Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarçık ve Elbistan ilçelerini olan yıkıcı depremde 10'üncü güne girildi.
10 kentte büyük yıkıma neden olan depremde yaralar sarılıyor.
Bir yandan enkaz altından canlı kurtarılma umuduyla bazı bölgelerde çalışmalar devam ederken, diğer yandan da cenazeler defnediliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada can kaybının 35 bin 418, 105 505 kişinin de yaralandığını söyledi.
Çifte deprem nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının daha da artmasından endişe ediliyor.
İktidar şimdiye kadar "müdahalede geç kalındı" veya "yardımlar geç geldi" gibi çokça eleştiriye maruz kaldı.
Şimdi de "hiç mi kimsenin sorumluluğu yok, neden kimse istifa etmiyor" şeklinde eleştiriler yapılıyor.
"Sütten çıkmış AK kaşıklarsınız öyle mi? İstifa etmeyin"
İktisatçı yazar Mustafa Sönmez, sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımda kimsenin istifa etmemesine tepki gösterdi.
Sönmez, "Resmi açıklamaya göre 36 bine yakın deprem can kaybı var ama SIFIR istifa! Hiç hatanız yok sizin öyle mi? Sütten çıkmış AK kaşıklarsınız öyle mi? İstifa etmeyin, 18 Haziran'da toplu çıkışınız verilecek. Hiç kaçarı yok!" paylaşımında bulundu.
"Bir tane sorumsuz adam çıkıp ‘istifa ediyorum' demedi"
İstifa edilmemesine tepki gösteren bir diğer isim de İslam tarihçisi ve yazar Sadık Usta.
Şimdiye kadar kimsenin çıkıp istifa etmediğine dikkati çeken Usta, "On binlerce hayat söndü. Yüzbinlerce insanın yüreği acılarla dağlandı. Milyonlarca insan, vicdan ve dayanışmanın ne olduğunu anladı. Ama bir tane sorumsuz adam çıkıp, "özür dilerim, görevimi ihmal ettim. İstifa ediyorum" demedi."
Deprem uzmanı ve siyasiler, Neden kimse istifa etmedi? Sorusunun yanıtını Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Siyasetin göçtüğü bir depremdir"
Jeofizik yüksek mühendisi ve deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, neden istifa yaşanmadı sorusunun muhatabının yetkililer olduğunu söyledi.
Yaşananların "kader" veya "Allah'ın laneti" gibi kelimelerle izah edilemeyeceğini kaydeden Prof. Dr. Ercan, "Aslında bu siyasi bir depremdir. Yani siyasetin göçtüğü bir depremdir" yorumunda bulundu.
"Düğümün başı bakanlıktır"
Kötü yerde kötü yapılaşma sonucu yapıların yıkıldığına değinen Ercan, "Kentlerin yapılaşma alanlarını belirleyen doğrudan doğruya bakanlıklardır. Yani bu işte ana bakanlık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'dır" dedi ve devamında şunları kaydetti:
Kentlerin yeni yerleşim alanlarını açan, tarım alanlarına yapıların yapılmasına güdüleyen bakanlığın kendisidir. Önerilen o yerlerdeki planlamayı yapan belediyelerdir. Tarlaların arsaya dönüştüğü yerde de müteahhitler de yapılarını yaparlar. Dolayısıyla eğer bir suçlu aranıyorsa, ‘suçlu ayağa kalk' dediğiniz zaman bu üç kurumun birlikte ayağa kalkması gerekiyor. Yani düğümün son ucu müteahhittir, başı bakanlıktır."
"Yetersiz denetim, fırsatçı siyasetin imar affı öldürdü"
Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez de 10 gün geçmesine rağmen siyasi iktidarın hala bir pişkinlik içerisinde olduğunu söyledi.
İktidarın işi kader ve fıtrata bağlayan tam tipik oportünist bir yaklaşım sergilediğini aktaran Söylemez, "İstifa müessesesi bugünler için vardır. Bu kadar büyük bir koordinasyonsuzluk, plansızlık ve düzensizlik hiç görülmedi. Gölcük depreminde 24 saat içerisinde yapılan acil müdahaleler, silahlı kuvvetlerin saatler içerisinde görevlendirilmiş olması vefat sayısını azalttığı gibi kurtarılan insan sayısını da artırmıştır" diye konuştu.
Depremin ilk 24 saatinde doğru dürüst bir yardımın ulaşamadığını bölgedeki yakın çevresinden öğrendiğini dile getiren Söylemez, "Böyle bir afete karşı tamamen hazırlıksız ve plansız yakalandılar. Maalesef işleri, güçleri algı yapmak. Deprem öldürmez, depreme dirençli olmayan binalar öldürür, yetersiz denetim, fırsatçı siyasetin imar affı öldürür. Eğer bu deprem olmasaydı AKP iktidarı bir imar affı daha çıkarmak üzereydi" değerlendirmesinde bulundu.
"Ülkede bu işin bir tane sorumlusu yok mu?
Başından sonuna kadar iktidarın sorumluluğu olduğunu ama hiç kimsenin sorumluluk üstlenip istifa etmediğine vurgu yapan Söylemez, devamında şunları söyledi:
İyi şeyler oldu mu AKP, kötü olduğunda da kader ve Allah'tan geldi diyorlar. Siyasal İslamcılar oportünisttir ve iki yüzlüdürler. Her zaman çifte standart uygularlar. 1999 depreminde "Devlet nerede" diye manşet atan yandaş gazeteler bugün "siyaset yapmayın, gün dayanışma günüdür" diyorlar. Sayın Erdoğan, AFAD Başkanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanı başta olmak üzere sorumluların istifalarını umuyor, bekliyorum. Olması gereken budur. Japonya'da harakiri var. Türkiye'de kimseden harakiri istemiyoruz ama istifa diye bir şey bekliyoruz. Ülkede bu işin bir tane sorumlusu yok mu? Bu deprem Türkiye için birçok şeyin yeniden konuşulacağı, düzenleneceğini ve hiç unutulmayacak bir dönüm noktası olacak."
"İstifa mekanizması Türkiye'yi terk etmiş durumda"
Eski Anavatan Partisi Genel Başkanı Dr. Nesrin Nas da AK Parti'nin 21 yıllık iktidarları döneminde çok felaket yaşandığını, son olayın felaketlerin en büyüğü olduğunu söyledi.
Ülkede daha önce tren, maden ve toplu iş kazası gibi birçok felaketin yaşanmasına rağmen hiç kimsenin sorumluluk alıp istifa ettiklerine şahit olmadıklarını ifade eden Dr. Nas, "İstifa mekanizması Türkiye'yi terk etmiş durumda" dedi.
İktidarın yaşanan olaylar karşısında şok ve şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra felaketlerin faturasını kendi dışında herkese kesmekte beis görmediğine değinen Nas, "İktidar bugüne kadar bunların faturasını pek ödemedi. Bunun nedeni de halkın bunları unutmasından değil, çok açık bir şekilde ifade ve basın özgürlüğünün önündeki engeller, neredeyse medyanın yüzde 99'ünü kendine bağlaması, algı operasyonunu kesintisiz sürdürebilmesi ve bir güce sahip olmasından kaynaklanıyor" ifadelerini kullandı.
"Hala yardıma koşanları hedef alıyorlar"
Ne kadar büyük felaket yaşanırsa yaşansın İktidar "algı operasyonlarıyla" bu işin üstesinden geleceğini düşündüğünü ve son olayda da bunu gördüklerini belirten Dr. Nas, sözlerini şöyle tamamladı:
İlk günlerdeki şaşkınlık geçtikten sonra Hem Bahçeli hem de cumhurbaşkanı yaptıkları açıklamada sanki her şey çok güzel ve çözülmüş, devlet bunun altından kalkmış gibi yine muhalifleri, şikayet edenleri hatta yardıma koşan sivil toplum örgütlerini, yardım organizasyonu yapan AHBAP'ı suçladıklarını ve hedef aldıklarını görüyoruz. Türkiye'de maalesef tek adam rejimi bütün sistemi bir şekilde bu hale getirmiş durumda. Bunun başka bir açıklaması yok."
(The Independentturkish)