2011'den beri iç savaşla boğuşan Suriye'de Devlet Başkanı Beşar Esad, Rusya'ya kaçarken bu süreçte muhaliflere destek veren en önemli aktörlerden Türkiye de dünya medyasına manşet oldu.
"Krizin büyük kazananı Erdoğan mı olacak?"
Birleşik Krallık'ın Financial Times gazetesi, "Türkiye: Suriye krizinin büyük kazananı Erdoğan mı olacak?" başlıklı haberinde "Suriye'deki silahlı muhalefeti desteklemenin karşılığını, bölgedeki güç dengesi yeniden şekillenirken alabilirler" dedi.
Esad rejiminin çöküşüyle birlikte Erdoğan ve Rusya lideri Vladimir Putin arasındaki dengelerin de değişebileceğine işaret edildi. Libya gibi başka mücadele alanlarında Türkiye'nin daha iddialı bir duruş sergilemesinin muhtemel olduğu ve Tahran'la güç dengesinin Ankara lehine geliştiği değerlendirmesi yapıldı.
Komşu ülkede 13 yıldır süren iç savaşın Türkiye'ye yansımasının milyonlarca göçmen ve istikrarsızlık olduğu ancak artık durumun değişebileceği ifade edildi.
Artık pek çok uzmanın Erdoğan'ı "Suriye'deki en nüfuzlu yabancı aktör" diye nitelediği ve durumdan siyasi ve ekonomik çıkar sağlanacağını söylediği bildirildi.
İktidarın Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin dönüşünü umduğu savunuldu.
Ekonomik durgunluk ve yüksek enflasyonla mücadele eden Türkiye'nin Suriye'yle ticaretten para kazanabileceğine vurgu yapıldı.
"Erdoğan'la yakın ilişkileri olan inşaat sektörü yüz milyarlarca doları bulması beklenen yeniden inşa faturasından para kazanabilir" ifadesinin kullanıldığı haberde, Türkiye'nin en büyük inşaat şirketlerinden birinin yöneticisinin "Barış sağlanırsa bu büyük bir fırsat" dediği aktarıldı.
Güç boşluğunun istikrarsızlığı da beraberinde getirebileceği ve Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Cevlani'nin iktidarı tamamen ele alması durumunda Ankara'ya karşı tavrının değişebileceği belirtildi.
CHP Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel'in iktidarı Türkiye sınırlarında yeni bir Afganistan'ın oluşması için gerekli şartları oluşturmakla suçlaması gibi endişelere işaret edildi.
Türkiye'nin kendi iradesini Suriye'nin yeni yöneticilerine empoze etmeye çalışması durumunda Osmanlı geçmişinin hatırlanarak çabaların ters tepebileceği öne sürüldü.
Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği YPG'nin çatısını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) yönelik operasyonların genişletilmesinin ABD'nin tepkisini çekebileceği anımsatıldı.
"Güç beraberinde sorumluluğu da getirir"
Birleşik Krallık'ın Guardian gazetesi de "Şam'ın düşüşü Rusya'yı kenara atarken Türkiye'yi ön plana çıkardı" başlıklı bir yazı yayımladı.
Diplomasi editörü Patrick Wintour'un imzasını taşıyan analizde, 22. Doha Forumu marjında Katar, Mısır, İran, Irak, Ürdün ve Suudi Arabistanlı mevkidaşlarının yanı sıra Rusya temsilcisiyle cumartesi bir araya gelen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Suriye meselesini görüştüğü hatırlatıldı.
Esad'ın ülkesinden kaçmasına saatler kala Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İranlı mevkidaşı Abbas Arakçi'nin Katar'ın başkenti Doha'da zor durumlara düştüğü, Hakan Fidan'ın ise avantaj sahibi olduğunu biliyor gibi göründüğü ifade edildi.
Türkiye'ye işaret edilerek "Güç beraberinde sorumluluğu da getirir. Uzun süredir özgürlük mücadelesi veren Suriyelilerin hak ettiği bağımsız uzlaşı hükümetini oluşturmaya yardım konusunda en fazla güce sahip bölge ülkesi onlar" dendi.
"Erdoğan'ın Neo-Osmanlı hevesleri desteklenecek"
ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal da "Türkiye kazandı, Rusya ve İran nüfuz kaybetti ve Suriyeliler de yeni bir iç savaş raundunun yaşanmamasını umut ediyor" dedi.
Haberde "Esad'ın gitmesiyle birlikte Türkiye'nin güney komşusu ve tüm Levant üzerindeki etkisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Neo-Osmanlı heveslerini destekleyecek şekilde, kesinlikle artacak" ifadesi de kullanıldı.
Washington merkezli Ortadoğu Enstitüsü'nün Suriye programı direktörü Charles Lister, ülkenin yeniden iç savaşla boğuşmaması, istikrarın sağlanması, mültecilerin dönmesi ve yeni Suriye'nin kurulmasının yanı sıra Araplar, Kürtler ve diğerleri arasındaki sınırların yeniden belirlenmesi konusunda Türkiye'nin asli sorumluluğa sahip olduğunu söyledi.
İran'ın Direniş Ekseni'ne büyük zarar vermekten mutlu olan İsrailli yetkililerin Türkiye destekli Sünni İslamcı bir devlet ihtimalinden endişelendiği zira o durumda işgal altındaki Golan Tepeleri'nin geri alınması ve Hamas'a destek çabalarının artabileceği bildirildi.
"Türk güçleri ABD'nin desteklediklerine saldırıyor"
New York Times ise SDG-ABD ilişkisine dikkat çekti. "Değişim içindeki Suriye'de Türk güçleri ABD'nin desteklediği güçlere saldırıyor" başlıklı haberde Ankara destekli Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Menbic'in kontrolünü SDG'den almak için düzenlediği operasyon haberleştirildi.
Fırat Nehri'nin batısındaki bu topraklar için yapılan çatışmaların ardından dün Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in, ABD Savunma Bakanı Lloyd James Austin'le telefonda görüştüğü hatırlatıldı.
Esad'ın düşmesinden memnun olan NATO müttefiklerinin Suriye'nin kuzeyindeki Kürtler konusunda fikir ayrılığı içinde olduğu ifade edildi.
ABD'nin IŞİD'in yeniden canlanmasını engellemek SDG'ye destek, Türkiye'nin ise sınırlarını koruma gerekçesiyle SDG'yle mücadele argümanlarını kullandığı vurgulandı.
900'e yakın ABD askerinin SDG'ye destek için Suriye'de konuşlu olduğu da belirtildi.
Gazeteye konuşan uzmanlar, Suriye'deki güç boşluğunun SDG'ye karşı Türkiye'ye avantaj sağladığını ve Ankara'nın özellikle sınıra yakın bölgelerde daha iddialı davranabileceğini söyledi.
"Kürtler İsrail'e ricacı"
Jerusalem Post, "Esad'ın devrilmesiyle birlikte Suriye'deki Kürtler yardım için İsrail'e ricacı" başlıklı haberinde Türkiye'nin desteklediği SMO'nun Menbic'e ilerleyişi hatırlatıldı.
SDG temsilcilerinin çeşitli iletişim kanallarıyla İsrail'den yardım ve koruma istediği belirtildi.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar'ın yakın zamanda Avrupa ve ABD'li mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmelerde SDG'yi desteklemenin önemine vurgu yaptığı bildirildi.
İsrail gazetesi, Tel Aviv'in Kürtleri Batı eğilimli, dost bir toplum olarak gördüğünü ve silahlı örgütlere karşı korunması gerektiğini düşündüğünü aktardı.