Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırıda 200'den fazla kişiyi rehin alması sonrası gaz zengini küçük Körfez ülkesi Katar da tüm bu krizin öznelerinden biri haline geldi. Rehinelerin kaderleri bir noktaya kadar Katar'ın elinde.
Çünkü Katar, İsrail ile Hamas arasındaki başlıca arabulucu rolünü üstlenmiş durumda.
ABD, İngiltere ve son olarak da İsrail, Katar’a, dört rehinenin serbest bırakılmasındaki rolü nedeniyle teşekkür etti.
Katar yöneticileri, zaman, sabır ve ikna kabiliyetleriyle, düzinelerce rehinenin daha serbest bırakılmasını müzakere edebileceklerinden emin, ancak olası bir kara harekatı bunu çok zorlaştıracaktır.
Katar, Hamas’ın elindeki sivil rehinelerin çoğunun aynı zamanda başka ülke pasaportları da olan çifte vatandaşlar olduğunu değerlendiriyor.
Hamas’ın elindeki 200’den fazla rehine arasında İsrail askerleri de bulunuyor. Örgüt, asker rehineleri, İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli mahkumlarla takas etme umuduyla elinde tutmak isteyebilir.
Katar’ın üstlendiği rol, Körfez ülkesi için ciddi riskleri de beraberinde getiriyor.
Çünkü, Hamas saldırısının korkunç ayrıntıları ortaya çıktıkça, bir ABD askeri üssüne de ev sahipliği yapan Batı müttefiki bu küçük ülkenin, neden, İngiltere, ABD ve diğerleri tarafından terörist olarak görülen bir örgütün siyasi kanadına ev sahipliği yaptığı sorgulanıyor.
Katar'ın ileriye dönük çabaları büyük ölçüde sonuçsuz kalırsa, Batı'daki konumu zarar görecek ve Katar üzerinde bu ofisi kapatması yönünde baskı ortaya çıkabilecek.
Rehine müzakeleri nasıl yürüyor?
Rehinelerle ilgili süren müzakerelerin atmosferini tanımlamak için, ‘hassas’ kelimesi bile yetersiz kalacaktır.
İsrail, Hamas'ı yok etme sözünü sürekli tekrarlıyor. O halde savaşın iki tarafının da bir arabulucuya ihtiyaç duyması şaşırtıcı değil.
Peki bu rehine müzakereleri nasıl işliyor?
Katar, 2012'den beri başkent Doha'da, Hamas’ın siyasi kanadına ve lideri İsmail Haniye’ye ev sahipliği yapıyor.
Modern ve ışıltılı gökdelenlerle dolu Doha’daki yapılardan bazıları, Hamas yetkilileri ve Katarlı diplomatlar arasındaki karmaşık rehine pazarlığının adresi oluyor.
Edindiğim bilgiye göre, Katarlı yetkililer Hamas yöneticileri ile zaten temas halindeydi.
Katar’ın Hamasla ilişkileri yürütmek için özel bir hükümet organizasyonu bulunuyor. Bu yetkililer, Gazze’de altyapıyı ayakta tutmak için her yıl yapılan yüzlerce milyon dolarlık yardım dahil birçok konuda Hamas ile temas ediyor.
Katarlı yetkililerin birçoğu daha önce Gazze'ye gitti ve Hamas'ın üst düzey isimleri tarafından da iyi tanınıyorlar.
Körfez’deki komşu ülkeler Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden farklı olarak Katar'ın, İsrail ile resmi bir diplomatik ilişkisi bulunmuyor.
Ancak iki ülke kurumları arasında arka kapı diplomasisi mevcut ve Katarlı yetkililer İsrailli muhataplarıyla telefonda konuşabiliyor.
Bu denklemde pek çok faktör bulunuyor.
Hamas, dört rehinenin serbest bırakılmasından bir kazanç elde etmiyor gibi görünebilir ancak şunu akılda tutmakta fayda var. Adını İslami Direniş Hareketi'nin Arapça kısaltmasından alan örgüt, kadın ve çocukları kaçırmakla eleştiriliyordu. Dahası üst düzey bir Suudi prens olan Turki El Faysal da bunun İslami emirlere karşı olduğunu açık bir şekilde söyledi.
Bazı uzmanlara göre aslında Hamas, elindeki tüm yabancı rehineleri bir an önce bırakmak istiyor.
Bir düşünce kuruluşu olan Sibylline'den Justin Crump, "Bu durum onları dünya kamuoyu nezdinde çok kötü gösteriyor” diyor.
Crump, bu denli çok rehineyi elinde tutmanın, lojistik olarak da çok zor olduğunun altını çiziyor.
Katarlı yetkililer, rehine serbest bırakmanın Hamas'a zaman kazandırdığı görüşünü de dile getiriyor.
İsrail hükümeti üzerinde, rehine yakınlarının her geçen gün artan bir baskısı söz konusu ve bu kara harekatının henüz başlamaması ile de ilişkili. Zaten harekatın başlaması, müzakerelerin de bitmesi demek.
Bir de rehinelerin gerçekten serbest bırakılması ve İsrail’e teslim edilmesinin karmaşık süreci var.
Beklendiği gibi Hamas onları yeraltındaki tünellerde saklıyor. Serbest bırakılan az sayıdaki kişi de Uluslararası Kızılhaç yetkililerine teslim edildi.
Ancak söylendiği gibi 50 veya daha fazla kişinin serbest bırakılması için, neredeyse ara vermeden devam eden hava saldırılarının durmasını gerek.
Hamas ise bu duraklamayı ateşkese dönüştürmek istiyor.
Ancak Binyamin Netanyahu, İsrail kamuoyuna Hamas’ı yok etme sözü verdi ve örgüte nefes aldıracak herhangi bir adım atmak konusunda isteksiz olacaktır.
Taliban ile müzakereler de oradaydı
Bu Katar'ın sonuç alıcı bir arabulucu olarak ilk kez ortaya çıkışı değil.
Ülke yıllarca, Taliban'ın fiili büyükelçiliğine de ev sahipliği yaptı.
Taliban’ın 2013 yılında Doha'daki yerleşkesinde, kendi beyaz bayraklarını göndere çekerek Kabil'deki Afgan hükümetini çileden çıkardığını haberleştirdiğimi hatırlıyorum.
ABD ve müttefikleri o dönemde Taliban'la savaş halinde olsa da gerçekte Washington, ulaşabilecekleri muhattapları olmasından memnundu. Henüz savaş sürerken başlayan görüşmeler, Batı'nın Kabil'den kaotik bir şekilde çekilmesiyle sonlanan tartışmalı 2020 barışıyla sonuçlanmıştı.
Katarlılar, IŞİD’in elinde tutulan bazı rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak için de istihbarat bağlantılarını kullandı.
Bütün bunlar, Katar'ı birçok ülke için değerli bir muhattap haline getiriyor; bu ülkelerden bazıları da vatandaşlarını Gazze’den çıkarmak için kapalı kapılar arasında mekik dokuyor.
Katar, bu krizden önce de diplomatik tabirle ipte yürüyordu.
Ülkenin uluslararası saygınlığı, büyük ölçüde Gazze'deki durumu iyileştirmesine ve mümkün olduğu kadar çok rehinenin serbest bırakılmasına bağlı olacak.