İkinci el araç satın almak isteyenler, aracın değişenlerine bakarak otomobilin alınıp alınmayacağı konusunda çıkarımlarda bulunuyor. Vatandaşların merak ettiği konulardan biri olan "İkinci elde kaportanın değişmiş olması tehlikeli mi?" sorusunun cevabına bu noktada ihtiyaç duyuluyor. İşte cevabı...
İkinci el araç alanların en çok merak ettiği konuların başında aracın kaporta durumu gelir. “Boyananı var mı, orijinal mi, değişen parçası var mı?” soruları sıklıkla sorulan sorulardır. Bazı müşteriler boyanan parçalara çok fazla takılmadan sadece “Değişeni var mı?” sorusunu tercih eder. Araçta değişen olması durumunda ciddi değer kaybı olacağı düşünülür.
Aracın komple boyalı olması “Acaba ciddi bir kaza mı geçirdi?” şüphesine yol açar. Ön veya arka şasesinde işlem olması önden veya arkadan sağlam bir darbe aldığı düşüncesini ister istemez akla getirir.
İKİNCİ EL ARAÇ ALIRKEN...
Hele bir de tavan boyalıysa bu aracın takla attığı neredeyse kesin bir yargı haline gelir. Hava yastıklarının açmış olması da, önemli bir soru işaretidir. Açılan hava yastıklarının yerine göre kazanın ne kadar büyük olduğu anlaşılmaya çalışılır.
Acaba bir aracın tüketiciye sağlayacağı değer gerçekten bu kriterlere göre mi ölçülmelidir? Bir aracın boyalı olması ne anlama gelir? Değişen parçalar büyük bir kazanın göstergesi midir? Hava yastıkları açılmış olan bir aracı almamak daha mı iyidir? Orijinal aracın sürüş kolaylığı ve aracın sorunsuz olması açısından avantajları var mıdır? Veya bütün bunlar, yıllardır söylenegelen şehir efsaneleri midir? Bir aracın parçalarının değişmiş olması gerçekte ne anlama gelir?
Kazalı bir araçla, orijinal bir aracın piyasa değerlerinin aynı olmaması bundan 25 sene önce son derece rasyonel bir temele dayanıyordu. Piyasada alım satım yapan galerilerin de gerek araba alımında gerekse satarken bu noktaya ağırlık vermeleri bunun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Aynı dönemde ithalat duvarına dayalı otomotiv endüstrimizin, teknolojik olarak yüksek seviyede arabalar sunamadığı da bilinen bir gerçektir. Bu durumda ikinci el bir arabayı alırken kapsamlı mekanik ve elektronik kontrol sistemlerine de gerek duyulmadığından bir aracın değeri kazalı veya orijinal olmasına göre veriliyordu.
DEĞİŞEN PARÇA OLMASI DURUMUNDA
Ancak 90’lı yıllarda 2 ayrı gelişme birden ortaya çıktı. Bu gelişmeleri, yukarıda değinmiş olduğumuz hasar onarım teknolojisindeki yenilikler ve hem dünyada hem de Gümrük Birliği sonrası otomotiv teknolojisi ve elektroniğinin gelişmesi ile arabaların mekanik durumlarının çok daha öne çıkması durumu olarak sayabiliriz.
Arabada daha hafif bir kaza olması ve bunun sonucunda parça değişimi yapılması durumunda ise, değişen her parçanın boyanmış olmasından hareketle, boyanın ve değişim işçiliğinin kalitesini kontrol etmek gerekir. Değişen parça, orijinal olmak kaydıyla, ilgili parçanın yenilenmesi anlamına gelir.
Otomotiv endüstrisinin bugün geldiği teknolojik noktada arabaların mekanik aksamlarının kontrolü birçok hassas cihaz tarafından yapılmaktadır. Bu konuda ihtisaslaşmış firmaların getirdiği çok markalı Arıza Tespit Cihazları yanında, markaya özel ve sürekli güncellenen elektronik cihazlar, arabaların teknik eksikliklerini ortaya koyabiliyor. Motor performansı, elektronik aksamda mevcut arızalar, geçici arızalar, kompresyon değerleri, enjektör püskürtme değerleri, aracın testlerinde çıkan bir arıza sonrasında çok rahatlıkla tespit edilebiliyor. Bir arabayı alırken bütün bu testlerin tümünü yapmak ve tüm riskleri bertaraf etmek mümkün ve gerekli olmasa da, ikinci el bir arabayı teknik ve mekanik kontrolleri yapmadan veya yaptırmadan almak, çok büyük bir risk oluşturuyor. Burada oluşan riskin, hem güvenlik hem de parasal boyutu, kaporta değişim ve boya işleminden çok daha yüksek çıkabilir.
Piyasadaki duruma baktığımızda ise, Türkiye’deki yol ve trafik şartlarında bir arabanın ufak-tefek de olsa bir kazaya karışmamış olması pek mümkün görünmüyor. Hangi gelir grubundan olursa olsun hasarlı ve kazalı bir arabayla dolaşmak imaj ve prestij kaybı olarak görülüyor. Hele bu araba bir makam aracı ise çok küçük çiziklerden ötürü bile boyanmış olabiliyor. Bu durumda trafikte gördüğümüz asgari 2-3 yaşındaki araba ve daha yaşlı olanlarının %75-80 oranında en az bir adet boyanmış veya değişmiş parçası olduğunu öngörebiliriz.
"YETKİLİ ELLERDE VE MODERN TEKNOLOJİK İMKANLAR KULLANILARAK YAPILDIĞININ KONTROLÜ GEREKİR"
Araba alımında karar vermeye yardımcı olmak üzere, konuyu bir örnekle açıklayarak daha net bir görüntü vermeye çalışalım:
Diyelim ki 2.el bir araba alacağız ve seçenek olarak önümüzde 400.000 TL satış fiyatı olan, aynı marka, model ve km.de 2 seçenek var. Fiyatları ve genel dış görünümleri aynı olduğu için karar vermekte kullanacağımız kriterleri oldukça azaltmış oluyoruz. İlk aracın mekaniği çok iyi durumda, bakımları Yetkili Servis’te eksiksiz yapılmış, herhangi başka bir arızası yok, garantili bir araba. Çepeçevre boyalı ancak boya kalitesi iyi. İkinci aracın herhangi bir boyası veya kazası yok, bakım ihtiyacı var, kliması arızalı, ön aksamdan ciddi ses geliyor, garanti verilemiyor, toplamda 20.000 TL masrafa ihtiyacı var. Bu durumda hangi arabayı almak daha rasyonel görünüyor? Teknik açıdan bakıldığında boya kalitesi iyi bir arabanın mekaniğinde de sorun yoksa tercih edilmesi gerekir. 20.000 TL masraf 400.000 TL’lık bir arabada ciddi bir orana tekabül eder, bu farkla bir üst araba almak tercih edilmelidir.
İlk aracın değişen parçaları olması halinde de aynı düşünce geçerlidir. Ancak yetkili ellerde ve modern teknolojik imkanlar kullanılarak yapıldığının kontrolü gerekir. Ancak yaygın piyasa anlayışında birçok alıcı, “aracın yağını değiştiririm, sanayiden çıkma klima bulur, ön takımı da sonra yaptırırım" mantığıyla ikinci aracı tercih etmektedir. Bu tercih mevcut piyasa koşullarında rasyonel gibi görünse de, araba alındıktan sonra yaşanan sorunlar hatalı bir karar verdiğinizi düşündürtebilir. Özellikle vurgulamak gerekir ki, garanti verilmeyen bir arabada, bildirilenin dışında bildirilmeyen hangi arızaların peşi sıra geleceğini kestirmek mümkün değildir. Garantili bir arabada da aynı durum vardır ancak ihtimal çok daha düşüktür ve çıkan sorun kapsam dahilinde ise mutlaka çözülür.
HAVA YASTIKLARI DETAYI
Hava yastıklarını açılması (patlaması) da çoğu zaman yanlış anlaşılan bir durumdur. Bir aracın hava yastıklarının açılması, güvenlik tertibatının sorunsuz olarak çalıştığını kanıtlar. Kaza sonucu hava yastıklarının açılmaması hem ülkemizde hem de başka birçok ülkede üretici aleyhine dava konusu olmuştur. Hava yastığının yetkili servis tarafından monte edilmiş olması ve başka bir muhtemel kazada mekanizmasının çalışacağının bilinmesi yeterlidir.
Sonuç olarak; 2. El araç alımında ufak tefek kaporta hataları sizin için hayati riskler oluşturmuyor. Önemli olan mekanik aksamın can güvenliğiniz açısından sağlam olması. Seyir halinde boyanmış veya değişmiş kaporta aksamı hiçbir tehlike arz etmiyor.