Her sene milyonlarca hayvan; tıbbi ve akademik gerekçelerle, ilaç ve kozmetik gibi sektörler için kullanılıyor.
Deneyler, hayvanların beden bütünlüklerini bozup çoğunlukla ölümlerine sebep oluyor.
Hayvan deneylerinin tarihçesi
Eskiçağ deneylerini "viviseksiyon" başlığında incelemek yerinde olur.
Viviseksiyon ya da dirikesim, insan veya hayvanı kesip biçme işlemine deniyor.
İnsanlar üzerinde yapmasa da, Aristo'nun hayvanlar üzerinde cerrahi işlemler uygulamıştı. Milattan önce 500'lü yıllarda Krotonlu Akmaeon'un ve milattan önce 100'lerde Bergamalı Galen'in dirikesim yaptığını biliyoruz.
O zamanlarda hayvanlar, daha çok insan bedenini anlamak için kesilip inceleniyordu.
Ortaçağda da hayvan deneyleri devam etmişti. İtalya'da, halka açık alanda hayvanlar buna maruz kalıyordu.
Modern çağlardan önce, hayvanların ruhsuz varlıklar olduğu düşüncesi yaygındı. Onların acıya karşı duyarsız oldukları düşünülüyordu. Bu sebeple, hayvanlar üzerinde acımasız uygulamalar gerçekleşti.
Bugün sözde hayvan haklarından bahsetsek de, hayvan deneyleri bağlamında ortaçağda yaşayan bir hekimden daha barışçıl değiliz. Hatta tüketim çılgınlığı ve endüstri çağında, hayvanların maruz kaldığı şiddet katbekat arttı.
Bugün hayvanların deneylerde kullanıldığı alanlardan bahsedecek olursak eğitim, akademi (bilim), kozmetik ve ilaç sektörü ilk sıralarda yer alıyor.
Eğitim alanındaki hayvan deneyleri
Öğrencilerin gözlemci ya da uygulayıcı olarak katılım sağladığı deneylerde birçok hayvan öldürülür.
Bazı deneylerde hayvan ölüleri kullanılır, bazı deneylerde de hayvanın direkt olarak öldürülmesi söz konusu.
Öğrenciler, hayatlarının geri kalanında hayvanları öldürmese de üniversitede böyle bir uygulamaya maruz bırakılırlar.
Özellikle veterinerlik fakülteleri, hayvanları yaşatma ve iyileştirme maksadı taşımalarına rağmen ironik biçimde hayvanların nasıl kesilip biçileceğine ve sömürüleceğine dair yöntemler geliştiriyor.
İlaçlar ve molekül keşfi
Üretilen ilaçların hemen hepsinde hayvan sömürüsü var.
Bir ilacın patent alıp piyasaya sürülebilmesi için, öncelikle hayvanlar üzerinde denenmesi gerekiyor.
Yan etkileri incelenip bir sorun çıkmazsa, bu sefer gönüllü insanlar üzerinde deneyler yapıyor.
Ancak 10 yıl sonra ürünün patenti bittikten sonra, yeni firma direkt olarak gönüllü insanlar üzerinde yan etki deneyi yapıp ilacı tekrar piyasaya sürebilir.
Yani; ilaç sektöründe hayvan deneyleri, molekül keşfi esnasında yapılıyor.
Etik ve vicdan üzerine temellendirilmesi gereken bilimin maksadı, moleküller keşfedilirken hayvanların denenmemesi için alternatifler üretmek olmalı. Bu konuya en sonda değineceğim.
Kozmetik ve diğer kimyasallar
Tavşan Ralph'i hepiniz hatırlarsınız. Kendisi kozmetik ürünler için hayvan deneyleri yapan bir şirkette işçiydi.
Bu kısa animasyon, hayvanlar üzerinde deneylerin ne kadar yıkıcı olduğunu gösterdi.
Yeni ürünlerin insan cildi üzerindeki etkilerinin araştırılması için, öncelikle hayvanlar üzerinde test yapılır.
Hayvanlar zorla soluma, cilt, karın ve kas içine kimyasal enjekte etme gibi sayısız eziyete maruz kalırlar.
Hâlbuki kozmetik alanında deneysiz sertifikasına sahip sayısız muadil var.
Şampuandan vücut kremine, parfümden sabuna kadar her türlü bakım ve temizlik ürününü, hayvanlar üzerinde deney yapılmadan üretmek mümkün.
Bilimsel araştırmalar, davranış deneyleri
Uzun süredir internet dolaşımında olan bir TEDX konuşması var.
Fareler üzerine yüzdürme deneyi yaptıran konuşmacı, 15 ila 75 dk boyunca fareleri suya atıp, hangi dakikada pes ettiklerini hesaplamaya çalışıyor.
Normalde 15 dakika yüzme performansı gösterip boğulan fareler, 13. dakikada sudan çıkarılıp, kurulanıp tekrar suya atıldığında, 75 dakikaya kadar daha yüzebiliyor.
Bunun sonucu olarak "Pes etmeyin, umut vardır" çıkarımı yapılmış.
Bu depresyon deneyinin maksadını çok merak ediyorum doğrusu.
Bir farenin bir saat daha uzun süre suda boğulmadan çırpınması insanlık için neyi kanıtlıyor?
Bunun insanlığa faydası ne?
Velev ki bir faydası olsaydı bile, bunun için hisseden ve acı çeken bir canlının bir saat boyunca hayata tutunmaya çalışmasını izlemek nasıl bir vicdanın sonucu?
Hayvanlar, yıllardır bu gibi sayısız davranış deneyine maruz kalıyor.
Türcülük hayvan haklarını görmezden gelmemize sebep oluyor
Daha önceki yazılarımda da değindiğim türcülük, hayvan sömürüsünü açıklamak için önemli bir kavram.
Türcülük; hayvanların bizden aşağı, bizim de onlardan üstün varlıklar olduğumuz düşüncesini beraberinde getiriyor.
Hayvan deneylerinin türcülükten kaynaklandığını söylemek, sorunu anlamlandırmak için doğru bir tahlil olsa da, çözüm için yeterli değil.
Hayvanların bizim damak zevkimiz için öldürüldüklerini açıkladıktan sonra, bunun yerine bitkisel beslenmenin de gayet yeterli olacağını söyleyebiliyorum.
Hayvan deneyleri için de etik ve bilimsel alternatifler olduğunu açıklamanın, insanların deneysiz ürünlere yönelmeleri ve için gerekli olduğunu düşünüyorum.
Sizi kürk veya deri ceket giymekten vazgeçirmem, muhtemelen hayvan yemekten vazgeçirmemden daha kolay olacaktır. Çünkü, hayvan bedeninden oluşmayan ürünleri giyerek de pekâlâ kışı atlatacağınızı bilirsiniz.
Fakat insan sağlığı söz konusu olduğunda hayvan haklarını gözardı etmek çok daha kolaylaşır.
Elbette hayvan sömürüsünün hiçbir geçerli sebebi olamaz.
Nasıl ki insanları deneylerde kullanmak bugün çağdışı ve ilkel bir uygulama olarak görülüyorsa, bir sıçanı veya tavşanı da deneylerde kullanmak aynı şekilde görülmeli.
Bununla birlikte, özellikle tıp sektörü ve hastalık araştırmaları için insanlar; deneylerin mutlaka yapılması gerektiğine dair derinden bir inanç duyuyorlar.
Tıptaki teknolojik gelişmeler ve hayvan-insan biyolojik uyumsuzluğu gibi sebepler, aslında hayvan deneylerine ihtiyacımız olmadığını kanıtlar nitelikte.
Neden hayvan deneylerine ihtiyacımız yok?
Hayvan deneylerinin yapılmaması için bilimsel ve etik gerekçeler var. Bunları sıralayacak olursak:
Hayvan deneyleri yanıltır: Hayvanlar üzerinde yapılan testlerin yüzde 92'si sonraki aşamada insanlar üzerinde yan etkiye sebep olduğundan piyasaya sürülemiyor.
Hayvanlar ve insanlar arasındaki biyolojik uyumsuzluk: Hayvanlar ve insanlar farklı biyolojik yapıya sahipler. Dolayısıyla bir tavşan, fare ya da maymunda yapılan bir test insan bedenine yüzde 100 uyumlanamaz.
Alternatifler ürünler var: İlaç sektörü hariç hemen her ürünün vegan muadili var. Özellikle kozmetik sektöründe deneysiz ürünlere ulaşmak çok kolay. Artık birçok marka, cruelty free sertifikasına sahip. Fakat, bazı kozmetik devlerinin, hayvanlar üzerinde deney yapmasa dahi çevreye zarar verdiği için dolaylı yoldan hayvanlara da zarar verdiğini unutmamak gerek.
Alternatif metotlar var: Kök hücre ve insan derisi üzerindeki çalışmaların, bilgisayar programları ve teknolojik araçların gelişim göstermesi, hayvan deneyleri yerine alternatif metotların kullanılabileceğini kanıtlıyor.
Hiçbir hayvanın yaşam hakkını elinden alamayız: Sonuncusu ve en önemlisi, hayvan deneyleri etik değildir. Biz insanlar, kendi sağlık ve refahımız için hiçbir hayvanın beden bütünlüğünü bozamayız, onların hayatları boyunca laboratuvarlarda eziyet çekmelerine sebep olup kalıcı ruhsal sağlık sorunları çekmelerinin sebebi olamayız.