Yeni Günaydın
Geri

Akşener Aslında Ne Demek İstedi?

Akşener'in Afyonkarahisar'da yaptığı konuşmanın satır aralarında ne var?
Akşener Aslında Ne Demek İstedi?
Haberler / Politika
28 Ağustos 2023 Pazartesi 09:45
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

İYİ Parti lideri Meral Akşener, seçim yenilgisinin muhasebesini yaptı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yüklendi, yerel seçimlere tek başına gireceklerini söyledi. Peki ama Akşener aslında ne demek istedi?

Muhalefet tarihin en önemli seçimlerinden birinde bir kez daha yenildi, ittifak dağıldı, şimdi yerel seçimlere bakıyor. 

CHP karışık, diğer partiler günah çıkartıyor, İYİ Parti ise merakla beklenen açıklamasını yaptı, kutuplaşmış siyaset ortamında üçüncü yolu öneriyor. 

Sabancı Üniversitesi'nden siyaset bilimci Doç. Dr. Berk Esen'e göre İYİ Parti lideri Akşener'in yaklaşık 6 ay sonra düzenlenecek yerel seçimlere girme kararı beraberinde yeni seçim mağlubiyetlerini getirebilir. 

Akşener'in Afyonkarahisar'da yaptığı konuşmanın satır aralarında ne var?

İYİ Parti lideri aslında ne demek istiyor? 

Üstü kapalı ama bir o kadar doğrudan bir şekilde Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş'a gönderdiği mesajların altında ne yatıyor? 

Söyleşi tam da burada başlıyor.

"Akşener yerel seçime dair bir yol haritası verdi"

İlk soru. İYİ Parti lideri Meral Akşener'in uzun süreden beri beklenen açıklamasını yaptığına şahit olduk. Kimileri bu açıklamanın bir manifesto niteliğinde olacağını düşünüyordu. Sizin görüşünüz ne? Gerçekten manifesto niteliğinde bir konuşma mıydı? Yoksa daha çok küskün veya hayal kırıklığına uğramış İYİ Parti seçmenini memnun edecek türden bir konuşma mı?

Açıkçası Meral Akşener'in konuşmasında bir manifesto niteliği görmedim. Sanırım 25 Ekim'de partisinin siyasi programını ve ilkelerini açıklayacak konuşmada yapacak. Manifestodan ziyade benim o konuşmadan çıkardığım sonuç İYİ Parti'nin yeni bir yol haritası var artık. İktidara dönük çok temel iki eleştiri yaptı. Ekonomi ve sığınmacılar mesele. Belli ki; İYİ Parti önümüzdeki dönemde bu çizgiyi takip ederek iktidarı eleştirecek ama daha da önemlisi muhalefeti daha doğrusu bazı muhalif aktörleri eleştirdi. Hem takip edilen ittifak siyaseti nedeniyle İYİ Parti'nin yalnızlaştığını, iki farklı kutup arasında sıkıştığını bir türlü kendisine doğru bir doğru bir siyasi yol çizemediğini söyledi. Ama öte yandan aday tartışmalarında özellikle Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi seçimi kazanabilecek iki adayın önünü bazı muhalif aktörlerin kestiğini, bu muhalif aktörlerin seçimi kazanmak yerine kendi siyasi çıkarlarını ön plana koyduklarını söyledi. Gizli protokoller yaptıklarını söyledi ve onun sonrasında da yerel seçime dair bence bir yol haritası verdi. 

İYİ Parti yine İmamoğlu ve Yavaş'ı destekler mi?

Seçimlere girmeden önce Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'la ilgili olarak ateşten bir gömlek giymeleri gerektiği, anketlerde açık ara önde oldukları bu tarihi çağrıya kulak vermedikleri yönünde sözleri oldu Akşener'in. Bunun için ayrıca özür diledi. Kendine göre bir nevi günah çıkarttı. Peki Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile ilgili sözleri, yerel seçimler öncesinde dikkat çekiciydi değil mi? 

Aslında seçimlerden beri hatta aday belirlendiği mart başından beri birçok İYİ Parti'li birçok isim örtük bir şekilde de olsa Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu o aday tartışmaları esnasında kendilerini ön plana koyamadıkları, cesaretle aday olmak istediklerini söyleyemedikleri ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun karşısına çıkamadıkları için eleştiriyorlardı. Dolayısıyla Meral Akşener'in konuşmasında o açıdan ben yeni bir yani yeni bir nokta görmedim. Ama bunu şu ana kadar Meral Akşener'in kendisi gündeme getirmemişti. Dolayısıyla çok net bir eleştiride bulundu. Ama yerel seçimlerde fedakarlık yapabileceklerini ve işbirliğine hazır olduklarını söylediği için ben bu iki isme de destek vermeye devam edeceğini tahmin ediyorum. Orada bir serzenişte bulundu daha çok. 

Akşener diğer tüm partilere AK Parti'ye, Milliyetçi Hareket Partisi'ne, Cumhuriyet Halk Partisi'ne yerel seçimlere herkes tek başına girsin çağrısı yaptı. "Haydi her birimiz ayrı ayrı seçimlere girelim" dedi. Ve seçimlere kendi kadrolarıyla gireceklerini söyledi. Bu çağrıyı nasıl okuyorsunuz? Özellikle İYİ Parti'nin ittifakın yanlışlığını vurgularken bir taraftan 2019'u olumlu son işbirliğini ise olumsuz olarak nitelendirmesini bir kenara koyarsak... Akşener, her şeye rağmen aday olurlarsa İmamoğlu ve Yavaş'a yine destek verir mi?

Öncelikle konuşmasında gördüğüm kadarıyla Meral Akşener ittifak siyasetinin Türkiye'yi bir tarafta Erdoğan, öte tarafta Erdoğan karşıtlığı üstünden iki kutuba ayrıldığı ayırdığını ve bunun İYİ Parti'yi daha doğrusu  muhalefet partilerine, çok küçük oy oranına sahip muhalefet partilerine büyük destek sağladığını, belli aday dayatmasına imkan sağladığını hatta işte ayrılıkçı hareketlerin bu muhalefet ittifaklarına sızarak etkisini arttırdığını söyledi. Bu aslında İYİ Parti'nin seçimi neden kaybettiğine dair yaptığı siyasi okuma. İYİ Parti kurmayları "Seçim niye kaybedildi?" sorusuna aynen bu şekilde cevap veriyorlar. Türkiye iki kutuplu bir siyasete zorlandı. Dolayısıyla İYİ Parti muhalefet ittifakı içine girmek durumunda kaldı ve orada kendisine yapılan aday dayatmasını engelleyemedi. Dolayısıyla seçimi kaybetme riski çok yüksek olan bir adayla seçime girdi. Öte yandan yüzde 50'ye ulaşma ihtiyacı nedeniyle yüzde 1 oy oranına sahip olan siyasi partilere büyük alan açıldı ve onlara işte milletvekilliği, bakanlık sözleri Cumhurbaşkanı Yardımcılığı sözleri verildi. Ve tabii HDP'nin de desteğini almak zorunluluğu nedeniyle milliyetçi seçmenler İYİ Parti'ye yönelebilecekken en azından bir kesim MHP'ye veya Zafer Partisi'ne gitti. Ve bu nedenle İYİ Parti büyüyemedi. Bu İYİ Parti kurmaylarının seçimin neden kaybedidiğine dair yaptıkları okuma. Meral Akşener bu konuşmasıyla bütün bu okumayı benimsediğini, bu okuma üstünden artık önümüzdeki dönemde Türkiye'yi iki kutup kutuplu bir siyasete hapsetmek yerine ayrı bir yol açmaya çalışacağını söyledi. Yani üçüncü yol söylemi de buradan yol söylemi de buradan çıktı. Şimdi tabii bu kağıt üstünde İYİ Partilileri heyecanlandırıyor olabilir. Ama pratikte bunun ben en azından yerel seçime kadar çok geçerliliğinin olduğunu düşünmüyorum. Yani o zaten otoriter bir rejim de seçmenlere ulaşma imkanı muhalif siyasetçilerin kısıtlı Türkiye siyaseti büyük oranda kutuplaştığı için ve iki kutuplu yapıyı sizin medyaya da erişiminiz çok azken önümüzdeki altı ay içinde yapabilmemiz mümkün değil. Böyle bir üçüncü yol açsanız bile eğer bir ittifak yaparak seçimlere girerse yani ortak adaylarla özellikle büyükşehirlerde seçime girerse İYİ Parti'nin müstakil seçime girmesi durumunda İYİ Parti sadece kendisi her yerde kaybetmekle kalmayacak. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'ne de genel olarak muhalefete de kaybettirecek. Bu da bu işin açmazı. Yani bir taraftan böyle bir temennisi var Meral Akşener'in ve kendisine bir yol haritası çizmeye çalışıyor. Ama öte yandan pratikte atabileceği adımlar kısıtlı. 

Bir nevi Rus ruleti mi?

Aynen bu bir nevi Rus milleti. Yani siz karşı tarafa kaybettirebiliyorsunuz. Ama onu kaybettirirken kendiniz de kaybediyorsunuz. Çünkü karşı tarafa kaybettirirken kendinize kazandırma imkanınız yok. Şimdi o nedenle ben Meral Akşener'in yaptığı bu sert konuşmaya rağmen yerel seçimlere yaklaştığımız dönemde daha pragmatik bazı işbirliklerine gireceğini düşünüyorum. Yani bence bu konuşmadan sonra Meral Akşener'in Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olarak o koltukta oturduğu sürece CHP'yle formal, ülke genelinde işleyecek bir ittifak yapması çok zor. Tabii ki hiçbir ihtimal kalmamış diyemem ama böyle bir ittifak kurması çok zor. Ve daha da önemlisi yaptığı eleştiriler üstünden yola çıkacak olursam işte anayasanın ilk dört maddesinin tartışmayı açan "Cumhuriyette sorunu olan parti ve siyasetçilerle beraber yol yürümeyeceğiz" diyerek bence Millet İttifakı'nın içindeki muhafazakar partilere dönüp de bazı eleştiriler yaptı. Şimdi bu şekilde sınırları çizmiş oldu. Peki pratikte ne yapabilir? Pratikte büyük bir ihtimalle 2024 yerel seçimleri öncesinde bir kez Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olarak o koltukta oturuyor mu, oturmuyor mu ona bakacak. Eğer oturuyorsa bence iş birliğinin sınırları biraz daha dar olacak. Tahminen daha çok büyük şehirlerle kısıtlı kalan ve DEVA, Gelecek Partisi gibi partileri dışarıda bırakan bir işbirliğine yönelecek. Yani nokta atışı. İzmir'de, Ankara'da, Eskişehir'de, İstanbul'da belki başka bir birçok büyükşehirde ama sadece CHP'li adayları destekleme üstünden değil, belki orada sürpriz, bazı şehirleri İyi Parti'ye kazandıracak adaylığı en azından kazandıracak şekilde bir işbirliğine girecek. Ama somut bir ittifak yapmayacak. ben büyükşehirlerde İYİ Parti'nin tek başına aday çıkarma ihtimalinin çok düşük görüyorum. Çünkü bir kez öncelikle mesela İstanbul ve Ankara özelinde İYİ Parti'nin böyle adayları yok. Yani yüzde 3-4 oy oranı olarak aşabilecek, seçmenlerde bir miktar karşılık bulan siyasetçilere sahip değil bu iki şehirde. Ve tabii böyle bir durumda oy oranınızı çok düşüreceksiniz. Seçim kaybedilirse bütün sorumluluk size yüklenecek ve sonrasında dört sene boyunca da seçim olmayacağı için ben İYİ Parti'nin bu riske gireceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla formal bir ittifaka girmeden belli şehirlerde iş birliği yapacaktır.

İYİ Parti lideri eleştirilerini sesli dile getirmekte çok mu gecikti?

Seçim öncesinde, özellikle 6 Mart evveli oy oranı daha yüksek olan İYİ Parti, mart ayındaki o git-gelden sonra siyasi iradesini kaybetti diyebilir miyiz? Akşener'in Kılıçdaroğlu'na boyun eğdiği gibi bir algı mı oluştu? Son konuşmasında ismini vermeksizin, üstü kapalı ama aynı zamanda bir o kadar da açık bir şekilde Kılıçdaroğlu'nu satır aralarında hedef almasının bir nedeni de bu diyebilir miyiz? 

Tabii ki bence bu eleştirilerde bulunabiliriz. Meral Akşener'in konuşmasında geçen ve aslında adaylık tartışmalarında da zaman zaman gündeme getirildiği bazı eleştirilerin ve yaptığı tespitlerin haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığının riskli olduğunu, var olan ittifak yapısıyla seçime girmenin seçimi sıkıntıya sokabileceğine dair yaptığı eleştiriler bence haklıydı. Meral Akşener'in haksız olduğu nokta ya da en azından bu eleştiriler değerlendirilmeliydi. Ciddiye alınmalıydı. Meral Akşener'in haksız olduğu nokta altılı masa yapısı ortaya çıktıktan sonra neredeyse bir buçuk sene boyunca altı lider kapalı kapılar ardından basına kapalı bir şekilde birçok konuyu kendi aralarında görüştüler ve görüşme imkanları vardı. Şimdi Meral Akşener'in aday belirleme, ortak liste oluşturma ve bir seçim ittifakı yapma konusunda çok temel eleştirileri varken o eleştirileri toplantı esnasında gündeme getirmeyin, kamuoyu önünde o da çok örtük bir şekilde eleştiri olarak gündeme getirmesi yanlıştı. Eğer Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu aday yapmak istiyorsa bunu resmi olarak toplantılarda gündeme getirip eğer Kemal Kılıçdaroğlu bu formülün önüne geçiyorsa o zaman belki İYİ Parti tam da işte Meral Akşener'in dün yaptığı konuşmaya benzer bir konuşmayı bir sene önce, seçimlerden bir sene önce yapıp belki daha müstakil bir yola girmeliydi. Böylece Cumhuriyet Halk Partisi'ni de daha rasyonel, pragmatik bir şekilde davranmaya sevk edebilirdi.

Dolayısıyla Akşener'in son konuşmasını gecikmiş bir değerlendirme olarak nitelemek mümkün bunu? 

Kesinlikle Meral Akşener'in bu süreçte gündeme getirdiği eleştirilerde haklı payı vardı. Ama bu eleştiriler yetersizdi, eksikti. Ve gündeme getirilmesi gereken platformlarda da seslendirilmedi. Bütün bu süreç sonunda, bu eleştirilerde geç kaldıktan sonra bir de 3 Mart'ta çok sert yani muhalif seçmenlerin bile çoğunun kabul etmekte zorlandığı, zorlanacağı bir konuşma yaparak masadan ayrıldı. Bence zaten o noktada biraz oy kaybetti. Fakat üç gün sonra yine ciddi anlamda bir taviz almadan ve istekleri yerine getirilmeden masaya döndü. Masaya döndüğü için de bence bir miktar oy kaybetti Az önce sizin sorunuzda söylediğiniz Kemal Kılıçdaroğlu veya CHP'nin zorlamasıyla masaya dönen ve o nedenle siyasi iradesi çiğnenmiş bir parti genel başkanı profili çizdi. Ve dolayısıyla döneminde de aslında muhalif saflara çekmesi yani muhalif saflara milliyetçi seçmenleri çekme ihtimalini de gerçekten çok azalttı. O seçmenlerin önemli bölümünü MHP'ye ya da Zafer Partisi'ne kaybetti. Bu cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettirmekle kalmadı. Aynı zamanda İYİ Parti'nin de büyümesini engelledi. Yani dolayısıyla Meral Akşener evet dünkü konuşmasında bir özeleştiri yaptı. Ama o eleştiri bence doğru yürüttüğü siyasi stratejiyi yeterince bastıramadığı bir öz eleştiriydi. Halbuki bence bunun ötesinde kendisini öz eleştirmesi gereken noktalar var. Zamanlaması yanlıştı. Yöntemi yanlıştı. Üslubu çok sertti. Ve tabii bu muhalefet ittifakının da ciddi anlamda zayıflattı. Bu tabii ki bu süreç esnasında diğer partilerin siyasi sorumluluğunu ortadan kaldırmamalı. Ve son kertede aday kimse seçimin kaybedilmesinden de temel yani en baş sorumlu o olacaktır. Ama Meral Akşener'e de tabii ki bu eleştirileri bence yöneltmeliyiz. 

"Muhalefet sanki normal bir seçim kaybedilmiş gibi davranıyor"

Son soru Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu'yla alakalı. Şöyle diyorsunuz: "Siyasetçiler seçim öncesi yapılan her eleştiriye sert tepki göstermeseydi bu tarz hataları, telafi şansı olabilirdi" diyorsunuz. Karamollaoğlu'nun Mitinglerde yediden ona kadar kişinin konuşması çok yanlıştı, usta siyasetçiler acemice tavır sergiledi, son zamanlardaki karışıklıklar sonucu etkiledi" sözleri üzerine yapmış olduğunuz bir yorumdu bu. Biraz daha açabilir misiniz? 

Tabii. Yani altılı masa ortaya çıktıktan sonra açıkçası kamuoyunun bir kesimine, özellikle muhalif medya üstünden ki; bunu muhalif siyasetçiler, bazı gazeteciler ve analistler yaptı. Altılı masanın sadece ortaya yani altılı masanın oluşmuş olmasının bile çok büyük bir ahlaki üstünlük yarattığına dair bir bir görüş kamuoyuyla paylaşıldı. Yani işte farklı görüşten gelen siyasi partilerin bir araya gelmiş olmasının kendisinin de çok kıymetli olduğu vurgulandı. Buna ben belli oranda katılabilirim tabii ki. Ama sonrasında bu kıymetli iş yapıldığı için altılı masaya dönük gelen her türlü eşliğin önü kesildi. Şimdi evet bazı eleştiriler çok sertti. Yersizdi ve amaçlı o eleştirilerin amacı altın masayı ortadan kaldırmaktı. Dolayısıyla o eleştiriler belki kale alınmayabilirdi. Fakat altılı masaya destek verip ya da muhalefet ittifakına destek verip o ittifakın attığı bazı adımların yanlış olduğunu takip edilen stratejide bazı yanlışlıklar olduğunu, seçilen adayların, o adayların söylemlerinin belli noktalarda, yetersiz ya da hatalı olduğunu söyleyenlere de aynı şekilde onların da önü kesildi ve eleştirileri tamamen göz ardı edildi. Yani dolayısıyla altılı masa adeta kendisini eleştirilemez bir noktaya getirdi. Şimdi siz siyasette kendinizi eleştirilemez bir noktaya getirdiğiniz zaman seçmenlere de hesap verme ihtiyacınız olmuyor. dolayısıyla yaptığınız hatalar göz önüne çıkamıyor. Göz önüne çıkamadığı, tartışılmadığı için de o hataları sizin geriye dönüp düzeltme imkanınız olmuyor. Yani benim bu süreçte, özellikle seçimlere giden yolda son bir sene zarfında yapacağım yani temel eleştiri bu olacaktır. Dolayısıyla Temel Karamollaoğlu'na bu konuda aslında çok somut birçok eleştiri yapıldı. Ve Temel Karamollaoğlu kampanya sürecinin bu eleştirilerin hiçbirisini dinlemedi. Hatta 2002'nin sonunda çok net hatırlıyorum. Temel Karamollaoğlu, eğer  Mansur Yavaş ya da İmamoğlu aday olursa Erdoğan'ın onların üstünden buldozer gibi geçeceğini ve dolayısıyla Kemal Kılıçdaroğlu'nun en doğru aday olduğunu söyledi. Hiçbir iddiasını desteklendirmedi. Hiçbir somut anket verisine de dayanmıyordu. Bir tarafta Kemal Kılıçdaroğlu gibi çok popüler olmayan, çok fazla sayıda seçim kaybetmiş ve en azından iktidar medyasının çok uzun süre negatif bir kampanya yürüterek popülaritesini düşürdüğü bir isim vardı.

Yıpratılmış bir isim vardı?

Eski bir yüzü vardı. 74 yaşında bir siyasetçi vardı. Yani Tayyip Erdoğan'dan bile daha yaşlı. Ve ona dönük her eleştiriyi de bu şekilde önünü kesmiş oldu. Ve bu bence muhalefet ittifakı içinde sağlıklı siyasi değerlendirmenin önünü kesti. şimdi gelinen noktada Türkiye'nin son kırk senede gittiği en önemli seçimi bu siyasetçiler kaybetti. Sanki çok basit bir sıkıntıyla karşı karşıyaymış gibi. Hayat normal bir şekilde devam ediyormuş gibi. Sanki altı aya tekrar genel seçime gidecekmiş gibi bir gidecekmişiz gibi bir tavırla siyasetçiler hareket ediyorlar.

Meral Akşener konusunda da aynı şeyi söylemek istiyorum. Temel Karamollaoğlu'nun iki gün önceki demeci de bana benzer bir noktayı hatırlatıyor. Çok basit öz eleştirilerle kendi sorumluluklarını bence bir yani kendi sorumluluklarını üstlenmiyorlar. Sanki mitinglerde yedi kişi değil de üç kişi konuşsa seçim kazanılabilecekmiş gibi bir hava yaratmışlar. Halbuki çok çok bu kampanyada çok temel hatalar yapıldı. Bunların hiçbirisi konuşulmuyor. Bunların hiçbirisi konuşulmadığı için muhalif seçmenler bir türlü 2023 seçim travmasını atlatamadılar. Ve 2023 seçim yenilgisi büyüyerek 2024 yerel seçiminde kaybettir. Net bir noktaya doğru gidiyor. Çünkü bu kadar büyük bir kaybedildi. Temel bir öz eleştiri yok. Hesap veren siyasetçi yok. Istifa eden siyasetçi yok ve biz aynı seçim kaybetmiş isimlerle yerel seçime gidiyoruz. 

 
IndependentTürkçe
 

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNDEM EKONOMİ POLİTİKA DÜNYA MEDYA SPOR YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SAĞLIK MAGAZİN KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİK YAŞAM BUGÜN NEYE ZAM GELDİ DİKKAT! İLGİNÇ HABERLER
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Yeni Günaydın