Türkiye genelindeki pek çok devlet hastanesinde randevu bulamama sorunu arttıkça, çeşitli online platformlarda dile getiren şikayetlerin sayısı on binleri buluyor.
Merkezi Hekim Randevu Sistemi’ni (MHRS) hedef alan pek çok şikâyette, branş ya da şehir fark etmeksizin, ülke çapında benzer sorunların yaşandığı görülüyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 23 Ağustos’ta kabine toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlarken, devlet hastanelerinde yaşanan randevu problemi hakkında, "sağlık çalışanlarının mutluluğu arttıkça" bu sorunun da çözüleceğini söyledi.
Bu doğrultuda "ek ödeme yönetmeliği" gibi çeşitli adımlar attıklarını belirten Koca, kamuda çalışmanın cazip bir hale geleceğini belirterek, "1-2 ay gibi kısa bir süre içerisinde" randevu sorunu da dahil olmak üzere, birçok sorunun çözüleceğini belirtti.
Ankara’nın iki büyük kamu hastanesinde randevu sırası bekleyenlerle yaptığımız röportajlarda da randevu bekleme sorunları dile getiriliyor.
Yanında yaşlı annesiyle sırasını bekleyen Burak’ın, sürekli gözetimde tutulması gereken bir kronik böbrek hastası.
Ultrason randevusu almakta sorun yaşadığını söyleyen Burak, böbrek ağrısı sebebiyle acilden sevk edilse bile en erken 2 ay sonrasına ultrason randevusu alabildiğini söylüyor.
En son Mayıs’ta benzer bir şikayetle doktora gittiğini ve acil durumu sebebiyle ‘araya alınarak’, en erken 18 Temmuz’da ultrasona girebildiğini ifade ediyor.
Aynı sorunu bugün de yaşadığını belirten Burak, şiddetli ağrı sebebiyle başvurduğu hastanede en yakın ultrason randevusunun 18 gün sonrasına verildiğini anlatıyor:
“Böbreğimde şişme olduğunda hemen tespit edilmesi gerekiyor. Bu, kanlı idrar testimden bile anlaşılabilecek bir şey değil. Mutlaka ultrasona girmem gerekiyor ama randevu alamıyorum.”
“Ağrım varken acil ultrason çekilmeliydi ama çekilemedi. Bugün başka bir test yapıldı. Sonucunu göstermek için yine 5 saat beklemem gerekiyor.”
Poliklinik randevularında ise kendisini muayene eden doktorların sürekli değiştiğini savunan Burak, “Uzman doktor yok, hep farklı asistan doktorlar muayene ediyor. Hastalık geçmişimi bilmiyorlar” diyor.
2019 yılında Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kapatılıp Ankara Şehir Hastanesi’ne taşınmasıyla birlikte, kendisini dört yıl boyunca takip eden doktorun da özel bir hastaneye geçtiğini söyleyen genç adam, özel hastane ücretini karşılayamadığını anlatıyor.
“Hekim sayısını 2 katına çıkarsanız bile yetmez”
Türk Tabipleri Birliği verilerine göre, son 10 yılda Türkiye’den ayrılan hekim sayısı katlanarak arttı. 2022 yılının ilk 8 ayında bin 683 hekim yurtdışına yerleşti, 2012 yılında bu sayı yalnızca 59’du.
Bu sayıya bir de emekliye ayrılan, istifa eden ya da özel hastanelere geçiş yapan doktor sayısı eklendiğinde; kamuda çalışan doktor sayısında azalma gözleniyor.
Ağustos ayında Sözcü Gazetesi’ne konuşan Genel Sağlık İş sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Uğur ise, pandemi sürecinde yürürlüğe konan istifa yasağının kaldırılmasından sonra emekliye ayrılan ve istifa eden doktor sayısının 10 bini bulduğunu söylüyor.
Ancak BBC Türkçe’ye konuşan sağlık profesyonellerine göre, hastanelerdeki randevu sorununun tek sebebi azalan doktor sayısı değil.
TTB’den Dr. Ali İhsan Ökten, “2002 yılından bu yana, sağlıkta dönüşümle birlikte giderek artan bir hasta sayısı görüyoruz” diyor.
Türkiye’deki hasta ve hastalık sayısının yıldan yıla arttığını söyleyen Ökten, hastaların aile hekimliklerinden hastanelere sevk edildiği bir sisteme geçilmeden, nitelikli sağlık hizmeti verilemeyeceğini belirtiyor:
“Türkiye’de 2002 yılında bir kişinin sağlık birimlerine başvurma oranı 3.2 iken, bu oran şimdi 10 civarında. Bu sağlık politikaları ile hasta ve hastalık sayımız her geçen yıl arttı.”
“Sorun hekim açığından ziyade, sistemle ilgili. Bu kadar hızlı bir hasta sayısı artışı karşısında hekim sayısını 2 katına çıkarsanız bile nitelikli bir sağlık hizmeti veremezsiniz. Bir hekim günde en az 100 hasta bakıyor.”
TTB kamu hastanelerindeki randevu sorununun, 20 yıllık sağlık politikalarının yarattığı ‘kışkırtılmış sağlık talebinden’ kaynaklandığını savunuyor.
“Aylarca fizik tedavi randevusu bulamadım”
Hastane koridorlarında pek çok kişi, enflasyon ve ekonomik krizle birlikte özel hastanelerin artık seçenek olmaktan çıktığını söylüyor.
Tiroid hastası bir kadın, rutin kontrolleri için gerekli randevuların genellikte 20 gün sonrasına verildiğini ama başka çaresi olmadığını vurguluyor.
Radyoloji önünde bir başka kadın ise ultrason randevusunu 1,5 ay sonraya alabildiğini söylerken, halinden memnun bir şekilde, “Ne güzel, otel gibi hastane” diye ekliyor.
Tedavi olmak için Kırıkkale’den Ankara’ya gelen 73 yaşındaki bir emekli ise, randevu alabilmenin hem Kırıkkale’de hem de Ankara’da sorun olduğunu ama yine de mevcut sistemin ‘2000 yılı öncesiyle kıyaslanamayacak kadar iyi durumda olduğunu’ düşünüyor.
Hastanenin bahçesinde dinlenen bir aile, acil servisten yönlendirildikleri halde en erken kardiyoloji randevusunu 2 hafta sonraya alabildiklerini söylüyor.
47 yaşındaki bir kadın ise aylarca fizik tedavi randevusu bulamadığını, en sonunda kilo vererek rahatsızlığını hafiflettiğini anlatıyor.
Kalp Damar Hastalıkları Bölümü’nde hasta annesini bekleyen genç bir adam ise, her türlü test için tekrar tekrar randevu almaktan şikâyet ediyor:
“Eskiden doktorların odasında EKG cihazları oluyordu ve doktorlar yapıyordu. Şimdi bunun için bile ayrıca randevu almak ve hastaneye gelmek zorundayız. Neyse ki sonuçları göstermek için randevu almak kolay.”
Tüm bunların yanı sıra, sorunsuzca randevu bulabildiğini ve aynı doktor tarafından düzenli olarak kontrol edilebildiğini söyleyen hastalar da bulunuyor.
Bazı hastalar, randevularda boşluk bulunması halinde MHRS tarafından SMS ile haberdar edilmekten fayda gördüklerini belirtiyor.
Öte yandan hastanelerde randevusuz muayene olabilmek de hemen hemen tüm hastalar tarafından olumlu bir uygulama olarak değerlendiriliyor.
Pandemi sebebiyle iki yıl hastanelerde randevusuz muayenelere ara verilmiş, ancak mayıs ayı itibariyle bu uygulamaya son verilmişti.
Öte yandan bu uygulama, randevu yoğunluğunun yaşandığı hastanelerde hastalarla doktorları karşı karşıya getirdiği değerlendirmelerine de yol açıyor.
Koca: “6 binden fazla hekimin kamuya dönmek üzere başvuru yaptı”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ek ödeme yönetmeliği gibi yakın zamanda hayata geçirilen uygulamalar sayesinde 6 binden fazla hekimin kamuya dönmek üzere başvuru yaptığını, bunlardan 5 binini uzman hekimlerin oluşturduğunu söyledi.
İki hafta önce gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Koca, hekimlerin kamuya dönüşünün bununla sınırlı kalmayacağını ve yurtdışına giden hekimlerin sayısında bile düşüş yaşanacağını değerlendirdi:
“Mesai sonrası çalışma da teşvik edilerek, randevu dahil olmak üzere önümüzdeki aylarda birçok sorunun çözüldüğünü göreceğiz. 32 bin poliklinik odasında hizmet vermek üzere tıbbi sekreter atayacağız.”
“Hekimler sekreterlik işlerini yapmaktan kurtulacak. Bu sayede hekimlerin hastaya daha fazla odaklanmasına, daha iyi hizmet vermesine imkân sağlanacak.”
Koca ayrıca bu yıl içerisinde toplamda 85 bin sağlık çalışanı atanacağını söyleyerek, “Bugüne kadar ilan edilmiş en büyük alım” dedi.
“Randevumuz kaçmasın diye acele etmeliydik"
Böbrek hastası Burak ile röportajımızın sonlarına yaklaşırken, bir anda güvenlik görevlileri ve başka bir hasta yakını arasında tartışma çıktı.
Dördüncü seviye akciğer kanseri olan annesini doktor randevusuna yetiştirmeye çalışan Abdullah, annesini taşıyabileceği bir yürüteç ararken, randevu saatini kaçırmaktan endişe ediyor.
Ankara’nın en büyük hastanelerinden biri olan bu hastanede, bir poliklinikten diğerine yürümek dakikalar sürebiliyor. Randevuyu kaçırmak istemeyen Abdullah, en sonunda annesini polikliniğe kadar yürütmeye karar veriyor.
80 yaşındaki kadının bir koluna Abdullah, diğer koluna kardeşi giriyor ve yaklaşık 10 dakika sonra doktorun odasına ulaşıyorlar:
“Annemin aslında buraya kadar bile yürümemesi gerekiyordu ama randevumuz kaçmasın diye acele etmeliydik” diyor Abdullah.
Muayene sorasında derhal kalp damar bölümüne sevk edilen yaşlı kadının ciğerlerinin su topladığı ve acil bir operasyona gireceği anlaşılıyor.
Fakat servisteki tüm yataklar dolu olduğu için; ailenin bu kez bir yürüteç değil, servisteki bir yatağın boşalmasını beklemesi gerekiyor.
Hastanelerdeki yoğunluk nasıl çözülür?
Türkiye’de bir kişi herhangi bir sevk sistemine bağlı kalmaksızın, şikâyeti her ne olursa olsun istediği hastaneye ya da polikliniğe başvurabiliyor.
Doktorlara göre bu uygulama ilk bakışta sağlık hizmetine erişimi kolaylaştırmış gibi görünse de aslında hastaneye başvuru sayısını kontrolsüzce artırarak, sağlık hizmetindeki kalitenin düşmesine sebep oluyor.
Polikliniklerde randevu bulamayan kişilerin acil servislere yüklendiğini söyleyen Ökten, “Dünyada, toplam nüfusundan fazla sayıda acil servise başvuran tek ülke Türkiye. Geçen yıl bu sayı 130 milyon civarındaydı” diyor.
Dr. Ökten, kişilerin önce aile sağlığı merkezlerine başvurması ve duruma göre ilgili polikliniklere sevk edilmesi gerektiğini savunuyor.
Öte yandan özel hastane ücretlerinin artmasıyla birlikte, kamu hastanelerin yönelmenin arttığı değerlendiriliyor. Dr. Ökten, “Bu ekonomik zorluklarda vatandaş özel hastaneye gidemiyor, tabii ki kamuya yöneliyor ve hasta sayısı daha da artıyor” diyor.
Peki, ya hekimlerin tükenmişlik hissi?
Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre bir hastaya ortalama 20 dakika ayırmak gerektiğini söyleyen Ökten, Türkiye’de hasta bakma süresinin 5-10 dakika olduğunu hatırlatıyor:
“Randevulu ve randevusuz hastalarla birlikte, bir hekimin günlük hasta sayısı 100-120’yi buluyor. Yaşadığımız sorunlar sebebiyle hekimler artık tükenmişlik sendromu içinde.”
“Bu koşullarda çalışmak, şiddetin her geçen gün artması, hekimleri mesleğini yapamayacak duruma getirdi. Kimse mesleğini severek yapmıyor artık. Tüm bu sorunların düzeltilmesi gerekiyor.”