Gazeteci Nedim Şener, bugünkü yazısında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile X’deki ‘Meczup’ tartışmasını köşe yazısına taşıdı. Şener, "O artık benim gözümde 'meczup Ekrem'dir." dedi.
Gazeteci Nedim Şener bugünki köşe yazısında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu kaleme aldı. Şener yazısında 'Meczup Ekrem'in balyalardaki parmak izleri' diye başlarken, "Yazıma meczup gibi şık olmayan bir kelime ile başladığı için okurlarımdan özür dilerim" dedi.
Şener'in yazısı şu şekilde;
Meczup’ Ekrem’in balyalardaki parmak izleri
Yazıma “meczup” gibi şık olmayan bir kelime ile başladığım için okurlarımdan özür dilerim
Biliyorum kimseye yakışmaz ama kürsüden ve seçim meydanında bu ifadeyi benim yazı ve sözlerime karşı kullanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yakışıyor.
O artık benim gözümde “meczup Ekrem”dir.
Daha önce devletin valisine “Vali itlik yapmıştır bunu aynen iletin”, YSK üyelerine “ahmak”, soru soran vatandaşa “Senin beynin tutulmuş”, kendisini eleştiren pazarcıya “Sen terbiyesiz birisin, ahlaksız birisin”, Kendisini destekleyen ancak olaylı Karadeniz gezisi nedeniyle eleştirenlere, “Vız gelir tırıs giderler” diye hakaret eden Ekrem İmamoğlu “İBB Başkanı sıfatıyla açıldığı günden bu yana 3.5 yıldır Ayasofya Camii’ne neden gitmedi?” diye sormam ve adamlarının balya balya para sayma görüntüleri ile ilgili yazdıklarımdan rahatsız olup “meczup” diyerek hareket etmeye kalkışıyor.
GAZETEM 30 YILLIK YUVAMDIR
Sadece beni değil 1994’te girdiğim ve bu yıl itibarıyla tam 30 yıldır kesintisiz görev yaptığım medya kuruluşumu da hedef alıyor. 30 yılda gazetecilerin yazdıklarından rahatsız olan ve köşeye her sıkışan siyasetçinin, gazetecilerin sorularına cevap vermek yerine medya kuruluşlarını ve sahiplerini hedef aldığını çok gördüm. Ama o siyasetçiler gitti o gazeteler ve gazeteciler görevinin başında. Bana da kala kala İmamoğlu kaldı!
Parası bol İmamoğlu, fonlayıp, destekleyip satın alıp “Saraçhane bülbülü” haline getirdiği gazeteci, internet sitesi, sosyal medya hesaplarının çıkardığı sese alışmış herhalde. Onu rahatsız eden bir soru veya en küçük eleştiride hırçınlaşıp, saldırganlaşarak, küfür ve hakaret ediyor. Ona buradan da kendi ifadesiyle sesleneyim ve tarihe not olarak kalsın; “Meczup Ekrem vız gelir tırıs gidersin”.
HEM SALDIRGAN HEM KORKAK
Meydanlarda ağız dolusu hakaret eden İmamoğlu, bir o kadar da korkak.
CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı binasının alımı için olduğu iddia edilen balya balya paraların sayım görüntüsünün ortaya çıkması İmamoğlu’nda önce panik ve öfke sonra korku yaratmışa benziyor. Hele hele açılan soruşturma kapsamında; sayımı dört saati bulan balya balya paralardan kule yapan “çok sevdiğim yol arkadaşım” dediği Fatih Keleş ile İmamoğlu İnşaat’ın Genel Müdürü Tuncay Yılmaz’ın ifadeye çağrılması korkusunu iyice artırmışa benziyor.
Onu çok iyi tanıyan bir iş insanı, “Onun korkusu inanın ki arkadaşları için falan değil olayın ucunun kendisine ve parasına dokunulacağını düşünmesinden” sözleri İmamoğlu’nun karakteri hakkında ipucu veriyor.
Çünkü “İmamoğlu’nun kasası” diye bahsedilen Fatih Keleş ve İmamoğlu İnşaat’ın Genel Müdürü Tuncay Yılmaz bu işte adeta parmak izi özelliği taşıyor.
Çünkü CHP Genel Merkezi 2019’da 25 milyon TL’yi resmi ve yasal banka havalesi ile İstanbul İl Başkanlığı binasının parasını yollayıp, tapusunu almış. Balya balya paraların CHP Genel Merkezi’ni ilgilendiren yönü yok. Ancak şu andaki CHP yönetimi ve Ekrem İmamoğlu, balya balya paraların İl Başkanlığı binasının alımı için yapılan ödeme hatta “kapora” olduğunu iddia ediyorlar. “Kapora” ise CHP’nin havale yaptığı 25 milyon TL tutardan düşülmesi gerekiyordu. Oysa böyle bir durum yok.
PARA AKLAMA MI
İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, binanın 40 milyon liraya alındığını, 25 milyon TL’nin CHP Genel Merkezi tarafından ödendiğini, 15 milyon liranın ise elden ödendiğini söylüyor.
Ödeme karşılığında evrak olarak da üzerinde CHP Genel Merkezi adına bina alımı ile yetkilendirilmiş hiçbir kişinin imzası bulunmayan, o tarihteki İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas’ın imzasını taşıyan ve hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir A4 kağıdı gösterdi. Hem CHP İstanbul İl Başkanlığı hem de İmamoğlu paranın kaynağını ise “bağış” olarak açıklamaya çalışırken, İl Başkanı Özgür Çelik, “CHP’ye yardım ettiği banka hesaplarında görülmesini istemeyen iş insanlarından” söz etti.
Böyle kişiler var mı, kimdir ne karşılığı bağış yapmışlardır, yardım karşılığı makbuz kesilmiş midir, hepsi muamma. Ayrıca CHP Genel Merkezi’nin hiçbir bilgisi olmayan bu paranın İstanbul İl Başkanlığı binası alımında kullanıldığı açıklaması, rüşvet veya irtikap gibi bir yasadışı menfaatin bina alımı üzerinden aklanması gibi bir soruyu da akla getiriyor.
CHP Genel Merkezi ile hiç ilgisi olmayan balya balya paraların İstanbul İl Başkanlığı binasının alımında kullanıldığını söylemek ise partinin başını belaya sokmak demektir. Böyle bir durumda CHP kayıtdışı ya da yasadışı parayla gayrimenkul sahibi olmuş sayılır ki, bu gerçek dışı iddia CHP’nin başını ağrıtır.
AÇIKLAMADA YILMAZ’IN ADI GİZLENDİ
Neyse ki, yargı bu konuya el attı ve gerçeği ortaya çıkaracaktır. Nitekim, üç gün önce, “CHP İl Başkanlığı binasının satın alma sürecinde bir hukuk ofisinde yapılan işlemin, ki orada benim çok değer verdiğim siyasi yol arkadaşlarım var o görüntüde” diye kefil olan Ekrem İmamoğlu, dün akşam katıldığı yayında, “Bir iş öyle olmaması gerekirdi. Usul açısından hatalı, eksik” demeye başladı.
Bir de bu işin İBB ve kendisiyle ilgisi olmadığını söylüyor.
Madem öyle, bina alımı ile ilgili yetkisi olmayan, nereden geldiği nereye gittiği belli olmayan balya balya paraları sayan Fatih Keleş ile İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü Tuncay Yılmaz’ın orada ne işi var.
Bir de CHP’nin konuyla ilgili açıklamasında, para sayma görüntülerindeki kişilerin kimliği şöyle açıklandı:
“Görüntülerdeki kişilerden eski il başkan yardımcısı Özgür Nas, eski il başkan danışmanı Can Poyraz ve İBB CHP Meclis üyesi Fatih Keleş, CHP Genel Merkezi ile İstanbul İl Başkanlığı arasında binanın, satın alma sürecini koordine eden kişilerdir.”
Bunların hiçbirisi bina alımı ile ilgili yetkili kişi değil, ama ilginç olan, orada bulunan İmamoğlu İnşaat Genel Müdürü Tuncay Yılmaz’ın orada olduğu neden saklandı? Gerçeği gizleyebileceklerini sandılar galiba.