi.
Hatta bu Sultan'ın devrilirken hâl fetvasının gerekçesinde yer aldı; ama Sultan Abdülhamid bu konuda günahsız. Toplattığı dini kitaplar ya imla hatası ya da çeviri hataları taşıyordu.
Elbette bu Sultan Abdülhamid'in kitap yasakçılığı konusunda masum olduğunu göstermez.
Döneminde sayısız kitabı, dergiyi ve gazeteyi yasaklatmıştı. Tuhaftır ki o eserlerin çoğu bugün hala okunmaya ve muhatabına ulaşmaya devam ediyor.