ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi Balık Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Argun Akif Özak ve ekibi, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nce (MAM) desteklenen ve İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü'nün yürüttüğü 'İzmir Körfezi, Yeni Foça ve Seferihisar Akarca Koyu Oşinografik İzleme Projesi' ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın yürüttüğü 'Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Programı' kapsamında araştırmalar yaptı.
Prof. Dr. Özak ve ekibi, İzmir ve Saros körfezlerinden toplanan zooplankton örnekleri arasında, sucul ortamda serbest gezinen 2 farklı yeni parazit türü keşfetti. Prof. Dr. Özak ve ekibi, İzmir Körfezi'nde keşfettiği türe 'Caligus izmiriensis', Saros Körfezi'nde keşfettiği türe 'Caligus sarosensis' ismini verdi. Prof. Dr. Özak ve ekibinin keşiflere ilişkin hazırladıkları bilimsel makale de uluslararası hakemli Zootaxa dergisinde yayımlandı.
'ENFEKTE ETTİĞİ BALIK TÜRLERİNİ TESPİT EDECEĞİZ'
Prof. Dr. Argun Akif Özak, "Bu 2 ergin birey, parazitik olmasına rağmen ilk kez sucul ortamda serbest halde bulundu. Suda serbest halde bulunan bu parazitler, diğer balık türleri için aynı zamanda bir besin kaynağı teşkil ediyor. Ancak bu türlerin henüz hangi balığı enfekte ettiği bilinmiyor, kısaca konağı bilinmiyor. İleriki aşamalarda enfekte ettiği balık türlerini tespit edeceğiz. Ancak özellikle Ege Bölgesi; sarıağız, çupra, levrek, farklı mercan türleri, trança, fangri gibi ekonomik değere sahip birçok balık türünün yetiştirildiği bir yer. Dolayısıyla ergin bireylerin sucul ortamda serbest vaziyette bulunması ileride bu balıklar için büyük tehdit olabilir. Özellikle kafes yetiştiriciliğinde balıklar bir arada stoklandığı için; çok hızlı bir yayılım söz konusu olabilir" diye konuştu.
'İNSAN SAĞLIĞINI DA TEHDİT EDEN BİR DURUM'
Kafes yetiştiriciliğinde parazitlere karşı çeşitli kimyasalların kullanıldığını ancak biyolojik mücadelenin yapılmadığını hatırlatan Prof. Dr. Özak, "Kullanılan ilaçların çevreye olumsuz etkisi söz konusu. Tabii balık etine geçtiği için insan sağlığını da tehdit eden bir durum söz konusu olabiliyor. Buna benzer parazit türleri, Norveç'te somon yetiştiriciliğinde çok ciddi problem teşkil ediyor. Bunlara karşı biyolojik mücadelede; somon balıklarını, bu parazitler ile beslenen diğer bazı balık türleri ile stokluyorlar. Kafeslerin içerisinde beslenen bu balıklar, somonların üzerindeki parazitlerle beslendiği için enfeksiyonu kontrol altında tutabilmekte. O nedenle böyle bir biyolojik mücadelenin bizim sularımızda da kafes yetiştiriciliğinde araştırılması gerekiyor" dedi.
'HİÇBİR KİMYASALIN UYGULANMASINI ASLINDA İSTEMİYORUZ'
Prof. Dr. Özak, "Parazit, balıklara yerleştiği zaman önce üst deri tabakasıyla besleniyor. Daha sonra kas dokusuna kadar ilerleyebiliyor. Açılan yaralara bakteriler ve mantar yerleşebiliyor. Bazen viral enfeksiyonlar da söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla mücadelesi çok daha zorlaşıyor. Türkiye'de daha önce levrek, dil balığı, zargana gibi ekonomik değere sahip balık türlerini enfekte eden Caligus türleri belirlemiştik. Bunlar, belirli dönemlerde çok sık yaşanıyor. Üretici açısından ciddi bir ekonomik kayıp. Hem ilaç masrafı hem de balık kaybı söz konusu. Oluşturduğu stres nedeniyle balıkların yumurta verimine de olumsuz etkisi olabildiği yapılan diğer araştırmalar ile ortaya konmuş. İlaçlı mücadele, biyolojik mücadeleye göre daha kolay tercih ediliyor. Çünkü kafese yeni bir tür eklediğiniz zaman, onun beslenmesi de söz konusu. İlave olarak yeni türün hastalıklarının da ekonomik olarak beslenen balığa geçme ihtimali var. Dolayısıyla da kar-zarar analizlerinin iyi yapılıp, ona göre biyolojik mücadelenin de yapılması elbette ki önemli. Hiçbir kimyasalın uygulanmasını aslında istemiyoruz. Fakat üretici de bir yerden sonra kanatlı yetiştiriciliğinde veya küçükbaş-büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde olduğu gibi balık yetiştiriciliğinde de maalesef zorunlu olan durumlarda ilaç uygulamak durumunda kalıyor" diye konuştu.