İran, dün akşam İsrail'i hedef almış, 200 füze fırlatmıştı. İran'ın bu hamlesinden sonra Netanyahu'dan "İran bunun bedelini ödeyecek" açıklaması geldi.
Ortadoğu'da tansiyon iyice yükselirken Erdoğan "İsrail, Lübnan'dan sonra gözünü topraklarımıza dikecek." dedi. Peki bu açıklama ne anlama geliyor?
İran, dün akşam İsrail'i hipersonik balistik füzelerle hedef almış, 200 füze fırlatılmıştı. Tahran saldırıda sadece askeri noktaların hedef alındığını bildirirken İran basını hedeflerin yüzde 90'ının vurulduğunu duyurdu. İsrail saldırıya sert bir şekilde karşılık verileceğini söylerken Netanyahu "İran bunun bedelini ödeyecek" dedi. Ortadoğu'da tansiyon iyice yükselirken Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) 28. Dönem 3. Yasama yılının ilk TBMM Genel Kurulu Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan; "İsrail, Lübnan'dan sonra gözünü topraklarımıza dikecek." diyerek konuyu gündeme taşıdı. Peki bu açıklama ne anlama geliyor? Gelecekte bölgede neler yaşanması öngörülüyor? ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan ve Dr. Yasin Atlıoğlu Sputnik'e özel anlattı.
'Erdoğan'ın açıklaması Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla, güvenliğiyle bağlantılı olduğunu anlatmaya dönük bir ifade'
ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan Erdoğan'ın açıklamaları hakkında Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla ve güvenliğiyle bağlantılı olduğunu söyleyerek konuya ilişkin şunları söyledi:
"Bir tarafıyla iç kamuoyunda Türkiye'nin hem Filistin hem de Lübnan politikasına dönük bir destek arayışı olarak görülebilir. Çünkü Türkiye kamuoyu tam olarak bu meselenin Türkiye ile bağlantısını anlayamıyor, göremiyor olabilir. O anlamda bu meselelerin doğrudan Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla, güvenliğiyle bağlantılı olduğunu anlatmaya dönük bir ifade. Tabii bunun dışında da Türkiye'nin hem Lübnan'da hem de Filistin'de İsrail'i dizginlemeye dönüp çabalarının devam edeceğinin bir göstergesi bu açıklama."
'Yaşananlar hem bölgedeki istikrarın bozulması hem de Türkiye'ye dönük yeni bir göç dalgasının başlaması açısından ciddi riskler içeriyor'
Dr. Oytun Orhan, Türkiye'nin bölgede istikrar sağlanması açısından girişimlerine devam edeceğini söyleyerek şunları ekledi:
" Savaşın yavaş yavaş dünyaya yayıldığını şahit oluyoruz. Hatta İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışma durumu söz konusu. Bu tabii Türkiye açısından büyük riskleri çeviriyor. Türkiye uzun zamandır bölgede istikrar ve düzen kurulması çabası içerisinde ve bu anlamda birçok normalleşme sürecini hem destekledi dışarıdan hem de kendisi bizzat parçası oldu. Ama 7 Ekim'den sonra İsrail'in durdurulamayan saldırganlığı Türkiye'nin bu beklentisine bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye bu konuda yani bölgede istikrar sağlanması açısından girişimlerine devam edecek. Lübnan meselesi savaşın yayılması açısından ilk örnek. Yavaş yavaş Suriye'de gerginliğin tırmandığına şahit oluyoruz. Bunlar hem bölgedeki istikrarın bozulması hem de Türkiye'ye dönük yeni bir göç dalgasının başlaması açısından ciddi riskler içeriyor. Dolayısıyla Türkiye önümüzdeki süreçte bu krizin yayılmaması, sönümlenmesi yönünde çabalarına devam edecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da açıklaması dediğim gibi hem iç kamuoyunda bir konuda bir birliktelik sağlamak, destek almak hem de Türkiye'nin bölgedeki çabalarının devam edeceğini göstermesine devam edeceğine dönük bir mesaj olarak algılanabilir."
'İsrail bırakın vadedilmiş topraklarda bir Yahudi devleti kurmayı başkentinde dahi güvenliği sağlayamayan bir konumda'
Orhan, İsrail'in başkentinde dahi güvenliği sağlayamadığını belirtirken vadedilmiş topraklarda Yahudi devleti kurma fikrinin gerçekleşebilecek bir hedef olmadığını kaydetti:
"İsrail'in aşırı sağ kesimlerinde daha çok dini referanslarla hareket eden, siyaset üreten hem toplumsal hem de siyasi aktörleri arasında bu tür hayaller söz konusu .Tabii ki bölgesel şartlar olursa İsrail daha da fazla işgali genişletmek isteyecektir. Ama tabii ki bunun uygulanabilir veya başarıya ulaşma şansı olduğunu düşünmek çok mantıklı değil açıkçası ama en azından uzun vadede İsrail'in eğer şartlar mümkün olursa böyle bir hedefinin akıllarda tutulması tabii ki önemli ama dediğim gibi şu anda bence İsrail bırakın vadedilmiş topraklarda bir Yahudi devleti kurmayı kendi toprakları içerisinde dahi başkentinde dahi daha güvenliği sağlayamayan bir konumda. Dolayısıyla çok da ulaşılabilir bir hedef değil açıkçası."
'Türkiye'nin İsrail'in saldırganlığına karşı tedbirli olması ve diplomatik yollarla mücadele vermesi gerekiyor'
Dr. Yasin Atlıoğlu ise Erdoğan'ın açıklamalarının İsrail saldırganlığının bölge için ne kadar büyük bir tehdit olabileceğini göstermeye çalıştığını söyleyerek konuya ilişkin şunları aktardı:
"İsrail'in önce Gazze, ardından Lübnan'a yönelik izlediği saldırgan siyaset ve sivilleri de kapsayan şiddet eylemleri, bölgedeki gerilimi hızlı bir biçimde tırmandırdı. Aslına bakılırsa İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD'deki Biden-Harris ikilisinin desteğiyle savaşı tüm bölgeye yaymak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Netanyahu'nun bu tavrı, İsrail'in saldırganlığının kendi ülkesini savunmanın ötesinde başka amaçları da içinde barındırdığı konusundaki şüpheleri arttırıyor. Nitekim geçen hafta bir İsrail gazetesinde yayınlanan (sonradan yayından kaldırılan) bir yazıda Lübnan'ın Eski Ahid'de vaadedilen toprakların (İsrail'in) bir parçası olup olmadığını tartışılıyordu. Tüm bunları dikkate alarak Türkiye'nin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da İsrail'in saldırgan siyasetinden şüphe duyması normal. Erdoğan, geçen yaz da Lübnan'a yönelik saldırganlığından dolayı uyarmıştı. Bu defa doğrudan Türkiye'nin hedef alınabileceğinden bahsediyor ve Suriye ve Irak'ta terör örgütü PKK/PYD'yi bu işte taşeron olarak kullanılabileceğini söylüyor. Erdoğan bu açıklamayla bir yandan İsrail'in Suriye ve Irak'ta girişebileceği Türkiye karşıtı hareketlerin önünü almaya çalışıyor, diğer yandan da İsrail saldırganlığının bölge için ne kadar büyük bir tehdit olabileceğini göstermeye çalışıyor."
'Türkiye'nin İsrail'in saldırganlığına karşı tedbirli olması ve diplomatik yollarla mücadele vermesi gerekiyor'
Atlıoğlu, Türkiye'nin İsrail'in saldırganlığına karşı tedbirli olması ve diplomatik yollarla mücadele vermesi gerektiğini söylerken konuya ilişkin şunları belirtti:
"Türkiye'nin İsrail'le doğrudan bir çatışmaya girmesi ihtimali düşük olsa da Suriye ve Irak üzerinden dolaylı bir çatışma ortaya çıkabilir. İsrail'in bölgede Arap olmayan aktörlerle ittifak kurma girişimleri eskiye dayanır, 2003'teki ABD'nin Irak işgalinden beri Irak ve Suriye'deki Kürtler ve terör örgütleri bu ittifak kurma girişimlerinde öne çıkıyor. Bu bağlamda Ankara'nın Şam'la ilişkilerini normalleştirme çabalarını hızlandırması, Türkiye'nin güvenliği açısından büyük bir önem arz ettiğini de vurgulamak gerekiyor. İsrail'in dün akşamki İran füze saldırısına yanıt olarak savaşı sadece Lübnan'da sürdürmeyeceği, Suriye, Irak ve belki de İran'a kadar geniş bir coğrafyaya yayması muhtemel. Türkiye, öncelikle bölgedeki hızlı gelişmelere ve İsrail'in saldırganlığına karşı tedbirli olması ve diplomatik yollarla mücadele vermesi gerekiyor."
(Sputnik)