Yeni Günaydın
Geri

Devletin Büyümeyen Çocukları Ne Yapıyor?

Devlet yurdunda büyümüş çocuklar, arkadaşlıklarını "Yetimler Whatsapp" gurubuyla devam ettiriyor.
Devletin Büyümeyen Çocukları Ne Yapıyor?
Haberler / Yaşam
2 Haziran 2022 Perşembe 14:45
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

'Yetimler WhatsApp' grubundan tesadüfen haberim oldu. Grup yetiştirme yurtlarında büyümüş ve arkadaş olmuş kişilerden oluşuyor. Çoğunluğu 18 yaşından sonra 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu yasasından yararlanarak devlet memuru olmuş.

Memurluk dışında başka işler yapanlar da var, memurluk yaptıktan sonra sokağa dönenler de... 

'Yetimler WhatsApp' grubunun üyelerinden birisi 7 senedir devlet memurluğu yapan Yasin Yakamoz.18 aylıkken ailesi tarafından terkedilen ve 18 yaşına kadar yetiştirme yurtlarında büyüyen Yasin'e ismini polisler koymuş.  

İlk soyadını ise Zeytinburnu'ndaki Demirciler sitesinden alıyor, ailesi tarafından oraya bırakılmış. Yasin 7 yaşındayken kendisi de yurtta büyüyen 3 yaş büyük abisi bir televizyon programına çıkarılıyor, ailesini buluyor.

Ailesi ortaya çıkıyor, ancak yurtta kalmaya devam ediyorlar. Ailesi abisini de Yasin’i istemiyor. Mahkeme süreci işliyor, Yasin'e ve abisine koruma kararı çıkartılıyor. Doğum tarihlerini ve gerçek soyadlarının Cebe olduğunu öğreniyorlar.

Yasin, Cebe soyadını kabul etmiyor. Soyadını değiştirmek için tekrar mahkemeye başvuruyor. Yakamoz soyadını alıyor.

Sorduğumda özel bir anlamı olmadığını, ancak ailesinin soyadını taşımak istemediğini söyledi. "Belki de bu isim bana umut olur diye düşündüm" diye ekledi ama...

Anlattığına göre grupta eski arkadaşlarıyla buluşmalar da planlıyorlar, eski günleri de anıyorlar. Ama en çok geleceği konuşuyorlar.

"GEÇMİŞİ UNUTMAZSAM, GELECEĞE YER KALMAYACAK"

Yasin yurttan çıkanların hayat çok geriden başladığını ve topluma karşı büyük bir güvensizlik duygusu içinde yaşadığını söyledi.

Yurttan çıkanlarda genel olarak bir güven problemi var. Başta anne babasından kazık yediği için. Yurt hayatı bittikten sonra görüşen arkadaşlar bile birbirine temkinli yaklaşıyor. Maddi ya da başka çıkarı var mı soruları herkesin de aklında oluyor. Zaten yurttan yeni çıkanlar büyük maddi problemler yaşıyor. En iyi ihtimalle memur olanlar ilk olarak bankadan kredi çekmek zorunda kalıyor, senelerce o yükün altında eziliyor. O yüzden herkes maddi olarak birbirine karşı temkinli yaklaşıyor.

- Bu güvensizlik dışarıda arkadaşlık kurmanıza engel mi?

Evet, herkese karşı bir güven sorunu oluşuyor. Bunun için psikolojik tedavi görenler de oluyor. Ama genel olarak bu güvensizlik duygusu ile yaşıyoruz. Kimseye güvenemeyince daha içe kapalı, kendi kendine yeten ortamlara girmeye çalışanlar oluyor. Uyuşturucu ortamı da mesela bunlardan birisi oluyor. 

Yurtta büyüyen çocuklar okulda da dışlanabiliyor. Sonuçta bir okulda, bir sınıfta kimin yetiştirme yurdundan geldiği biliniyor. O çocuk arkadaşları tarafından dışlanıyor, kimi zaman veliler dahi çocuklarını 'yaklaşma ona' diyerek tembihliyor. Bu gibi şeyler ekstra bir güvensizlik duygusu yaratıyor.

Normal bir çocuk okulda öğrenemediklerini ailede öğrenebilir. Konuşmayı öğrenmek gibi, duyduklarınla öğreniyorsun. Yurtta büyüyen çocuk okulda dışlanıyor, kendini derslere de veremiyor. Eğitimi güdük kalıyor. Okulda öğrenemediğini soracağı bir ailesi yok, gündelik muhabbetlere dahil olamıyor.

Okuldan yurda döndüğünde sadece kendi gibi çocuklarla sohbet ediyor. Hayata dair temel şeyleri öğrenemiyor. Normal insanlara çok çok basit gelebilecek temel bilgilerden haberi olmuyor. Hayata dair bir cahillik içinde oluyor, bu da güvensizlik yaratıyor. Yani bu güvensizlik meselesi bir sarmal gibi...

Mesela yetiştirme yurdundan çıkmış bir kadın arkadaşımız vardı. Siz belki inanmazsınız, bir çocuğun meydana gelmesi için erkek spermlerinin gerektiğini bilmiyordu. Öyle olunca korunması gerektiğini de bilmiyor. Hamile kaldı. Böyle normal insanlara komik gelecek ya da anlamsız gelecek çok örnek var. 
Bunlar yurtta büyüyen her çocuğun bildiği sorunlar. O WhatsApp grubunda da bu sorunları konuşuyoruz. Eski günleri ananlar oluyor, hüzünlü şarkılar atanlar oluyor.

- Başka neler konuşuyorsunuz?

Genelde yurtta yaptığımız afacanlıkları konuşuyoruz. Buluştuğumuz zamanlarda da öyle oluyor. Arkadaşlarımızın neler yapıp ettiğini konuşuyoruz. Kötü şeyleri pek konuşmuyoruz, ya da şakayla karışık konuşuyoruz.

Hatırlamak istemeyenler oluyor. Ben de öyleyim, artık pek buluşmalara gitmiyorum. 'Geçmişi unutmazsam geleceğe yer kalmayacak' mantığıyla hareket ediyorum.

"YETİŞTİRME YURDUNDAN ÇIKIP, KENDİ ÇOCUĞUNU YETİŞTİRME YURDUNA BIRAKANLAR VAR"

- Çok deşmek istemiyorum ama mesela hafızanızdan çıkmayan kötü anılar var mı?

Nazlı vardı. Bir gün öncesinde annesi yurda görüşmeye gelmişti. Kızlar katı üst kattaydı. Ertesi gün bağırış sesleri duyduk. Aniden uyandım. Yukarıdaki yatakhaneye koştuk. Öldüğünü gördük. Ama nasıl öldüğünü anlamadık, kan falan yoktu.

O dönem o olayı gören çok kişinin psikolojisi bozuldu. Görevliler hiç açıklama yapmamıştı. 'Cinler öldürdü' diye söylenti yayılmıştı. Biz de senelerce öyle sandık. Hiç unutamadığım bir olaydır.

- Yurttan çıkanlar bu bahsettiğiniz şeylere rağmen hayatını nasıl kazanıyor? Zorluklar yaşıyor musunuz?

Benim gibi memur olanlar çok var. Ama mesela memur olduktan sonra uyuşturucu bağımlılığını bırakamadığı, kendini düzene sokamadığı için memurluktan atılan bir arkadaşım da oldu. Sabah kalkıp işe gelemiyordu. 

Çocuğu olan bir kadın arkadaş oldu. Çocuğunu bırakacak güvendiği birisini bulamadı. O da memuriyetten ayrılmak zorunda kaldı. 

Yetiştirme yurdundan çıkıp kendi çocuğunu yetiştirme yurduna bırakanlar bile oluyor. Zincirleme oluyor. Hayatını sürdüremiyor, kendi çocuğunu da bakamıyor. Kendi çocuğu da yetiştirme yurdunda büyüyor, böyle örnekler de var.

İyi yerlere gelenler de var. Memur olup müdür olanlar da var, ama genelde kötü durumlarda yaşıyoruz. Tinerci olan da var, konsomatris olan da var. Memuriyeti yürütemedikleri için böyle oluyor.

O çevrelerde çalışan, yurtta büyümüş insanlar olduğu için de geçişleri zor olmuyor.
Polis ya da asker olan da çok var.

- Medyada yetiştirme yurdunda yaşanan taciz ve şiddet olaylarını gördüğünde ne hissediyorsun? Tarikat yurtlarında baskılardan dolayı intihar eden gençler oldu. Kendi aranızda bunları da konuşuyor musunuz?

Konuşuyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Bizim zamanımızda da böyle şeyler duyuyorduk. Hepsi de basına çıkmıyordu. Üstü kapatılıyordu. Biz de kaldığımız yerden yaşamaya devam ediyorduk. Duygularımızı kaybediyorduk, kanıksama gibi değil ama o haberleri duyduğumda artık bir şey hissetmiyorum.

Benim başıma gelmedi, ama şahit oldum. Şikayet etmeye korktuğumuz da oluyordu. Bunu yapan kişiler yurt çalışanı olduğu için başımıza ne geleceğini bilmiyorduk.

Yurtlarda kız erkek ayrımı var. Çocuklar karşı cinsi bilmiyor, cinselliği kendi cinsiyeti ile öğrenmeye çalışıyor. Yurtlardaki sistem askeri sistem gibi; hiçbir şey bilme, ye, iç, yat...

Cinsellik konusunda da bir cahillik gelişiyor. Erkek çocukları birbirleriyle ilişkiye girebiliyor. Akşam olunca koca yurtta sadece bir nöbetçi öğretmen kalıyordu.

Benim bir iki kişiyi yakaladığım olmuştu. Tepki göstersen, öğretmene söylesen de bir şey olmuyor. Çocuk da öyle bir yönelim başlıyor. Toplumda dışlandığı yetmezmiş gibi yurtta da dışlanmaya başlıyor.

- 'Sleepers' diye bir intikam filmi var. Islah evine düşmüş 4 gencin hikayesini anlatıyor. Gardiyanlar tarafından taciz ediliyorlar, dayak yiyorlar. Sonra intikam alıyorlar. Türkiye'de de benzer konulu 'Suskunlar' isimli bir dizi yayımlandı. Bunları izlediniz mi?

İkisini de bütün yetimler izlemiştir. Çünkü kendinden bir parça bir şeyler olup olmadığını merak ediyorsun. Suskunlar dizisini de seviyordum. Gerçekçi gelmese de anılarımız depreşiyordu.

Arkadaşlarımız arasında grupta dizinin de sohbetini yapıyorduk. Karakterleri birbirimize benzettiğimiz oluyordu.

- Neden gerçekçi gelmiyordu?

Bizde duygu yoksunluğu oluyor. Filmlerde intikam var, bizde büyük intikam duyguları oluşmuyor. O kısmı pek gerçekçi değil...
- Duygu yoksunluğunda kastınız bir duyarsızlık gibi mi? Merak ettiğimden soruyorum. Mesela yetiştirme yurdunda yetişenlerin belli siyasi görüşleri oluyor mu? 

Büyük oranda olmuyor. Hayata dair cahil oluyoruz, geriden geliyoruz. Yetişkin çocuklar oluyoruz diyebilirim. Yaş büyüyor ama çocuk...

Büyük oranda böyle, istisnalar vardır. Sudan çıkmış balık gibi, toplumdan korkan bir insan...  Bahsettiğim tip bir insanın ne yönde bir siyasi görüşü olabilir?

"BİR AİLE FACİASINA DAHA SEBEP OLMAK İSTEMEDİM"

Yasin beni yetiştirme yurdundan çıktıktan sonra devlet memuru olan bir arkadaşıyla da tanıştırdı.

Arkadaşı Savaş Keskin'in yurt serüveni 2014 yılında başlamış. Şu an 24 yaşında.

Doğduğunda annesi evi terk ediyor. Babası sonradan başka bir kadınla evleniyor. Savaş 4 yaşındayken üvey annesi babasını zehirleyerek öldürüyor. Sebebini bile tam olarak bilmiyor, araştırmak da istememiş.

Üvey annesi hapisten çıktıktan sonra da hiç görmemiş. Amcasıyla beraber 4 yaşındayken Samsun'dan İstanbul'a gelen Savaş, 12 yaşında diğer amcasının yanına geçiyor. 

2014'ün Aralık ayında amcasının işleri kötü gidince Savaş'ı Samsun'a göndermek istiyorlar. Yaşadığı travmalardan dolayı dönmek istemiyor, okuldaki öğretmenlerinin yönlendirmesiyle aklına yetiştirme yurduna gitme fikri giriyor.

Yanında kaldığı amcasının ailesinin de durumdan rahatsız olduğunu hissettiğini söyledi.

Savaş, o yılları anlatırken 'bir aile faciasına daha sebep olmak istemedim' dedi.

Sonrasında olanları ise şöyle anlattı:

Amcamı okuldan çağırdılar. Amcam sağ olsun benim iyiliğimi düşündüğü için yurtta kalmama onay verdi. Diğer aile bireylerini de ikna ettim. Amcam polise imza verdi. Yurda geçtim.

"ÇOCUĞUNU 'BARİ MEMUR OLSUN' DİYEREK YURDA VEREN AİLELER VAR"

İlk 15 gün Ayvansaray'daki yurtta kaldım. Orası ilk adım istasyonudur, askerdeki acemi birliği gibi bir yer. O dönemin idari kadrosu, personeli, öğretmenler... Belki de çok şanslıydım. Farklı bir yurtta kalsaydım başka şeylerle karşılaşabilirdim. O zaman müdürlük yapan Faruk hocamız vardı, biz ona Müdür Baba derdik.

- Yurtlar arasında şartlar değişiyor muydu?

Evet, değişiyor. Eğitimden uzaklaşmış, suça yönetilmiş çocukların kaldığı yurtlar var. Hocalarımızın bazıları da yaramazlık yaptığımızda bizi oralara göndermekle tehdit ederdi. Oradan gelenler de oranın soğuk bir ortam olduğunu, adaletsizlikler olduğunu anlatırdı. Benim kaldığım yurtta çok şükür öyle bir durum yoktu.

- Siz yurda geç yaştan girmiş birisiniz. İlk gün ne hissetmiştiniz?

İlk yurda girdiğim günü hatırlıyorum. Amcanım beni yurda bırakmasını hatırlıyorum. Çaresiz bir bakışı vardı, hiç unutmuyorum. Hiç unutamadığım kötü bir andı. 

Ayvansaray yurdu Haliç köprüsünün altındadır. Uyumadım, sahile çıktım. Yurdun içinde bir alan... Dışarı çıktım, kendi kendime 'Neden ben buradayım? Neden ben?' diye sordum. İlk 15 gün böyle geçti. 

Sonra Halkalı yurduna gittim. Orada tadilat vardı, savaş alanı gibiydi. Ve kışın ortasında camlar yoktu. 'Ben nereye geldim?' demiştim.

Zaman içinde yurt düzelmeye başladı. Sonra her şey yerine oturmaya başladı. 3 seneye yakın orada kaldım. 2017 yılında yurttan çıktım ve sonrasında memur oldum.
- Memur olduktan sonra yurttan arkadaşlarınıza görüşmeye devam ettiniz mi? Yaşamınızı nasıl sürdürdünüz?

Görüşmeler oluyor. Farklı kurumlarda memurluk yapan arkadaşlarımız var. Yurttaki arkadaşlık dışardaki arkadaşlık farklı oluyor. Yurttan çıktıktan sonra sudan çıkmış balık gibi oluyorsun.

Kimseye güvenmiyorsun, insanları aslında tanıyamadığını fark ediyorsun. Artık elinde yurt imkanları da olmuyor. 

Ben yurttan çıktıktan sonra ilk olarak daha önce yurttan çıkmış arkadaşların yanında eve çıktım. Kira derdi, faturalar, ulaşım... Birden bunlarla karşılaşınca neye uğradığını şaşırıyorsun. 

O zaman henüz memur olmaya hak da kazanmamıştım, asgari ücretle çalışıyordum. Kadın giyim üzerine çalışan bir yerde modelist yardımcılığı yapmaya başladım. Lisede okuduğum o işle alakalıydı.

Yani asıl mesleğim moda tasarım diyebilirim, ama şu an şartlardan dolayı memurluk yapıyorum.
Yurttan çıkanlardaki maddi konularda biraz saflık olabiliyor. Daha kolay kandırılabiliyoruz. Ben de maddi olarak biraz bu yüzden sıkıntı yaşıyorum. Renkli dünyalarda çabuk inanabiliyoruz.

- Memurluk dışında başka işleri tercih edenler oldu mu?

Memur olarak mutlu olmayacağını düşünen ve başka işlere yönelen arkadaşlarımız var. Kafe işleten bir arkadaşım var, iyi para kazanıyor. Ama benim gibi birçok kişinin başka çaresi olmuyor. Zaten sorunlarımız var, daha kötü şartlara düşmek istemiyoruz.

Memur olduktan sonra meslekten atılan bir arkadaşım oldu. Kurumda kavga etmiş, daha bir senesi dolmadan atılmış. Memurluğa alışmayan arkadaşlarımız da çok oluyor.

Kurnazlık yapan aileler de var. Çocuk belli bir yaşa gelince ailesi 'Bundan bir şey olmayacak, bari memur olsun' diye yurda veriyor.

Ben bunu şöyle gördüm. Bizimle yurtta kalan belli çocuklar, yurttan izin alıp ailesinin yanına gidiyordu. Üstünde koruma kararı da var. İzin aldığında ailesinin yanına gidiyor, ama yurtta gözüküyor.

Üstüne çocuk devletten harçlık alıyor. Denetlendiği de söyleniyordu, ama böyle şeyler oluyordu. Kendi arkadaşlarımız arasında bile şakayla karışık 'Çocuğum adam olmazsa yurda veririm' diyenler oluyor. Şakaylar karışık ama her şakada ciddilik payı var.

ANALI BABALI YETİMLER

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verileri şu an bu 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu kapsamında yasadan yararlanarak devlet memuru olarak görev yapan 60 bin kişinin olduğunu söylüyor.

Savaş'ın söylediği gibi, çocuklarını memur olması için yetiştirme yurduna bırakan ailelerin olduğunu konuyu biraz araştırınca görüyorsunuz. 
Bundan tam 16 yıl önce basına bunun suiistimal edildiği ve bazı aileler tarafından çocukların memur olması için yetiştirme yurduna bırakıldığını yönünde demeç veren dönemin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, yurtlarda yetişen çocukların ilgili yasanın sağladığı güvence yüzünden başka hayal kurmadığını ve üniversite sınavına hazırlanmadığını da söylüyordu.

Aradan geçen yıllarda suiistimallerin azaldığını söyleyenler var. Devlet suiistimalleri önlemek için bazı şartlar getirmiş; ancak aynı zamanda yetiştirme yurdunda kalanlar için sınav şartı da kaldırılmış. Kendisi de bir yetiştirme yurdunda büyüyen karikatürist Demirhan Kadıoğlu da 2020 yılında Ali Kemal Erdem'e verdiği röportajda bazı ailelerin ileride memur olsun diye çocuklarını yetiştirme yurtlarına verdiklerini söylemişti.

Kendisine konuyu yeniden sorduğumda devletin her suiistimal için tedbir alacağını, dikkat etmeye başlayacağını, aslında devletin yurttan çıkan çocuklara memur olma hakkı tanıyarak bir işleyiş açısından risk aldığını anlattı. Kadıoğlu, yurtlarda yetişen çocukların başkaldırmaya eğilimli olmasa bile alternatif bir hayat tarzından geldikleri için alt üst hiyerarşisine uymalarının zaman alacağını, ancak bunu aşan çocukların kötü alışkanlıklardan kurtulduğunu ve kademe atladığını belirtti.

Yetiştirme Yurtlarından Ayrılanları Koruma, Yardımlaşma ve Sosyal Dayanışma Derneği Başkanı Salih Çetin, yurttan çıkanlara memur olma hakkına tanıyan yasayı suiistimal eden ailelerin azaldığı, devletin gerekli önlemleri aldığını söyledi.

2018 yılından sonra sınavsız memur atamalarının başladığını söyleyen Çetin, artık ailelerinin gelir durumlarının incelendiğini, en az 2 sene yurtta kalma gibi yeni şartlar getirildiğini belirtti.

"BİR HAPİSHANEDEN ÇIKIP DİĞERİNE GİRMİŞ GİBİ OLDUM"

Yasin Yakamoz ve Savaş Keskin'in söylediği gibi, memur olma hakkı kazandığı halde devam ettiremeyen, meslekten atılan ya da memurluğu istemeyen birçok arkadaşları olmuş.

Kimisi bütün çabalarına rağmen madde bağımlılığı nedeniyle düzenli bir hayat kuramamış, kimisi de para kazanmak için başka yolları tercih etmiş.

Yetiştirme yurdunda büyüdükten sonra 1 seneye yakın bir süre memurluk yapan H. de başka bir hayat seçmiş. Şu an bir gece kulübünde konsomatris olarak çalışıyor.

Kendisiyle yüz yüze görüşemedim ancak kısa da olsa önemli şeyler söyledi.  Memuriyeti neden bıraktığını sorduğumda kurumda uğradığı tacizlerden bahsetti: 

Daha önce yurttan kaçıp aynı işi yapmıştım, bu yüzden farklı gözle bakıyorlardı. Sürekli taciz ediliyordum, rahatsız edici bakışlar üstümdeydi. Zaten yurt hayatı son zamanlarda işkence gibi gelmeye başlamıştı. Memurluk da devamı gibi oldu. Bir hapishaneden çıkıp diğerine girmiş gibi oldum.

2010 yılında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın talimatıyla hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunulan rapor da yurtlarda idare baskısından kaçarak Taksim'deki barlarda konsomatrislik yapan birçok genç kız olduğunu ortaya koyuyor. 

Independent Türkçe - Onur Dalar

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNDEM EKONOMİ POLİTİKA DÜNYA MEDYA SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SAĞLIK MAGAZİN KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİK YAŞAM BUGÜN NEYE ZAM GELDİ DİKKAT! İLGİNÇ HABERLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Yeni Günaydın