Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde "Anadolu Medya Ödülleri Töreni"nde konuşuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar:
"ANADOLU MEDYASI NE KADAR ETKİLİ OLURSA DEMOKRASİ KÜLTÜRÜMÜZ O DERECE GÜÇLÜ OLUR"
Bu güzel buluşmaya vesile olan herkese teşekkür ediyorum. Farklı kategorilerde ödüllerini takdim edeceğimiz kurumlarımızı, medya mensubu arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. İlk olarak Anadolu Yayıncılar Derneği olarak 14 yıl önce faaliyete başlayan kuruluşumuz, büyüdü, serpildi, maşallah ülkemizin dört bir köşesine dal budak saldı. Toplam 320 mahalli ve bölgesel radyo, televizyon, gazete, dergiyi bir araya getiren federasyonumuzun yoluna güçlenerek devam etmesinden memnuniyet duyuyorum. Anadolu Yayıncılar Federasyonu olarak kurumsal kimliğini güçlendiren kardeşlerime başarılar diliyorum. Halktan yana ve halka karşı kendisini sorumlu hissederek yayımcılık yapan mahalli medyanın yerini başka hiçbir kurum alamaz ve dolduramaz. Mahalli medyamız insanımızın talep, beklenti ve eleştirilerini aktarmada bir nevi köprü görevi yapıyor. Ülkemizin sosyal, kültürel ve ekonomik değerlerini sınırlı imkanlarla yansıtan Anadolu medyası ne kadar etkili olursa demokrasi kültürümüz o derece güçlü olacaktır.
"GÜNDEMİNİ MİLLETE VE MİLLETİN DEĞERLERİNE SABİTLEMİŞ YAYINCILIĞIN ÖNEMİNİ HER GEÇEN GÜN DAHA KAVRIYORUZ"
Siyasi hayatımızın tüm aşamalarında Anadolu yayıncılığının yanında olduk. Sizlere gereken her türlü desteği sağlamayı çalıştık. İnşallah bundan sonra da size sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Milletin karşısında kurumlanan ve konumlanan değil, milletin yanında dimdik duran 4. kuvvet olarak siz kıymetli Anadolu medyası mensuplarına kapımızın her zaman açık olduğunu özellikle ifade ediyorum. Rabbim muhabbetimizi ve dayanışmamızı daim eylesin diyorum. Gündemini millete ve milletin değerlerine sabitlemiş yayıncılığın önemini her geçen gün daha kavrıyoruz. Anadolu yayıncılığı yüzyüze geldiğimiz kritik kavşakların tamamında gerçekten takdire şayan duruş sergilediler. Sokaklarımızın ateşe verildiği Gezi olaylarında birileri 24 saat canlı yayınlarla Gezici vandalları överken sizler milletin yanında net tavır koydunuz. Sizler 17-25 Aralık yargı darbe girişiminde milli iradenin sesi oldunuz. 15 Temmuz gecesi birileri 'bekle gör' politikası izlerken demokrasimizi korkusuzca savundunuz.
"VİCDANI KURUMAYAN HİÇ KİMSE BÖTLE BİR ZULME SUSKUN KALAMAZ"
Anadolu yayıncıların vicdanlı ve ilkeli tutumlarını Gazze'deki katliamda da aynı kararlılıkla devam ettirdiklerini memnuniyetle takip ediyorum. İsrail güçleri tarafından Filistin'de şehit edilen gazeteci meslektaşlarınızın hatıralarına ve mücadelelerine sahip çıktığınız için sizleri tebrik ediyorum. Müslümanlığımızla birlikte insanlığımızın da sınandığı Filistin halkına karşı insani görevimizdir. Vicdanı kurumayan hiç kimse böyle bir zulme suskun kalamaz. Yıllardır bize basın özgürlüğü dersi veren Filistin topraklarında yaşananlara sesini çıkarmıyor.
"8 AYDA 150 GAZETECİYİ KATLEDENLER HALA BASIN HÜRRİYETİNDEN BAHSEDEBİLİYOR"
Medya ofisleri basılırken, haber kanalları kapatılırken, canlı yayında gazeteciler kurşunlanırken, dikkat ederseniz, Gezi olayları sırasında Türkiye'ye kamp kuranlardan hiçbir tepki yükselmiyor. 8 ayda 150 gazeteciyi katledenler hala basın hürriyetinden bahsedebiliyor. Merhum Ahmet Kaya ne diyordu, 'Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça'. Bunlarınki yalnızca tutarsızlık değil; aynı zamanda vicdansızlık, ilkesizlik, adaletsizlik ve tarafgirliktir. Elbette tarih zulüm karşısında susanlarla hakkı ve hakikati haykıranları kaydetmektir. Zor dönemde konuşanlar tarih önünde olduğu gibi insanlığın vicdanında da ibra olacaktır.
"BİZ TARİHİN DOĞRU TARAFINDA OLMANIN ÇABASINDAYIZ"
Bugün soykırım karşısında üç maymunu oynayanlar alınlarına yapışan kara lekeyi ömürleri boyunca silemeyecek. Biz tarihin doğru tarafında olmanın çabasındayız. Gazze'de ilk günden itibaren basın yayın organlarımız Filistinli mazlumların sesi oldu. AA ve TRT'miz Gazze'de işlenen cinayetleri tüm çıplaklığıyla dünyaya anlattı. İletişim Başkanlığımız toplantı, etkinlik, basılı ve görsel materyallerle Gazze için küresel vicdanı harekete geçirmeye çalıştı. Siyasi partilerimiz birkaç İsrail mühibbi dışında Filistinli kardeşlerimizle dayanışma içinde oldu. Sivil toplum kuruluşlarımız, üniversitelerimiz, gençlerimiz tek vücut olarak Gazzeli mazlumlara samimiyetle sahip çıktı. Milletimiz adına bundan büyük onur duyuyoruz. Filistinli kardeşlerimizi savunurken aslında insanlığı, barışı, adaleti, özgürlükleri savunuyoruz. Katliama tepki verirken gelecek nesillere huzurlu, adil dünyada yaşama umudunu miras bırakmayı hedefliyoruz. Bu çizgimizi sonuna kadar muhafaza edeceğiz. Mazlumun yanında zalimin de karşısında olmaya devam edeceğiz. Medyamız özellikle de merkez medyamız ülkemizde uzun yıllar vesayetin gölgesi altında görev yapmaya çalıştı. Bu vesayet sadece devlet içindeki oligarşik yapıların değil, Türkiye'de ekonomi ve paraya hükmedenlerin de vesayetiydi. Medyamız çoğu zaman darbeciler namına milleti denetledi. Milleti terbiye etti. Milleti sorguya çekti. Vatandaşa ayar vermeye çalıştı. Basınımızın tek parti dönemindeki ahvalini burada konuşmaya gerek dahi duymuyorum. 27 Mayıs darbesine hazırlık sürecinde cuntacıların basın bülteni gibi çıkan gazetelerini şimdi yüzümüz kızararak okuyoruz. 12 Eylül, 28 Şubat'ta aynı manşetlerin tekrar tekrar atıldığına şahit olduk.