İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, tatil eleştirilerine yanıt verdi. İmamoğlu, "Tatil meraklısı bir insan değilim. Üç yılda dört tatilimi de biliyorsunuz. Toplam 20 gün, üç senede" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı canlı yayında açıklamalarda bulundu.
“ELEŞTİRİYE İHTİYAÇ VAR”
Tatil eleştirilerine yanıt veren İmamoğlu, şunları söyledi:
“Eleştiriyi dinlemeyi seviyorum. Otoriter rejimin Türkiye’ye ödettiği bedeli bir daha yaşatmaması adına, onun bir nimet olduğunu, tabii linci bunun içine katmıyorum. Bu ülkenin eleştiriye ihtiyacı var. Yöneticilerin var. Yöneticilerin esprisi yapılamıyor yıllardır. Geçenlerde Güldür Güldür’de bir skeç yapıldı. Onun bir parçası olduğu için çok mutlu oldum. Zeka dolu eleştirilerin bize büyük faydası var.
"3 SENEDE 20 GÜN TATİL”
Ben tatil meraklısı bir insan değilim. Belki eşim de yıllardır en çok münakaşa ettiğimiz alan bu alan. Evliliğe karar verdiğimde, babamın ilk lafı ‘sen çalışma delisisin’ oldu. İş yaşamımda hep çalıştım. Şimdi de öyleyim. Burada ben tatilci bir belediye başkanıyım yoksa her anı mercek altında insanların gözünün içine sokularak manipüle edilecek konumda mıyım? Üç yılda dört tatilimi de biliyorsunuz. Toplam 20 gün üç senede. Bana en yakını, benim üç katım tatil yapmış.
“DENİZ KARA İLE BİRLEŞMİYOR”
Yedi buçuk ay bir kampanya maratonu üstüne Bodrum’a gittim. Geldiğimde de o malum ki o dönemde 8-10 yerde su baskını oldu. O durumu gördüm, utanç duydum. İyi ki o süreci yaşadık. Tam 107 noktada sel baskını yapılan yerlerin tespitini yaptık. 10.2 milyar lira yerin altına yatırım yaptık. Şu anda İstanbul bu görüntüleri yaşamıyor. Üsküdar’da deniz, kara ile birleşmiyor.
“ÇİZMEYİ DAHA ÖNCE GİYDİM”
Esenyurt’ta dere yatağını imara açmışsınız. Dünyada var mı bu Allah aşkına? Dolayısıyla her yağmurda o sokağı sel basıyor. Ben Fethiye’de iken denk geldi. Koca İstanbul’da sadece bir sokakta ve işin devam ettiği bir yerde sel oldu. Sel olduğunda ben çizmeleri giyip oraya gidecek belediye başkanı değilim. Çizmeleri daha önce giydim.
“İŞİN ŞOV KISMINDA OLMAM”
Benim o saatte İstanbul’a yetişmem mümkün değil. Gece 3.30. İstanbul’un başka yerinde baskın yok. Tek noktada sorun var. 3600 personel çalışıyor. İSKİ Genel Müdürü orada. Ben telefon başındayım. İş çözülmüş. Bakan orada. Bu iş bitmiş, gelip orada çizme giyip şov mu yapmalıyım? Ben hanedan babası değilim, ben aile babasıyım. İktidar nimetleri arasında dönen çocuğum yok. Ben aileme vakit ayırdım. İşin şov tarafında olmam.
“MANİPÜLASYONUN PEŞİNDELER”
Benim MOBESE’den takip edilme sürecimin üstünü kapatmaya çalışanlar… Bunu unutturmayacağım. Ben tehdit ediliyorum, başvuruda bulunuyorum. Bu tabii duyuluyor, basına düşüyor. İçişleri Bakanı açıklama yapıyor, ‘Bizde böyle bir bilgi yok’ diyor. Vatandaş tutuklanıyor, ‘Basına düşmeseydi vazgeçmeyecektik’ diye ifadesi var. Bunu da unutturmayacağım. Yine bir tehdit alıyoruz, ihbarda bulunuyoruz. İlgilenilmiyor. Bir tanesi eğitimci Nazmi Arıkan’ı öldüren kişi. Bu hangi akıl biliyor musunuz? Seçim iptal oldu bir sürü gerekçe aradılar.
Şimdi İçişleri Bakanı televizyonda çok ciddi bir şey söylermişcesine… Cumhurbaşkanı cuma çıkışında ‘çaldılar’ diyor, yanında Diyanet İşleri Başkanı, ki benim Diyanet İşleri Başkanım değil. İçişleri Bakanı ne yapsın… ‘Sandık başında terörle iltisaklı kişiler tespit ettik’ dedi. Bir kişi sorgulandı mı, cezaevine girdi mi? Demokrasinin yüz karası günlerdi. Şimdi iftiranın, manipülasyonun peşindeler. Ben bunlara karşı duyarsız kalmam. Ben bu insanlara karşı büyük mücadele veriyorum.”
“ERTESİ GÜN ÖZÜR DİLEDİM”
İmamoğlu, “Dediniz ki ‘ben eleştiriye açığım, hoşuma gidiyor’. Doğu Karadeniz gezisinden sonra eleştiriler yükselince, özellikle halktan da eleştiriler gelince, katılan isimlerden ve o isimlerin temsil ettiği ideoloji ya da duruştan ötürü, o zamanki danışmanınız Murat bey, çok tatsız bir cümle kullandı. Eleştiriye açık olunca bir yandan da ‘bilmem ne ölür, kervan yürür’ noktasına gelecek cümle hoş muydu?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Murat kardeşim babasını kaybetti, başı sağ olsun. O cümleyi duyar duymaz kendisi ile konuştum. Ama Murat’ın cümleleri değil. Ben Murat’a güveniyorum. Doğruları yapmaya gayret eden biri. O da hatalar yaptı ama benim yol arkadaşım.
O zaman baktım ki bizim bu sözcü meselesi yanlış anlaşılabiliyor. Sözcülük meselesini kaldırdık. ‘Vız gelir tırıs gider’ sözlerim de eleştirildi. Ertesi gün özür diledim. Hata yapabilirim. Üç yıllık siyaset yaşamında birkaç söz üzerinden bir psikoloji tarifi yapmayı uygun bulmuyorum.”
“DEVLETİN KURUMLARININ TEK BİR LİRASINI ALMADIK”
İmamoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti:
Temel atmama ile ilgili, vermek istediğimiz mesaj, tasarruf kültürünün bu kuruma hakim olduğu idi. O zamanın parası 1 milyar liranın üzerinde bir rakam. 270 bin metre ormanın olduğu yer. Haliç’in kıyısında. Bu alanla ilgili zaten ihtiyacı karşılayan iki tesis yapılmış durumda.
Haliç’in kendi özel koşullarından ötürü böyle bir arıtma tesisinden su verme riskini kimse alamaz. Neresinden tutsan elinizde kalıyordu. Müsilaja nasıl sebep olur Allah aşkına? Tam 23 tesis, bedeli 980 milyon lira. Tamam yapalım, suya zam yok. İller Bankası tek kuruş vermiyor. Herkes yukarısını gösteriyor. Bu devletin kurumlarının tek bir lirasını almadık üç senedir. Kredi almadık, olan kredilerimiz iptal edildi. Biz dersimize çalıştık. İlgililere de yazı yolladık. Hiçbir görüşümüz dikkate alınmadı. Müsilaj meselesi samimiyetle çözülür.
“İSTANBUL’LA DERTLENMEK, KANAL İSTANBUL’U YAPMAK MI?”
Melen projesi durmuş… İstanbul’la dertlenmek Kanal İstanbul’u yapmak mı? Bizden önceki 10-15 yılın çılgın projesi… 227 proje alanına baktık. 130 alanda inceleme yapıldı. Plan süreçlerine baktık. Aynı zamanda burada işleyen hukuki süreçleri de araştırdık.
İstanbul’un özerk alanlarında ne kadar kazanç sağlandı? Donatı alanı iken imara açılan alandan elde edilen kazanç 890 milyar 743 milyon lira. İmar artışından 519 milyar 6 milyon… imara açılan orman alanından 29 milyar liraya yakın. Toplam 1.5 trilyon lira… Bu rant. Ama kamu bu ranttan faydalanmadı.
“‘İSTANBUL’A İHANET ETTİK’ DİYENLERLE SİYASET YARIŞI VERİYORUZ”
Bu şehirde birkaç yarış birden veriyoruz. Bunlardan biri hizmet yarışı. Bitirilmeyen 10 metroda birden çalışıyoruz. Dev enerji tesisleri kuruyoruz. Katı atık yakma tesisi enerji de üretiyor. Çöp gazından da bir tesis kurduk. Elektrik üreten kurum haline geldik. Finansmanından imalatına, işletmesine varıncaya kadar ahlaklı bir süreç yürütüyoruz.
Ücretsiz ulaşım kartları dağıttık. 200 bin çocuğa süt dağıttık, tek bir fotoğraf göstermedik. 32 tane kreşimiz var. 45 tane de inşaat. 10 bin çocuk olacak. Bizden önce sıfırdı. Kent lokantaları… Bizi kendilerinin 25 yıllık dönemi ile karşılaştırıyorlar. İstanbul’da tarımsal hizmet adına yapılmamışları yapıyoruz. ‘İstanbul’a ihanet ettik’ diyenlerle siyaset yarışı veriyoruz. Onların anladığı dilde siyaset yarışından ben nefret ediyorum. Söz verdiğimiz işlerde en az yüzde 65-70 başarıya ulaştık, bütün engellemelere rağmen.
“İYİ FİYAT OLURSA SATARIZ”
(Swiss Otel) 421 milyon liraya satılmış 12 yıl önce. Buraya CHP’li birkaç meclis üyesi dava açıyor. Sonra bu iş önümüze geldi. Davayı, satın alan kaybetmiş. Biz de çağırdık, ‘sana paranı veremeyiz’ dedik. AK Parti döneminde harcanmış.
‘Bize zaman tanırsanız, size anlaşmaya varız’ dedik. Ben tapumu alırım, daha iyi bir fiyata satarım. Sattığım fiyattan dolayı da çok daha büyük para kazanırım. Sadece sizinle dava uzamasın diye protokol yaptık. Sana paranı bir sene sonra ödeyebiliriz. Meclis’te karar çıkması lazım. ‘Satış kararı da çıkarsa kabul ederim’ dedim.
Süreç oybirliği ile Meclis’ten karar çıktı. İBB olarak mutabakat yapmaya yetki aldık. Satış yetkisinden itibaren ‘bir yıl içinde paranı öderiz’ dedik. 1 milyar 225 milyon lirasını verdiğimiz zaman burası bizim olacak. Şu anda devir söz konusu değil. En iyi fiyatı bulursak satarız. Piyasa araştırmaları yapıyoruz. İhale süreci başlayacak. Buradan bir kâr elde edebilirsek satacağız.
“NE YAPTIKLARININ FARKINDA DEĞİLLER, ŞAŞKINLAR”
Atatürk Havalimanı’nın pistlerini yık, ‘yeşil alan yapıyorum’. Neyle? Kağıdın üzerine çiz bir yemyeşil alan. Millet bahçesi. Adını bile söyleyemediler. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi, Atatürk Millet Bahçesi… Diyemediler ismini bile. Çünkü, ne yaptıklarının farkında değiller, şaşkınlar. Biz onun için yarattıkları çevre krizine karşı çıkıyoruz.
İBB’DEKİ TERÖR SORUŞTURMASI
Aynı anda İBB’nin ilk defa 3 kadın genel sekreter yardımcısı oldu. Başarılıdır, liyakatlidir. Biz neye talibiz? Türkiye’nin uzlaşmacı diline. ‘557 tane terörist’ dediler. 8 ay geçti. Çıktı Meclis’te masaya vurdu. 20-30 kişi alındı, benim sorumluluğum değil.
86 bin çalışanımı zan altında bıraktınız. 20-30 kişi için çıkarılan kararı da doğru bulmuyorum. Terörle iltisaklı ise neden geziyor dışarıda. İşten neden çıkardın diyorlar ben çıkarmadım kanun çıkarıyor. Zaten görevden almak için can atıyor.
Kürt ve şafi vatandaşlara hizmet etsin diye mele aldım, gassal aldım, diyorsun ki bu terörist. Dünyanın hiçbir adil ülkesinde bunu anlatamazsınız.
Bana ‘ahmak’ dendi, ben de sözünü iade ettim. Hakkımızda erteleme kararı verilen hakimin sürüldüğü haberi var. Eylül’de tekrar yargılanacağım, kime yargılanacağım? O hakim kim? Kim ne için gelecek? Tüm bu süreçleri yaşatan, bu ülkeyi yöneten akıl.
‘İstanbul önümüzdeki 2023 seçimlerinden hemen sonra gerçek sahibi olan AK Parti olacak’ deniyor. Neden 2024 yerel seçimleri denmiyor? Bunu diyen akıl, bunu yapabilir mi, yapabilir dedim. Aynen seçimi iptal ettikleri gibi.
“BELKİ DE KANAL İSTANBUL İÇİN İLK KONUŞMAYI YAPAN BENİM”
Siyasete başladığım günden bugüne bu tarz siyasi kurguların parçası olmadım. Proje ürettim, insanları ikna ettim. Bu şehrin iyi bir yer olması için anlattım. Bu süreç beni Beylikdüzü Belediye Başkanı yaptı. Belki de Kanal İstanbul’a karşı ilk konuşmayı yapanlardan biriyim.
Siyaset ile ilgili kurumsallığa inanan bir insanım. Sayın Genel Başkanımızın bana göre en iyi yol arkadaşıyım 2010 yılından beri. Her konuda mutabakat sağladık. Bizim bağımızı hiç kimse kendi sahasının bir oyunu haline getirmeye kalkmasın, mağlup olurlar.
Bir insan hakkında 1.5 yıl boyunca, Hürriyet’ten Sabah’a günde 6-7 köşe yazısı yazılır mı? Anlamaya çalışıyorum. TV alt yazılarında her akşam aylarca Kılıçdaroğlu mu İmamoğlu mu yazıyor. İstanbul seçimleri böyle bir tarif yapmış insanların beynine, ben yapmadım.
Siz diyorsunuz ki ‘hiçbir gün siz reddetmediniz’. Hayır, inanın en az 7-8 kez televizyonlarda her zaman ‘benim böyle bir niyetim yok, böyle bir niyet ortaya konmaz, bu doğru bir metot değil’. Kaldı ki şu anda Türkiye’nin önünde ‘ben adayım’ demenin çok daha ötesinde büyük sorumluluklar var ve şu an en sorumlu koltukta oturuyorum.
Ortada bir Altılı Masa var ve Türkiye’nin geleceğini tasarlıyorlar.
(Karadeniz gezisi) Bütün bunlardan Genel Başkanımızın bilgisi var.
Ekrem İmamoğlu’ndan Genel Başkanımıza daha yakın, daha nefer bir başka CHP’li olamaz.”