Depremden etkilenen vatandaşlar arasında haklarını bilmeyenler var. TBB'nin hazırladığı hukuk rehberinde depremzedelerin hakları detaylı anlatılıyor
6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde 15. güne girilirken can kaybı her geçen gün yükseliyor.
Bilanço sürekli ağırlaşırken artçıların yeni can kayıplarına yol açma endişesi de devam ediyor.
Afet Acil Durum ve Yönetim Başkanlığı (AFAD) 11 ili etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrası 6 bin 212 artçı depremin meydana geldiğini duyurdu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un açıkladığı rakamlara göre 927 bin binada inceleme tamamlandı. Bu binalardan 118 bini yıkık, acil yıkılacak ya da ağır hasarlı durumda.
Afetten etkilenen depremzedeler ise yasal haklarının ne olduğu arayışını sürdürüyor.
Türkiye Barolar Birliği (TBB), yayınladığı "Depremzedeler için hukuk rehberi"nde evleri yıkılan veya yıkılacak durumda kalan afetzedelerin haklarını paylaştı.
Rehber, ilk olarak 17 Ağustos 1999 depreminden sonra yayınlandı, 2001'de güncellendi.
TBB, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin ardından son bir güncelleme yaptı.
Rehberde şunlar kaydedildi:
Depremden sonraki ilk 48 saat içerisinde harekete geçilerek, her bir başlık altındaki güncellemeleri yapmak üzere konunun uzmanı olan akademisyen ve avukat hukukçularla temasa geçilmiş; desteğini talep ettiğimiz meslektaşlarımızın hepsi bu gönüllü çalışmaya katılmışlar ve sorumluluklarını süresinde yerine getirerek bu rehberin sizlere güncel hâliyle ulaşmasını sağlamışlardır... Yurttaşlarımızı hak ve adalet mücadelesinde asla yalnız bırakmayacağız. Umarız bu rehberi bir kez daha güncellememizi gerektirecek felaketler yaşanmaz.
Rehberde, depremde evleri yıkılan, hayatını veya yakınlarını kaybedenlerin yasal hakları "Ceza hukuku", "Özel hukuk", "İdare Hukuku" "Vergi Hukuku", "Sağlık Hukuku", "Afetzedelere yıkılan veya ağır hasar gören yapılar sebebiyle konut veya işyeri için sunulan destekler" başlıklarıyla açıklandı.
"Müteahhitler, mühendisler, yapı denetçileri, belediye ve bakanlık yetkililerinin cezai sorumluluğu..."
"Ceza hukuku" yönünden bakıldığında sorumluluğun suçu gerçekleştiren kişiye ve neticeye göre farklılaşabildiği aktarıldı.
Müteahhitlerin, mühendislerin, yapı denetçilerin, binalara ruhsat, yapı kullanma belgesi veren görevli ve yetkililerin, her aşamada denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, bakanlık yetkililerinin uygulanması gereken mevzuata ve kriterlere uymak zorunda olduğu ve denetimlerin yeteri kadar yapılmamasının tespiti hâlinde cezai sorumluluğu söz konusu olabileceği belirtildi.
Bu durumun tespiti için enkaz kaldırılmadan önce binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir, kolon, kiriş numunelerinin alınması, hasarlı binaların fotoğraflanması, videoya alınması, uydudan yapıyı bulup koordinat, adres, tarih eklenerek fotoğrafların arşivlenmesi gerektiği vurgulanarak aksi durumda delillerin yok olabileceği bildirildi.
Denetimsizlik nedeniyle yıkılan binalarda ölüm, yaralanma gibi durumlarda mutlaka şikayetçi olunması gerektiği hatırlatılarak, "Ölüm meydana gelmişse, ölenin ya da yaralananın eşi, çocukları, eğer bunlar yoksa yakınları, suçun işlendiği yerin cumhuriyet başsavcılığına, başka bir il/ilçeye gitmeleri halinde bulundukları yer il/ilçe başsavcılığına şikayet dilekçesi vermelidir" denildi.
Hiçbir şikayetin olmaması durumunda Türk Ceza Kanunu'nun 85. maddesine göre savcılık tarafından re'sen soruşturma açılabileceği ancak buna rağmen zarar görenlerin de şikayet dilekçesi vererek takipsizlik kararı çıkması durumunda konuyu üst makamlara taşıyabileceği aktarıldı.
"Böyle bir yerde bu tür yapıları inşa eden veya denetlemeyen kişilerin ölüm neticesini 'olursa olsun' diyerek kabullendiği açıktır"
Rehberde, "Deprem sonucu ölüm meydana gelmişse kasten insan öldürme suçu işlenmiş olacaktır" vurgusu yapılsa da "Uygulamada deprem sonucu ölümlerde genellikle kasten değil, basit ya da bilinçli taksirle insan öldürme suçu gündeme gelmektedir" denilen açıklamada Kahramanmaraş depremlerinin kamuoyu tarafından bilindiği belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı:
Depremler öncesinde Kahramanmaraş'ın üzerinde bulunduğu fay hattında yakın zamanda büyük bir depremin beklendiği idari makamlarca ve kamuoyunca bilinmekteydi. Bu hususun uzun zamandır il afet riski azaltma planı raporları ve bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğu (bkz. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası 02.03.2021 tarihli raporu; Kahramanmaraş Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün 2020 yılı Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı) dikkate alındığında depremin gerçekleşeceğinin öngörüldüğü kabul edilmelidir. Böyle bir yerde bu tür yapıları inşa eden, inşa edilmesine seyirci kalan veyahut bu hususu denetlemeyen kişilerin böyle bir depremi öngördüğü ve ölüm neticesini 'olursa olsun' diyerek kabullendiği açıktır. Bu nedenle bu kişiler olası kastla insan öldürme suçundan ceza almalıdır.
Depremzedeler tazminat davalarını kimlere açabilecek?
Rehberde, depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi halinde ölenlerin mirasçılarının maddi ve manevi tazminat isteme hakkına dair de açıklamalarda bulunuldu.
Yapının imar kurallarına ve bilimsel kurallara aykırı biçimde yapılması ve zarar görmesi halinde eserin "ayıplı" olduğu sonucuna varılabileceği, eğer binada oturan veya işyeri sahibi kişilerin, yapının taşıyıcı kısımlarına zarar vermesinin "müterafik (birlikte) kusur" sayılacağı, yapının kötü yapımıyla zarar arasındaki nedensellik bağının kesileceği ve bu durumda sorumluluk doğmayacağı vurgulandı. Nedensellik bağının kesilmediği sonucuna varılması halinde ancak tazminata hükmedilebileceği belirtildi.
6 Şubat Kahramanmaraş depremleri sonrası bölgedeki arama kurtarma çalışmalarının yetersiz olduğu ve geç kalındığı iddiaları sıkça gündeme gelmişti.
TBB'nin hazırladığı rehberde bu konudaki açıklama dikkat çekiyor.
Enkaz altında kalan kişilerin kurtarılması konusundaki faaliyetlerin idarenin sorumluluğunda olduğu belirtilerek, "Zamanında, bilimsel ve teknik kurallara uygun biçimde yerine getirilmemesi sebebiyle gerçekleşen ölüm ve yaralanma durumlarında zarar gören kişilerin de maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahip oldukları" açıklandı.
Sorumluların belirlenmesi konusunda bina veya benzeri yapının yıkılmış veya hasarlı hale gelmesi halinde kiracı ve mülk sahiplerinin sorumlulukları da belli oldu.
Depremde zarar görenin kiracı olması halinde "kira sözleşmesine dayanarak kiraya veren kişiye karşı tazminat davası açabilir" denildi.
Zarar gören konut veya işyerini satın alanların "Satış sözleşmesine dayanarak satın aldığı kişiye karşı ya da eser sözleşmesine dayanarak yükleniciye (müteahhit) karşı tazminat davası açabilir" vurgusuna yer verildi.
Binası yıkılan kişinin konut veya işyeri sahibi olması durumunda Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereğince yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı yüklenicisine karşı tazminat davası açabileceği duyuruldu.
Afetzedelere tanımlanacak borçlanmalar nasıl ödenecek?
Depremde evleri, işyerleri yıkılan veya hasar gören afetzedelere verilecek destekler de TBB'nin hukuk rehberinde geniş yer buldu.
Söz konusu desteğin "Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunu"n 29. maddesine göre yapılacağı belirtildi.
Yıkılan, ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel binaların imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere "hak sahibi" olmaları şartıyla konut yaptırılacağı, kredi verileceği veya evini kendisi yaptıracak olanlara yardım edileceği dile getirildi.
Afete uğramasıyla ekonomik ve sosyal hayatı kesintiye uğratan dükkan ve fırın gibi binalar için de sahiplerine, borçlandırma hükümleri dairesinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca belirlenecek esaslara göre inşaat kredisi verileceği aktarıldı.
Buna göre konut, konut inşası ve sair yardımlar için yapılacak borçlandırmalar faizsiz, dükkan ve fırın gibi yerler için yapılacak borçlandırmalar ise yıllık yüzde 4 faize tabi olacak.
Borçlulara tahakkuk ettirilecek faizler, banka ve sigorta işlemleri vergisinden muaf tutulacak.
Borçlandırma bedelleri, konut, konut inşası, arsa ve sair yardımlarda en az 20 ve en çok 30 yılda eşit taksitlere bölünecek.
Dükkan ve fırın gibi yerler için yapılan yardımlarda ise, en az 5, en çok 15 yılda ve eşit taksitler halinde tahsil edilerek fon hesabına yatırılacak.
İlk taksit, ihaleli ve emanet işlerinde inşaatların bitirilip hak sahiplerine tesliminden itibaren 2 yıl sonra, "Evini Yapana Yardım Yönteminde" ve orta hasarlı konut ve işyerlerinin onarımında ise son kredi diliminin hak sahibine ödendiği tarihten itibaren 2 yıl sonra başlayacak.
Vadesinde ödenmeyen taksitlere dair borç, gecikilen her gün için yıllık yüzde 5 gecikme faizi ile tahsil olunacak.
Vadesinden önce iki yıllık taksitten az olmamak kaydı ile mevcut borcu defaten ödeyen hak sahibinin borcu yüzde 20 indirime tabi tutulacak.