Yeni Günaydın
Geri

Başörtüsüne Güvence Nasıl Sonuçlanabilir?

Başörtüsü serbestliğine güvence sağlayacak yasal düzenlemenin nasıl sonuçlanacağı merak ediliyor.
Başörtüsüne Güvence Nasıl Sonuçlanabilir?
Haberler / Gündem
7 Ekim 2022 Cuma 11:15
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

CHP ile AKP’nin kamuda başörtüsü serbestliğine güvence sağlayacak yasal düzenlenme gerektiğine ilişkin karşılıklı hamlelerinin hak ve özgürlükler açısından nasıl sonuçlanacağı merak ediliyor.

Türkiye’de özellikle 1990’lı yıllarda kadın hakları ve kılık-kıyafet özgürlüğü açısından tartışma konusu olan “başörtüsü veya türban” konusu, AKP iktidarı döneminde yönetmelik düzeyindeki engelleyici hükümler kaldırıldığından dolayı gündemden düşmüştü. Ancak Erdoğan başta olmak üzere AKP’li politikacılar, sık sık 1997 yılındaki 28 Şubat sürecinde özellikle üniversitelerde başörtülü öğrencilere uygulanan yasakları dile getiriyor; başörtüsü tartışmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki CHP iktidarı ve dönemini suçluyor.

Hafta başında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, “siyasi araç” olmaktan tümüyle çıkarılması ve sol parti kimliğiyle muhafazakar kesimler ile barışma fikriyle, başörtüsüyle ilgili yasal düzenleme yapılması girişimini başlattı.

CHP’nin tek maddelik kamuda başörtüsü serbestliğine güvence sağlama amaçlı yasa teklifi hamlesine karşı Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği önerisini gündeme taşıdı.

Başörtüsüne daha kalıcı güvence verilebilmesi için anayasa düzeyinde düzenleme gerektiğini savunan Erdoğan’ın “aile” kavramını da gündeme getirmesi olası anayasa değişikliği paketinde hangi alanlarda düzenleme yapılacağına ilişkin soru işareti yarattı.

Kılıçdaroğlu ve CHP’liler, Erdoğan’ın başörtüsü gerekçesiyle anayasa değişikliği önerisi içerisinde başka hak ve özgürlüklere gölge düşürecek “kurnaz bir ajanda” olup olmadığını sorguluyor. AKP’nin anayasa paketini, başörtüsüne hukuki güvence, Alevi inancıyla ilgili cemevlerine yasal statü sağlanması yönünde adımları içermesi halinde destekleyeceğini açıklayan Kılıçdaroğlu ve CHP, buna karşın Erdoğan’ın “aileyi güçlendirme”, “aile fıtratını koruma” ifadeleriyle herhangi bir şekilde medeni haklara, eşitliğe ve kadın haklarına zarar verici hükümler getirmesi halinde tartışmayı büyütecek gibi görünüyor.

Ankara kulislerinde, Erdoğan’ın hak ve özgürlüklerle ilgili hamlesi önceden haber alındığı için Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusunu gündeme getirdiği iddiası da var.

Hukuki ihtiyaç var mıydı? Anayasa paketi neden endişelendirdi?

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken de, VOA Türkçe’ye açıklamasında, başörtüsü takmak veya takmamanın kadınlarca karar verilmesi gereken bir eylem olduğunu ve bunun için siyasetçiler tarafından “haklar sunuluyormuş” gibi açıklamalar yapılmasına karşı olduklarını söyledi.

“Başörtüsüne güvence sağlama noktasında yasa veya anayasa düzeyinde hukuken kesinlikle bir ihtiyaç yok. Kamu kurumlarında hali hazırda hakim, savcı, polis, doktor, öğretmen başörtülü şekilde çalışabiliyor. Seçim kaygısıyla suni bir gündem yaratıldığını düşünüyorum” diyen Eken, Kılıçdaroğlu’nun yasa teklifi hamlesine üzerine Erdoğan’ın anayasa değişikliği önerisiyle el yükselttiğini belirterek, bu hamlelerden nasıl sonuç çıkacağından endişe duyduğunu kaydetti.

Türkiye’deki başörtüsüne güvence sağlama gündemi varken İran’da tam tersi taleplerle protesto eylemleri yapıldığını anımsatan Eken, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi talebi yüzde 7 civarındaydı. Ancak bu adım atıldı. Şimdi de başörtüsüne yasal güvence tartışması toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor. Dolayısıyla mevcut haliyle bile yeterince iyi uygulanmayan Anayasa’da değişiklik yapılması önerisini tehlikeli buluyoruz” dedi.

Erdoğan’ın anayasa değişikliğiyle birlikte “aileyi güçlendirme” ifadesi kullandığına dikkat çeken Eken, öncelikle kadın ve çocuğa cinsel saldırı, şiddet uygulanan yapılara da “aile” denilmesine ve böylesi aileleri korumaya karşı olduklarını ifade etti.

“Eğer böylesi aile yapılarını koruma sonucunu yaratacak herhangi bir düzenleme, değişiklik adımı olursa ciddi kadın haklarında gerileme anlamına gelecektir. Kadın ne yaşarsa yaşasın ailesini dağıtmasın, yuvayı bozmasın yaklaşımıyla aile savunuculuğu yapılıyor. Huzurlu, mutlu yuvalarda zaten korunma ihtiyacı yoktur, aile kendini birey olarak var edebildiği zaman korunmaya değer bir kavramdır” diyen Eken, örneğin Hakim ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) eşini öldürmüş hakime ilişkin sanki doğal nedenlerle ölüm gerçekleşmiş gibi taziye mesajı yayınlamasını “çok ürkütücü” bulduklarını kaydetti.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNDEM EKONOMİ POLİTİKA DÜNYA MEDYA SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SAĞLIK MAGAZİN KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİK YAŞAM BUGÜN NEYE ZAM GELDİ DİKKAT! İLGİNÇ HABERLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Yeni Günaydın