Türkiye'yi dehşete düşüren 'Yenidoğan Çetesi'nde 47 sanığın yargılandığı davada bugün ilk duruşmanın 6. celsesi görülüyor. Tutuklu 22 sanığın 21'i dinlenirken, çetenin lideri olan doktor Fırat Sarı en sona bırakıldı. Sarı, bugün mahkeme heyetinin karşısında bütün polikliniklerin işletme sistemiyle çalıştığını belirterek "Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu. Gıyasettin’e bebek başına 750 lira ödüyordum" dedi.
İstanbul’da, sırf Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) para alabilmek için sağlıklı bebekleri anlaştıkları hastanelere sevk ederek ölümlerine neden olan 'Yenidoğan Çetesi' davasının ilk duruşması 6. gününde devam ediyor. 22'si tutuklu, 47 sanığın yargılandığı davada bugün çete lideri Fırat Sarı savunma yapacak. İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde gerçekleşecek duruşmada mahkeme heyeti yerini aldı.
FIRAT SARI SAVUNMA YAPIYOR
Pazartesi gününden bu yana 21 sanığın savunmasının alındığı duruşma, iddianamede organize suç örgütünün elebaşı olarak nitelendirilen Fırat Sarı, kürsüye çağrıldı. Sarı, savunmasına başladı:
"BEN HER ŞEYİ ANLATMAK İSTİYORUM"
"Söküle söküle ben hiç kaldım kamuoyu önünde. Avukatlarıma dedim; ben strateji istemiyorum her şeyi anlatmak istiyorum. Sayın başkan yaklaşık 2 ay önce savcı tehdit olayından sonra kamuoyunda yoğun tepkiler artınca avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden 2 avukat geldi onlar katılmak istedi ama hazır olmadıklarını söylediler.
"SAVUNMA YAPMAK İSTİYORUM"
Ben bu olaylar çıktığından beri tek amacım maddi gerçeğin ortaya çakması için elimden geleni yapmak o yüzden savunma yapmak istiyorum. Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek çok istedim ama hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı.
"BÜTÜN HESAPLARIMA BAKILSIN"
Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye para kontrolleri olsun diye para alırdım.
"ÜNİVERSİTEDE BİR YÜRÜYÜŞE KATILDIM"
1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım.
16-17 yaşlarında çocukların ölüm orucu yaptığı dönemde bulundum. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
"O DÖNEMLERDE HER ŞEYİMİ KAYBETTİM"
Ben mesleğimi çok seviyorum, hekim olmayı çok seviyorum. O dönemlerde her şeyimi kaybettim. Bütün insani değerlerimi kaybettim, bir hiç kaldım. O yüzden burada konuşmak içtenlikle anlatmak istiyorum. Tıp fakültesini bitirdim. Zorunlu hizmeti Esenyurt Devlet Hastanesi'nde yaptım. Orada yoğun bakım düzeyini arttırdım. Mekanik anlamda geliştirdim. Orada başarılı işlere imza atıp medyaya çıktım, daha sonra Reyap Hastanesi'nde işe başladım.
"BEBEK KÖTÜYSE KENDİM BİLE GÖTÜRÜRDÜM"
Zaten orada Esenyurt Devlet Hastanesi'nde tanıdığım arkadaşlarım vardı. Esenyurt'un sosyo ekonomik durumu düşüktü. Hastanenin ekibi çok yetersiz, oradan sevk ediliyordu. Orada Medihouse Tıp Merkezi, Avrupa Tıp Merkezi, aklıma gelmeyen bir sürü tıp merkezi var. Bebek kötüyse oradan sevk hatta ben kendim bile götürürdüm. Orada da çok iyi çalışınca bana oradan iş teklifi geldi. İşletmeci olmam için.
"İŞLETMEYİ YAPABİLİR MİYİM' DİYE DÜŞÜNDÜM"
Beni aradıklarında işletme nedir diye inceledim. Yapabilir miyim diye düşündüm. Reyap'taki görevlerimi aksatmadan kabul ettim. İşletmede benim tıbbi yüküm çok yoktu. Ama oradaki çalışanlar bana nöbetçi hekimlerden daha çok güveniyordu. Bana soruyorlardı. Daha sonra İlker ile tanıştım. Kafamız uyuştu. İlker ile birlikte işletmelerimizin sayısını artırdık, herkesten teklif geliyordu. İşimizi iyi yaptığımızı düşünüyorlardı.
"EN ÇOK İŞLETMENİN OLDUĞU BÖLÜM FİZİK TEDAVİYDİ"
Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.
"İLKER GÖNEN ÇALIŞMAYI SEVEN BİR ARKADAŞ"
Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker, kendisiyle nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı.
"HEMŞİRELERİN MAAŞLARINDA BİR SORUN VAR"
Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama 'yoğunuz' diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu. Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var.
"MAAŞLARI ASGARİNİN BİRAZ ÜZERİNDE"
Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.
"ÖZEL HASTANELER PARA KAZANMAK İSTİYOR"
Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.
"BU SİSTEMİ BEN KEŞFETMEDİM, SİSTEM ZATEN VARDI"
İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.
"YOĞUN BAKIMDA YER BULMAM İÇİN BENİ MİLLETVEKİLLERİ ARADI"
Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112’de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112’yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor.
2023 Temmuz’da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112’den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez.
İstanbul’daki hastanelerin durumunu size şöyle özetleyeyim: Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu.
"TAPELERDE BELLİ YERLER KESİLMİŞ"
Tape denen telefon konuşmalarına gelecek olursak, tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz.
Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş. Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler kuvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.
"ÖLÜM ORANLARININ ARTACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Gelelim rapora ve bebek ölümlerine. Bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar’daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum.
"HASTA DOĞDUKTAN BİR SAAT SONRA ÖLMÜŞ"
Dün Karakoç bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan, Kadan bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz. Bu tamamen mesleki bir konuşma. Bu konuşmalardan yola çıkarak, deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş.
"BEBEK BAŞINA 750 TL ÖDÜYORDUM"
Gıyasettin’e (ambulans şoförü) bebek başıma 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan’a (hemşire) da para veriyordum. İlker Gönen (doktor) ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra ‘ortak olalım’ dedik ama olmadı.
"HASTANEDEN ALDIĞIMIZ PARA, PARA DEĞİLDİ"
Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu. Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde Osman Hoca ve Atilla Bey’le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk.”
HAKİM, FIRAT SARI'YA SORDU
Mahkeme Başkanı: “Renas ile bir konuşman var mı?”
Sanık: Hasta istemiş.
Mahkeme Başkanı: “Kadın bebekle ilgili İlker Gönen ile bir konuşman var.”
Sanık: “İkili bir diyalog.”
Mahkeme Başkanı: “Çocuğa belki tüp takılsa yaşar diye bir konuşma geçmiş.”
Sanık: “Anlıksınız orada. Eylem var. Orada ihmal yok.”
Mahkeme Başkanı: “Akciğer filmi çekmeden entübe etmişsiniz. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?”
Sanık: “İhmal yok orada.”
Mahkeme Başkanı: “Hastanenin cirosu düşüyor diyorsunuz.”
Sanık: “Basamakla ilgili.”
Mahkeme Başkanı: “Gıyasettin’e ‘gel bakalım’ diyorsun.”
Sanık: “Taburcu etmemiz gereken hastalara inanmadığı için ‘gel bak’ dedim.”
Mahkeme Başkanı: “Hemşire transferine başlayalım yoksa kapatırız demişler.”
Sanık: “Hemşire sayısı eksilmez. Ama Reyap Hastanesi’ni şikayet etmişler.
"BEBEK KUVÖZDEN DÜŞMÜŞ, BİR ŞEYİ YOKTU"
Mahkeme Başkanı: Serdarova bebeğinden para almışsınız.
Sanık: Hastane fiyatı değişiyor. Yabancı hastane. Hastanın bir yere gitmesi lazım. Ben de ‘hasta yatsın, ben vereyim hasta yatsın’ dedim. Sonradan alınan paradan haberim yok. Gerçekten ben para almadım.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri ile ‘3 al, sen’ gibi bir konuşman var.
Sanık: Üstü sende kalsın diye dedim.
Mahkeme Başkanı: O parayı kim aldı?
Sanık: Para alınmış ama haberim yok. Keşke yapmasaydım.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri ve Doğukan İlker hakkında konuşuyorsun.
Sanık: İlker çalıyor diye söylediler.
Mahkeme Başkanı: Yoğun bakımda bebek düşmüş, ‘kimseye haber vermeyin’ demişsin.
Sanık: Bebek kuvözden düşmüş, bir şeyi yoktu. Ailesine haber vermedik.
Mahkeme Başkanı: Hatice Ceren ile bir konuşman var; ‘hasta alabilirsin’ diye.
Sanık: Medilife yoğun. Hastane yatış alabilirsiniz.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri basamak değiştirmekten bahsediyor.
Sanık: Hasan Basri’yi ciddiye almayız.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri, ‘hemşire gelmesi lazım’ diyor, Ümit ile konuşuyor.
Sanık: “Tanımıyorum.”
"İLAÇ SATTIKLARINI TAPELERDE GÖRDÜM"
Mahkeme Başkanı: Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var. ‘Önceki partiden (ilaç) satış yazıldığından haberiniz yok muydu?’ diyor. Siz de ‘Yok’ diyorsunuz. Hatırlıyor musunuz?
Fırat Sarı: Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım; bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.
Mahkeme Başkanı: Hakan Doğukan, Hasan Basri ile konuşuyor. Yine epikriz hakkında mı?
Fırat Sarı: İkisinin arasındaki konuşmaya diyecek bir şeyim yok.
"ŞAKA YAPTIK KENDİ ARAMIZDA"
"Fişini çek-dedemin fişi" tapesiyle ilgili soruya "Hoş değil keşke konuşmasaymışız. Şaka yaptık kendi aramızda. Siz yapmıyor musunuz?." diyerek yanıt veren Sarı'ya, Savcı tepki gösterdi: "Bizim üzerimizden örnek verme."
Bebekleri uzun süre yoğun bakımda yatırdığı iddiasına da yanıt veren Sarı, "Ben hastaları uzun yatırmakla suçlanıyorum neden öldüreyim." dedi.
"DOĞUKAN'IN MANİPÜLASYONUNA GELDİM"
Mahkeme Başkanı: Kaya bebeğin ölümü ile ilgili ne söyleyeceksiniz?
Fırat Sarı: Bana Doğukan anlattı. Onun manipülasyonuna geldim. Ben de bu olayda Doğukan’ı sorguluyorum. Onun aranması ilginç. Bana derin bir yapı çiziyordu. Kişisel verilerle ilgili suç olduğunda bunu kaldırtan biriymiş gibi geliyor. Hatta bana, ‘Fırat Sarı’ya örgüt operasyonu yapılacak’ diyor
SARI'DAN, CİMER'E ŞİKAYETTE BULUNAN HEMŞİREYE TEPKİ
AA'da yer alan habere göre Fırat Sarı, soruşturmanın başlatılmasına neden olan CİMER şikayetini yapan tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz'la ilgili de şunları söyledi:
"Deniz (Korkmaz), Deniz Gezmiş parkası giyer, nöbette Karl Marx, Mao okur. Deniz, aşırı solcudur. Üslup, Deniz'in üslubu değil. Gözünün önünde bir sürü bebeğin öldüğünü söylüyor. Öldüyse sen niye bizimle çalışmaya devam ettin?
"ÖRGÜTE BULAŞSA DAĞA GİDECEK BİRİ"
Deniz, vatan millet kaygısı taşıyan birisi değil. Deniz'in bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Bu çocuk örgüte bulaşırsa dağa gidecek, ölecek, diye sürekli nasihat verdiğimiz, yanımızda tuttuğumuz biri. Ama sonu böyle oldu. Sarı, kendisinin kaleminin kırıldığını, cezayı aldığını söyledi.
Duruşmada, sanık Sarı'nın çapraz sorgusuna geçildi.
"HASTANELER HASTA BULMAK İÇİN BİZE BAŞVURUYORDU"
Duruşma, verilen aradan sonra tekrar başladı. Fırat Sarı yeniden kürsüye çıktı.
Üye Hakim: Bir hastane hangi durumda işletmeye geçiyor? Neden size geliyorlar?
Fırat Sarı: Hastaneler, yenidoğan servislerinde problem yaşıyordu. Hasta bulmak ve iyi bakım sağlamak gibi sorunlar nedeniyle bize başvuruyorlardı.
Üye Hakim: Siz bir hastaneye gittiniz ve işletmeyi devralacaksınız. Oraya ne sağlıyorsunuz?
Fırat Sarı: İşletme değişmişse genelde hekim de değişir. Biz, hastaneye işletme olarak öneriler sunarız. Hekim bazen değişir, bazen değişmez.
"HEMŞİRELERE EK PARA VERİYORUZ"
Üye Hakim: Siz biraz daha fazla ücret mi veriyorsunuz?
Fırat Sarı: Evet, normal maaşlarına ek olarak hemşirelere para veriyoruz.
Üye Hakim: Şunu mu anlıyoruz; sizin tıbbi müdahale etme yetkiniz yok?
Fırat Sarı: Hayır, eğer hekim varsa o ilgilenir. Biz sadece işimizi sevdiğimiz için bakmış oluruz.
Üye Hakim: İlker de mi bu şekilde?
Fırat Sarı: Evet.
Üye Hakim: Peki İlker neden hasta kabul ediyordu? Kendi beyanında bunu söylüyor. Ayrıca, neden akşamları hastane tarafından aranıyorsunuz?
Fırat Sarı: Eksiklikleri öneri olarak hastaneye iletiyorum. Bu nedenle aranıyorum.
Üye Hakim: İlker bu anlaşmalarda yer alıyor mu?
Fırat Sarı: Hastaneler, kendileri ararlar. Hatta Anadolu yakasından da teklifler aldık.
Üye Hakim: İlker, sizin anlaştığınız bütün hastanelerle ilgileniyor mu?
Fırat Sarı: Evet, eğer ben yoksam ilgilenir. Ben zaten kötü işletmeciyim. Her şey ortada.
"EKSTRA ÖDEME YAPIYORDUK, BU MOTİVASYON ÜCRETİYDİ"
Üye Hakim: Sizin yönlendirdiğiniz hemşirelere ne ödüyorsunuz?
Fırat Sarı: Ekstra ödeme yapıyorduk. Bu, motivasyon ücretiydi ve o rakam sabitti.
Üye Hakim: Serdar’ın beyanına göre, görünürde doktor olacak ama müdahaleyi hemşire yapacak deniliyor. Buna ne diyorsunuz?
Fırat Sarı: Yok öyle bir şey.
"HASTANELER ARASINDA HASTA SAVAŞI VAR"
Üye Hakim: Hastane ne kadar kâr ederse İlker o kadar para alacak, deniliyor.
Fırat Sarı: Hastaneler arasında hasta bulma konusunda adeta bir savaş var. Bundan başka bir şey yok.
"EPİKRİZ RAPORLARININ HEPSİ UYGUN"
Duruşma Savcısı: “Eks olana kadar devam edeceksin" diyorsunuz.
Fırat Sarı: O konuşmada, ‘kesmeyeceksin, devam edeceksin’ anlamında söyledim. ‘Eks’ kötü bir tabir. Ağır bir ameliyat olmuştu.
Duruşma Savcısı: Bebeklere uyumlu olmayan epikriz raporları alınmış. İddia bu şekilde. Sence uygun mu?
Fırat Sarı: Hepsi uygun.
Duruşma Savcısı: Epikrizleri uyumlu yazacaksınız, ‘zarardayız’ diyorsunuz.
Fırat Sarı: Ben o konuşmayı hatırlamıyorum.
"HASTANE SAHİPLERİNİN HABERİ VARDI"
Duruşma Savcısı: Dinlendiğinden haberi var mıydı?
Fırat Sarı: Doğukan söyledi.
Duruşma Savcısı: WhatsApp’tan önümüzden mi geçtin?
Fırat Sarı: Hayır.
Duruşma Savcısı: Hastane, hasta sayısını artırmak için baskı yapıldığını söylüyor. Ama bu hastalar bebek. Zaten yenidoğan. Estetik operasyon değil.
Fırat Sarı: Herkes hastanesinin dolu olmasını istiyor. Hastane sahiplerinin de haberi vardı.
SAVCI: NEDEN ÇALIŞANIN ÜZERİNE ŞİRKET KURDUN?
Duruşma Savcısı: Neden çalışanların üzerine şirket kuruyorsunuz?
Fırat Sarı: Ödemeleri oradan yapmak istedim.
Duruşma Savcısı: İşletme için ilaç satışıyla ilgili Deniz ile konuşmuşsunuz.
Fırat Sarı: Kırıldım ona. Böyle bir konuşmam yok.
Duruşma Savcısı: Hasan Basri, ‘Biz hocanın illegal kısmındayız’ diyor.
Fırat Sarı: Hasan Basri’nin anlamsız konuşmaları oluyordu.
Duruşma Savcısı: Doğukan, ‘Ben bebek öldürmem, ilacımı kesmem’ diyor.
Fırat Sarı: Ben öyle bir şey demedim.
Duruşma Savcısı: Hasan Basri, ‘Senin şoförüm. Herkes onun sözü senin sözünmüş gibi görüyor’ diyor. Sağlıklı bebeklere ilaç verilerek yoğun bakıma alındı mı?
Fırat Sarı: Asla. Onu bir hemşire yapmaz. İnsan yapmaz.
"PARAM VARDI AMA BORÇ ALDIM"
Duruşma Savcısı: Çalışanlar neden size borç veriyor? Öyle mi?
Fırat Sarı: Mehtap ile Sümeyye’den aldım. Param vardı ama borç aldım.
Duruşma Savcısı: Mert, ‘Doktor ayarlıyor gibi, neden son kararı ben verdikten sonra doktor koyuyoruz’ diyor. Ne diyorsunuz?
Fırat Sarı: Heyecanlı bir çocuk.
Duruşma Savcısı: 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorsunuz. Size göre her şey doğru mu yapıldı?
Fırat Sarı: Bazı bebeklere dair bilgim yok. İhmallerimiz olduğunu da düşünmüyorum.