Yeni Günaydın
Geri

Erdoğan Ve Sürekliliğin Pragmatizmi!

Türkiye’nin dış politikası yeniden ele alınırken aklın sesine kulak verilmesi sonrası yeni ekonomi politikaları yolda
Erdoğan Ve Sürekliliğin Pragmatizmi!
Haberler / Politika
6 Temmuz 2023 Perşembe 14:20
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 22 yıllık iktidarından miras kalan kötü ekonomik durumla uğraşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sürecinde başta enflasyondaki artış olmak üzere gerginliğe neden olan bazı faktörler olmasına rağmen, Türk ekonomisinin çok iyi performans gösterdiğiyle övündü. Seçmenlerde gerilim faktörlerinin sebebinin başta Ukrayna'daki savaş olmak üzere Türkiye dışında yaşanan gelişmeler olduğunu anlattı.

Erdoğan ekonomiyi yeniden rayına oturtma sözü vererek ‘Türk yüzyılı’ vaadinde bulundu. Türk halkının çoğu, başta ekonomi politikası olmak üzere Erdoğan’ın politikalarından memnun olduklarından değil, ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklardan kendilerini kurtarabileceğine inandıkları için Erdoğan’a oy verdiklerinden artık sözlerini yerine getirmesi gerekiyor. Burada halkta bir çelişki olduğu düşünülebilir. Çünkü yaşadıkları sıkıntıların asıl nedeni, Erdoğan'ın ekonomi politikalarıydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim zaferinden bu yana göreceli olarak daha esnek bir yaklaşım sergiledi. Yeni ekibindeki kilit bakanlar yeni yüzler değildi. Maliye, Dışişleri, İçişleri ve Savunma bakanları gibi daha dışa dönük, daha açık fikirli ve uluslararası üne sahip siyasi teknokratları ön plana çıkarırken, uzun süredir yakın çevresinde olanlar içinde bir değişikliğe gitmiş gibiydi.

Önümüzdeki yıl mart ayında yapılacak yerel seçimlerde gerçekleştirmeye çalışacağı yeni bir hedefi olan Erdoğan, önceki seçimlerde muhalefete kaptırdığı İstanbul, Ankara, Antalya ve diğer büyük şehirleri geri kazanmaya kararlı görünüyor. Başta İstanbul olmak üzere bu kayıplar onun için büyük bir siyasi şoktu.

Erdoğan ve AK Parti, 22 yıllık iktidar boyunca biriktirdikleri serveti bir kez daha öne sürecekler ve geçtiğimiz mayıs seçimlerindeki yenilginin şaşkınlığını halen yaşayan muhalefete karşı seçim kampanyasını finanse etmek için devlet kaynaklarını kullanacaklar.

Erdoğan ekonomiyi yeniden rayına sokacağına söz vererek, ‘Türk yüzyılı’ vaadinde bulundu. Türk halkının çoğu, başta ekonomi politikası olmak üzere Erdoğan’ın politikalarından memnun değil, fakat ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklardan kendilerini kurtarabileceğine inandıkları için Erdoğan’a oy verdiler ve bu yüzden Erdoğan’ın verdiği sözleri yerine getirmesi gerekiyor.

Muhalefet cephesinde ise Millet İttifakı çatısı altında buluşan muhalefet partileri, seçim öncesinde ve sonrasında yaptıkları stratejik hatalar nedeniyle yollarını ayırdılar. Ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde işler karıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yine kaybetmesine rağmen koltuğunu bırakmayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kaptan olarak gemisini güvenli bir limana götürmesi gerektiğini söylüyor.

Muhalefete oy veren milyonlarca seçmen öyle panik halinde ki, yarın seçim olsa çoğu sandığa bile gitmez.

Önümüzdeki yerel seçimlere 9 ay var. Bu süre zarfında Erdoğan'ın muhalefeti daha da zayıflatması ve ekonominin performansını biraz iyileştirmesi gerekiyor. Ardından halkı, iktidarın dizginlerini eline aldığı için kendisine verilmesinden başka çare olmayan belediyelerin kırılgan bir muhalefete teslim etmemeye çağırıyor.

Rasyonel ekonomi politikaları

Erdoğan’ın ekonomi ekibine 2009 yılından 2015 yılına kadar aynı görevi sürdüren yeni Maliye Bakanı Mehmet Şimşek başkanlık ediyor. Şimşek başka nedenlerle siyaseti bıraktığını açıklasa da ayrılma nedeninin Erdoğan'ın kendisinden talep ettiği ekonomi politikalarına katılmaması olduğu yönünde spekülasyonlar vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kez işine karışmama sözü vererek Şimşek'i geri dönmeye ikna etti.

Şimşek yeniden göreve geldiğinde yaptığı ilk açıklamada, Türkiye'nin rasyonel ekonomi politikalarına dönmesi gerektiğini söyledi. Ancak bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geleneksel olmayan politikalarına doğrudan bir gönderme ve bu politikalara yönelik adeta açık bir suçlamaydı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yeni ekonomi ekibinin liderliğinde iki yılı aşkın bir süredir ilk kez faiz oranlarını yüzde 8,5'ten yüzde 15'e çıkardı. Faiz oranlarında yukarı yönlü bir hareket bekleniyordu, fakat birçok ekonomist artışı yetersiz buldu. Faiz artırımından bu yana Türk lirasının değeri düştü.

Haziran ayı sonu enflasyon oranı yüzde 39,59 olurken resmi olmayan tahminlere göre enflasyon gerçeğe daha yakın olan yüzde 110.

Öte yandan ekonomi dışında Erdoğan'a karşı oy kullanan 25 milyon seçmenin büyük bölümü, Erdoğan'ın son cumhurbaşkanlığı döneminde, yaşam tarzlarına müdahale edeceğinden ve daha muhafazakâr bir yaklaşımla tasavvur ettiği ‘Yeni Türkiye’nin inşasını tamamlamaya çalışacağından endişeli.

Erdoğan'ın önümüzdeki yıl Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde gerçekleştirmeye çalışacağı yeni bir hedefi, 2018’deki yerel seçimlerde muhalefete kaptırdığı İstanbul, Ankara, Antalya ve diğer büyük şehirleri geri almak

Yeniden değerlendirme döneminde dış politika

Erdoğan, son on yıldır tabanını Türkiye'yi küresel bir güce dönüştürme sloganı altında topladı. Bu da uluslararası ilişkilere ve dış politikaya Erdoğan'ın siyasetinde en önlerde bir yer kazandırdı.

Ancak Erdoğan'ın dış politikası, 2013 yılından beri birçok cephedeki gerilimle darbe aldı. Siyasi tecridin sıkıntıları hissedildikten sonra ilişkilerin gergin olduğu ülkelerle yakınlaşmaya başlamak için 2021 yılını beklemek zorunda kaldı.

Erdoğan'ın yeni dışişleri bakanı olarak Hakan Fidan'ı seçmesi, en azından şimdilik bu politikasını sürdürmeye niyetli olduğunu gösteriyor. Önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Erdoğan’ın sözcülüğünü yapmakla yetinmişti.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) başkanlığından dışişleri bakanlığına geçen Hakan Fidan ise hassas dış politika konularında geniş bir deneyime sahip ve argümanlarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a etkili bir şekilde sunabilmesi ile tanınıyor.

Batılı ülkelerle ise ilişkiler halen gergin. Avrupa Birliği (AB), NATO ve ABD içinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batı karşıtı duygulara ve iradeli bir zihniyete sahip otoriter bir lider olduğu algısı hâkim. Birçoğu, Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin geleneksel Batılı ittifaklarından yavaş yavaş uzaklaştığını düşünüyor ve onu güvenilir bir ortak olarak görmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Batı'nın her zaman kendisine karşı çalıştığına inandığından, bu duygular karşılıklı olarak paylaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre 2016 yılındaki darbe girişiminin arkasında ABD var. AB, Türkiye'yi üyeliğe kabul etmiyor ve NATO’daki müttefikler Suriye'de YPG/PKK'yı destekliyor.

Erdoğan'ı desteklemeyenler de dahil olmak üzere Türk halkının çoğunluğu, Batı'nın Türkiye'yi uzaklaştırdığına inanıyor. Her ne kadar iki taraf arasında karşılıklı güvensizlik ve nefret olsa da iki taraf da diğerini tamamen kaybetmekten çekiniyor.

Batı, Erdoğan'ı tamamen kendinden uzaklaştırmak istemiyor, aksine onu kendisine yakın tutmak istiyor. Türkiye ise Batı ile bağlarını kesmeden biraz da olsa kışkırtmaya çalışıyor.

Türkiye ile ABD arasında geçtiğimiz mayıs ayında yapılan seçimlerin ardından iki görüşme gerçekleştirildi. Ukrayna'yı Kurtarma Konferansı'nın (URC2023) oturum aralarında Dışişleri Bakanları Fidan ve ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Londra'da bir araya geldi. İki bakanın yardımcıları ise Londra görüşmesinden birkaç gün sonra Türk-Amerikan stratejik mekanizması çerçevesinde Washington'da bir araya geldiler.

“Türkiye’de muhalefete oy veren milyonlarca seçmen öyle panik halinde ki yarın seçim olsa büyük çoğunluğu sandık başına gitmez.”

NATO müttefikleri ABD ve Türkiye arasındaki bazı ciddi sorunların arasında şu an öne çıkan iki büyük sorun var. Bunlardan biri İsveç'in NATO üyeliği, diğeri Türkiye'nin uzun zamandır beklenen F-16'ları satın alması.

NATO, İsveç'in üyelik sorununu temmuz ayı ortalarında Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta yapılacak NATO zirvesinden çözsün ya da çözmesin sonuç, Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerin hangi yöne gittiğini gösterecek.

ABD ve NATO müttefikleri, kararın tamamen Erdoğan'a bağlı olduğunun farkındalar. Erdoğan eğer isteseydi Türkiye'nin İsveç’in üyeliğine itirazı anında ortadan kalkardı.

Türkiye'nin AB’ye üyelik müzakereleri, Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve demokrasi konusundaki kaygılar ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan ve Fransa'nın bu üyeliğin önüne koydukları engeller nedeniyle 2018 yılında donduruldu.

Her iki tarafta da radikal bir değişim olmadıkça durumun değişmesi mümkün görünmezken, Türkiye-AB ilişkilerinde zaten büyük bir engel olan GKRY, daha büyük bir soruna dönüşecek. Çünkü Kıbrıs Rumlarının tutumundan bıkmış olan Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) gelecekteki herhangi bir müzakerenin temeli olarak görmeye kararlı.

Türkiye ile batılı ülkeler arasındaki ilişkiler halen gergin ve Avrupa Birliği (AB), NATO ve ABD içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Batı karşıtı duygulara ve iradeli bir zihniyete sahip otoriter bir lider olduğu algısı hâkim.

Ardından Türkiye'nin Rusya ile daha yakın olması Batı’da kin ve öfke uyandırdı. Türkiye, tahıl anlaşmasındaki rolünden ötürü övülse de ABD ve diğer bazı Batılı ülkelerin, Türkiye'nin Rusya'nın yaptırımları aşması için bir cankurtaran simidi rolü oynamasına karşı uyarmaya ne kadar hevesli oldukları biliniyor.

Türkiye-Rusya ilişkileri, Erdoğan ve Putin arasındaki şahsi ilişkilere bağlı ve iki lider, farklı karakterlere sahip olsalar da ülkelerinin liderleri olarak iyi anlaşıyorlar.

Nasıl ki Putin Türkiye'deki seçim sürecinde Erdoğan'ı desteklediyse, Erdoğan da Wagner Grubu’nun isyanı ile karşı karşıya kaldığında vakit kaybetmeden Putin ile temasa geçerek kendisini desteklediğini ifade etti.

Erdoğan'ın bu jesti olumlu karşılanırken, iki lider arasındaki bağları daha da güçlendireceğine şüphe yok. Bu da Suriye gibi bazı yerlerde çözümü kolaylaştırabilir ama Erdoğan'ın Batı ile hali hazırda bozuk olan ilişkilerini daha da gereceği de bir gerçek. Batı pragmatik davranmadığı ve Erdoğan ile Putin arasındaki ilişkilerden çıkar sağlamaya çalışmadığı sürece bu böyle devam edecek.

Erdoğan iktidarı sırasında Türk dış politikası daha çeşitli hale geldi. Kafkasya ve Orta Asya ile Afrika, her biri konumu ve avantajları nedeniyle ön saflarda yer aldı. Ancak küresel siyasetin odak noktası haline gelen Asya, Türkiye'nin radarına daha az takılmaya başladı. Eski Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ‘Yeniden Asya Girişimi’ni duyurdu ama içeriği doldurulamadı. Türkiye, önümüzdeki dönemde bu girişimi yeniden gündeme getirme kararı alabilir ve Çin, Japonya ve diğer Asya ülkeleriyle daha fazla yakınlaşabilir.

Erdoğan liderliğindeki Türkiye, ‘Arap Baharı'ndan sonra siyasal İslamcıların yanında yer aldı. Bu da aralarında Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) bulunduğu bazı Arap ülkeleriyle ilişkilerin bozulmasına neden oldu.

Türkiye, yayın ve propaganda gibi faaliyetleri Türkiye topraklarından sürdüren Müslüman Kardeşler’in (İhvan-ı Müslimin) diğer ülkelerden kaçan üyeleri için bir sığınak haline geldi.

Ancak Müslüman Kardeşler'in Araplar arasında uzlaşı çabalarında başarısız olması üzerine Erdoğan da diğerlerinin safına katıldı. Müslüman Kardeşler ile ilişkilerinde bazı düzenlemelere gitti. Bunlar arasında ülkedeki faaliyetlerini azaltmak ve bazı durumlarda sona erdirmek de vardı.

Bu adımlar, ilişkilerin sorunlu olduğu Arap ülkeleriyle uzlaşının önünü açtı. Erdoğan’ın artık gelişen ilişkilerden yararlanmak isteyeceğine şüphe yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gözünü Körfez ülkelerinin sermayesine ve yatırımına dikerken, ekonomik çabalar ve fırsatlar, ekonomiyi çeşitlendirmek amacıyla yeni yatırım ve ticaret fırsatları arayan Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bel kemiğini oluşturacak gibi görünüyor.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gözünü Körfez ülkelerinin sermayesine ve yatırımına dikti. Ekonomik çabalar ve fırsatlar, ekonomiyi çeşitlendirmek amacıyla yeni yatırım ve ticaret fırsatları arayan Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bel kemiğini oluşturacak gibi görünüyor. BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed Al Nahyan, geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi ziyaret ederek İstanbul'da Erdoğan'la birlikte Şampiyonlar Ligi finalini izledi. Muhammed bin Zayed bundan sadece birkaç gün sonra, Abu Dabi'de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmed Şimşek'i kabul etti. İki taraf arasındaki görüşmede ekonomik iş birliği fırsatları ele alındı.

Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin de özellikle Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin büyükelçiler düzeyine yükseltileceğini açıklamasının ardından, diğer üç büyük dosya ile ilgili yakın zamanda bir araya gelmeleri bekleniyor. 

Türkiye ile başta Mısır olmak üzere bazı Arap ülkeleri arasındaki gergin ilişkiler, başta Libya dosyası olmak üzere Türkiye'nin bu ülkelerin endişelendiği dosyalarla ilgilenmesi nedeniyle kötüleşti.

Suriye ile normalleşme çabalarına rağmen, önümüzde oldukça engebeli bir yolun olduğu pek çok zorluk devam ediyor. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in kararlılığının yanı sıra farklı gündemleri, öncelikleri ve birbiriyle ilişkili sorunları olan çok sayıda aktörün işin içine dahil olması, durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Erdoğan'ın göze çarpan güçlü yönlerinden biri, destekçilerinin siyasi bir deha olarak gördüğü pragmatizmi. Rakipleri ise bu pragmatizmi, güç durumlar karşısında kişisel çıkarlarına en uygun düşecek biçimde davranmak olarak görüyor ve eleştiriyorlar. Erdoğan, stratejik değişimler yapma ve bunları seçmenlerine ikna edici bir şekilde gerekçelendirme becerisini gösterdi ve genellikle bu değişimlerin sonuçlarının sorumluluğunu almaktan kaçındı.

Öte yandan, güçlü ve yetenekli bir muhalefetin olmaması, kontrolsüz ve rakipsiz kaldığı için Erdoğan'ın ülkeyi kendi bildiği şekilde yönetmeye devam etme imkanını da artırıyor.

*Emekli Büyükelçi Ömer Önhon’un bu yazısı Şarkul Avsat tarafından Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

Şark'ul Avsat

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNDEM EKONOMİ POLİTİKA DÜNYA MEDYA SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SAĞLIK MAGAZİN KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİK YAŞAM BUGÜN NEYE ZAM GELDİ DİKKAT! İLGİNÇ HABERLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Yeni Günaydın