Muna el-Mencumi
Başta Suudi Arabistan olmak üzere petrol üreten ülkeler, Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcında, sahip oldukları nüfuz araçları ve Ukrayna'yı destekleyen Batılı grubun bunları özellikle de petrol fiyatlandırması silahını Rusya'ya karşı kullanma arzusu nedeniyle büyük bir baskıya maruz kaldılar. Ancak Körfez ülkeleri, bazı Batılı tarafların Batı'nın müttefiki olarak sorumluluklarından vazgeçmek olarak addettikleri zor bir tarafsızlığı korumayı başardılar.
O zamandan bu yana yaşanan gelişmeler, bu tarafsızlığın ve Moskova ile ilişkilerin sürdürülmesinin savaş kaynaklı birçok krizin çözümüne katkıda bulunabileceğini kanıtladı. Bunlardan en sonuncusu, Rusya'daki çeşitli uyrukardan esirlerin serbest bırakılması için Suudi Arabistan’ın yaptığı arabuluculuk oldu.
Suudi Arabistan uluslararası konumunu güçlendiriyor
Washington’un bu yılın şubat ayında savaşın patlak vermesinden itibaren petrol fiyatlarının yükselmesinden kaynaklanan enflasyonu kontrol altına almak için Riyad’a ihtiyacı olması sebebiyle savaşın ilk ayları, ABD’nin Suudi Arabistan’a karşı soğuk tutumunda bir değişime tanık oldu. Ancak en önemlisi geçtiğimiz günlerde yaşanan gelişme oldu. Türkiye’nin kısmi arabuluculuğuyla gerçekleşen büyük bir esir takası kapsamında 215 Ukrayna askerine karşılık 55 Rus savaşçının serbest bırakılmasıyla eş zamanlı olarak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın arabuluculuğuyla aralarında iki ABD’li ve beş İngilizin bulunduğu 10 yabancı uyruklu savaşçı serbest bırakıldı.
Geçtiğimiz çarşamba günü kiralık uçakla Riyad'a gelen yabancılar arasında Fas, İsveç ve Hırvatistan vatandaşları da vardı. Söz konusu kişiler uçaktan iner inmez Washington, Londra ve ilgili diğer başkentler Suudi Arabistan'a teşekkürlerini ilettiler.
Diplomatlar ve analistler, Ukrayna'daki yabancı savaşçıların serbest bırakılmasındaki aracılığı, Rus savaşının Riyad'ın uluslararası diplomatik konumuna katkıda bulunduğunun en son kanıtı olarak görüyorlar.
Suudi analist Ali eş-Şihabi, esir takası anlaşması için "Bu kesinlikle bir emsal" ifadelerini kullandı. Şihabi gelecekte de benzer düzenlemelerin yapılabileceğini vurgulayarak "Bu, iyi bir amaç uğruna Suudi Arabistan'ın Rusya ile olan ilişkisinden yararlanmak için bir fırsattı" dedi.
Petrol enflasyonunu kontrol altına almak
Suudi Arabistan petrol fiyatlarını düşürmemek için dirense de üretici ülkeler için faydalı bir marjı korurken, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ üzerinden üretim artışının sağlanmasında rol oynadı. Rus savaşının neden olduğu enerji fiyatlarındaki keskin artış, bazı Batılı liderleri petrol üretimini artırılmasını sağlamak için Suudi Arabistan'a gitmeye itti. Bunların başında dönemin İngiltere Başbakanı Boris Johnson, ardından daha önce Suudi liderliğini ciddiye almayacağı sözünden cayan Biden ve son olarak Almanya Başbakanı Olaf Scholz geliyor. Scholz geçtiğimiz günlerde Rusya yerine yeni enerji kaynakları aramak için Körfez'i ziyaret etti.
Dünyanın en büyük ham petrol ihracatçısı savaşı fırsata çevirdi. Suudi Arabistan'ın dev petrol şirketi Aramco rekor düzeyde bir kâr açıklaması yaptı. Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre, Suudi Arabistan ekonomisinin bu yıl yüzde 7,6 büyümesi bekleniyor.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, bu ay BBC'ye verdiği demeçte Suudi arabuluculuğunun ‘tamamen insani nedenlerle’ gerçekleştiğini söyledi.
Suudi Arabistan devlet medyası, analistlerin katılımıyla 24 saat boyunca olayın haberini yaptı. Analistlerden biri, söz konusu takasın Prens Muhammed bin Selman'ın kurduğu ‘büyük uluslararası ilişkilerinin’ bir kanıtı olduğunu söyledi.
Körfez arabulucuları
Bir dizi Körfez ülkesi, bölge içinde ve dışında diplomatik nüfuz arayışı içerisinde genellikle arabulucu rolleri üstleniyorlar. Umman, içinde ABD’li birinin de bulunduğu bir esir takasını müzakere etmek için İran ile olan ilişkilerini kullandı. Katar, Taliban ve Suriye’de El Kaide militanları gibi gruplarla aynı şeyi yaptı.
Şarku’l Avsat Eski Genel Yayın Yönetmeni Suudi yazar Selman Dusari, savaşın başında Suudi tutumunun eleştirildiğini ancak zamanla tarafsız arabulucuların gerekliliğinin anlaşıldığına dikkat çekti.
Şarku’l Avsat’ta yayınlanan yazısında Dusari, Batılı ülkelerin başlangıçta muhalif görüşleri olanları şeytanlaştırmaya çalıştıklarını ancak, işlerin kötüleşmesi ve yaptırımların savaşı sona edirmede başarılı olamaması nedeniyle ‘başta Batılı ülkeler olmak üzere birçok ülkenin başarısız olduğu bir dönemde, Suudi Arabistan’ın krizde arabulucu olmayı başardığını’ vurguladı.
Dusari “Birçok Batılı ülke, başta enerji olmak üzere bir dizi ekonomi kriziyle karşı karşıya kaldıktan sonra kriz yönetiminde başarısız olurken, dengeli Suudi tutumu, taraflar arasındaki diyaloğu birbirine bağlamak için bir zemin olarak ortaya çıktı. Krallık, bir uzlaşı ve çözüm alanı oluşturmak için mantığının sesini dinleyerek çalıştı” ifadelerini kullandı.
Dusari sözlerini şöyle sonlandırdı:
Savaş vb. pek çok olayda gerçekler doğrudan görünmez. Tablonun tamamen oluşması zaman alır. Çok az taraf, sınırlı bilgiye dayanarak dengeli bir duruş sergileyebilir ve küresel galeyandan farklı bir duruş benimseyebilir.